23 Mayıs 2011 11:35 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:23

AKŞAM GAZETESİ YAZARI SERDAR AKİNAN DAĞA ÇIKTI!

Akşam gazetisi yazarı Serdar Akinan, Kandil dağında PKK'nın bir numaralı yöneticisi Murat Karayılan'la yaptığı röportajın ikinci bölümü... İşte detaylar

Akşam Gazetesi yazarı Serdar Akinan, önceki gün Kandil’de Murat Karayılan’la bir röportaj gerçekleştirmiş, Akinan’a konuşan Karayılan, ABD’nin PKK’yı kurban ettiğini iddia ettmişti.

Serdar Akinan, Kandil görüşmesinin ayrıntılarını bugün köşesine taşıdı ve tepeden tırnağa Kandil’de nasıl bir yapılanmanın olduğunu yazdı.

MURAT KARAYILAN'LA YAPILAN RÖPORTAJIN İLK BÖLÜMÜ

İşte Akinan’ın Kandil Notları

Murat Karayılan’la bu röportajı oldukça uzun zamandır bekliyordum. Şam’da Suriye olaylarını izlerken beklediğim haber geldi. Ertesi günü Beyrut’a oradan da İstanbul’a geçtim. THY’nin İstanbul-Erbil uçağına bindiğimde kiminle nerede ve nasıl buluşacağımı bilmiyordum. Erbil’e gece yarısı indim. Sabah uyandığımda telefonum çaldı ve ahizedeki ses ’Hazırsanız sizi bu akşam alalım...’ dedi. Akşam üzerine doğru dört çeker bir araçla sadece biri Türkçe konuşan iki kişi kaldığım otele geldi ve yola çıktık. Güzergah boyunca KDP’nin çeşitli kontrol noktalarını aştıktan sonra artık Kandil güzergahından başka istikamete gidemeyeceğimiz bir yola saptık. Şoför, ’Üç kontrol noktası geçeceğiz’ dedi. İlk ikisinde sorun yaşamadık. Ancak son noktada aracı kontrol eden peşmerge çantaları açmamı istedi ve kameraları bulunca araçtan inmemi istedi. Barakamsı bir kulübeden sivil giyimli bir peşmerge geldi ve ileriye gidemeyeceğimi söyledi. Çaresiz geri döndük. Benimle başından beri irtibatta olan arkadaşı aradım o ise gayet sakin bir tonda, ’Serdar Bey, çok yaklaştınız. Merak etmeyin sizi almaya bir arkadaş gelecek. Yalnız biraz yürüyeceksiniz’ dedi. Bir saat sonra dolunayın ışığında dere yataklarından ve tepelerden yürümeye başladık. Yanımdaki üç parça eşya vardı. Tripod, dijital bir kamera ve şahsi eşyalarım. Benim için son derece zorlu bir yürüyüş oldu. Yaklaşık yarım saat sonra bir köye ulaştık ve burada bir eve girdik.
Birkaç dakika sonra PKK’ya özgü üniforma içinde biri içeri girdi. Haftalardır konuştuğum ses, ete kemiğe bürünmüştü. Gülümseyerek elini uzattı: ’Serdar Bey hoş geldiniz ben Deniz...’


KANDİL’DE 72 SAAT

Ertesi sabah bir pick-up içinde elinde kamera ve Kalaşnikof olan iki militan kız ve Deniz geldi.
Kısa bir sohbetin ardından cep telefonumun aküsünü söküp şahsi eşyalarımı bıraktım ve teknik malzememi yanıma alarak yola çıktık. Yol boyu gördüğüm manzara gerçekten inanılmazdı. Asfalt boyunca birçok köy vardı. Ve bu köylerde görebildiğim kadarıyla normal yaşam devam ediyordu. Fark yaratan tek görüntü geçtiğimiz kontrol noktalarında PKK ve HPG bayraklarının gölgesinde geçen araçlarda kimlik tespiti yapan HPG asayişi ve yol boyunca ikili üçlü gruplar halinde sohbet ederek yürüyen omuzlarında Kalaşnikof asılı gençlerdi.
Son derece belirgin bir kadın varlığı ilk dikkatimi çeken şey oldu.
Bir süre sonra asfalttan ayrıldık ve dağlara tırmandık. Bir dağ köyünde durduk. Köy evinin bahçesindeki silahlı insan sayısından içeride beni bekleyen şahsın kim olduğu konusunda bir fikir oluştu. İçeri girdiğimde beni ayakta karşılayarak elimi ilk sıkan Murat Karayılan oldu.
Kısa bir sohbetin ardından kameramı hazırladım ve çekime başladık. Yaklaşık dört saat süren kayıtlı sohbetin ardından bir başka odada hazırlanan yemeğe geçtik. Masanın etrafında PKK, PAJK ve HPG’nin üst düzey sorumluları oturuyordu.


KAVRAM KARMAŞASI OLMASIN

Karayılan’a bu sohbette öncelikle bu isimleri ve açılımlarını sordum. PKK’nın bir üst yapı olarak durduğunu tıpkı bunun gibi PAJK (Partiya Azadiya Jina Kurdistan. Kürdistan özgür kadın partisi) da tepe kadın partisi olduğunu anlattı. KCK (Koma Civaken Kurdistan) Kürt hareketinin silahlı mücadele yürütmeyen idari kolu. Bu yönetsel yapının yürütme konseyi başkanı sıfatıyla konuşan Karayılan; Avrupa, Kandil, Suriye, İran ve Türkiye’de iki yılda bir nasıl seçim yapıldığını 300 kişilik meclisin nasıl oluştuğunu ve yürütme konseyinin çarşaf liste ile seçildiğini detaylı olarak izah etti.

’Peki PKK nedir?’ sorusunu ise şöyle yanıtladı:

’PKK, KCK’nın ideolojik gücüdür. Önderlik felsefe ve ideolojisinin hayata geçirilmesinden sorumludur. Bu çerçevede demokratik konfederalizm organlarının demokratik kurumlaşmasında yer alırlar. KCK içerisindeki her PKK kadrosu ideolojik, ahlaki, felsefik, örgütsel ve yaşamsal ölçüler açısından pkk yapılanmasına bağlıdır.’ Mesela PKK’lılar ’ocak’ denilen bir akademide eğitiliyormuş. KCK’nın aslında adevleti yani devletsiz bir yapıyı hedeflediği vurgusu bana çok çarpıcı geldi. ’Biz devletleşmeyi özgürlüğe ve demokrasiye aykırı görüyoruz. Toplumun tabandan başlayarak örgütlenmesi ve kendi sorunlarını kendi imkanlarıyla çözme sistemidir. Sorunların çözümünü, devletçi sistemde ve devlette arama yerine, demokratik örgütlenmenin ortaya çıkardığı toplumsal güçte gören bir örgüttür. KCK sistemi her şehir, ilçe, kasaba ve köyde meclislerin ve komünlerin örgütlendirilmesi ile gerçekleştirilir. Komünler ve meclislerin geliştirilmesi ile toplumun örgütlülüğü sağlanabilir, halk irade haline getirilebilir, kendi ihtiyaçlarını karşılayabilir, kendine yeter hale gelebilir, kendini yönetebilir. KCK, siyaset akademileri, kent meclisleri, kongreler ve kooperatiflerden oluşur.’
Peki silahlı saldırıları kim yapıyor? Bizim kullandığımız şekliyle aslında PKK değil HPG yapıyor. HPG yani ’halk savunma güçleri’... HPG, KCK’dan bağımsız fiilen özerk bir yapı ama pratikte eşgüdüm içinde.


ÜTOPYA PRATİĞİ

Karayılan’ın tarifini yaptığı yapı birçok liberterin farklı motiflerdeki ideolojik felsefi ütopyalarına oldukça yakın. Öcalan’ın ’Konfederalizm’ ve ’Ekolojik toplum’ kavramlarını ünlü liberter Murray Bookchin’den aldığını biliyordum ama bunu Kandil’de pratiğe geçirilmiş olması dışarıdan bakana sosyolojik bir laboratuvar havası yaratıyor.
Bir örnekle anlatmak gerekirse...
Kandil tamamen örgütün kontrolünde. Kandil bir kamp ve bir tepeden ibaret değil. Yaklaşık 60 köyü içinde barındıran son derece dağlık, içinde derin vadiler olan yeşil, sert ve geniş bir coğrafya.
Bu coğrafyada hastaneler, okullar, bakkallar var.
Yukarıda anlatılan ideolojik felsefi adevlet Kandil’de hayata geçirilmiş. Burada yıllardır yaşayanların anahtarı, kredi kartı, nakit parası, tapusu ve marka malları yok. Hayatlarında, bürokrasi, fatura veya kira ödemeleri yok. Mülksüzler... Komünal yaşıyorlar.
Kadın bu yaşamın en güçlü unsuru. Yüzde 40 cinsiyet kotası var. Yani bir cins hiçbir yapılanmada yüzde 40’ın altında temsil edilemiyor. Avlanmak tüm Kandil’de... İçki ve uyuşturucu örgütte yasak. İdam ezası kaldırılmış. Eğitim ve sağlık hizmetleri konseye bağlı yürüyor. Adalet yapısı özerk. Bu yüzyılda hele bu coğrafyada küresel sistem açısından tam da bu modelden ötürü bir tehdit. Belki de bu nedenle, Kandil’in yerlisi PKK ile ilgisi olmayan binlerce köylü, örgüte gerçek anlamda ve gönüllü olarak ’yardım ve yataklık’ yapıyor.