10 Mayıs 2012 12:03 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:38

AKP'NİN AHLAKI YATAK ODASINDAN BAŞKA YERDE YOK!

Ahmet Altan, AKP'nin ahlak anlayışını köşesine taşıdığı yazısında Erdoğan'ı sert eleştirdi. Bakın Altan'a göre Erdoğan'ın Başkanlık hevesi neler yaptırdı..

Şike ve başkanlık

Akıllı bir gazeteci ne yapar Türkiye’de?

Bir kitle seçer kendine, AKP’yi seçer, CHP’yi seçer, PKK’yı seçer, solu seçer, sağı seçer ama bir kitle seçer.

Herkesi eleştirse bile o “seçtiği” kitleyi eleştirmez.

Böylece “hazır” bir okuyucusu, destekçisi olur.

Ama bir kitleyi değil de bir “ilkeyi” seçersen, herkesle sorun yaşarsın.

Çünkü bu ülkede “ilke” ve dürüstlük en az bulunan değer.

Öbürlerini şimdilik bırakıp iktidardaki “dindar muhafazakârlara” bakalım.

Bu insanların en önemli vurgusu ne?

Ahlak.

Ahlak adına herkese karışma hakları olduğuna inanacak, tiyatrolara, televizyonlara musallat olacak kadar “ahlak” kavramına vurgu yapıyorlar.

Ama bir bakıyorsun, bu “ahlak” anlayışı yatak odasından başka yerde kendine yer bulamıyor.

Ancak “cinsellikle” ilişkilendirdiklerinde “ahlakı” önemsiyorlar.

Uludere’de insanlar bombalarla parçalandığında o ahlak ayaklanmıyor.

Tatlı bir uykuya dalmayı tercih ediyor.

Bir televizyon dizisini ya da bir şehrin tiyatrosunda oyunlara kimin karar vereceğini tartıştıkları kadar bile tartışmıyorlar bu konuyu.

İstanbul Şehir Tiyatrosu için Bakanlar Kurulu karar aldı, aynı Bakanlar Kurulu Uludere’yi görüşüp bir karar aldı mı?

Yooo.

“Uludere de ne” der gibi bir halleri var.

Ne oldu o ahlaka peki?

Bu iktidarı harekete geçirebilmek için “Uludere’de insanlar öldü” demek işe yaramıyor, “Uludere’de insanlar Muhteşem Süleyman’ı çok severek izliyormuş” demek gerekiyor herhalde.

Peki, ya şu şike rezaleti?

Bizzat Başbakan Erdoğan şike meselesine, üstüne hiç vazife değilken el koydu.

Sonuç?

Sonucu dün bizim gazetede Mehmet Baransu’nun haberinde gördünüz.

Etik Kurulu, Başbakan işe karışmadan önce verdiği raporda “şike var” diyor açıkça, Başbakan meseleye el koyduktan sonra aynı Etik Kurulu, aynı maçlar için “şike yok” diye rapor yazıyor.

Bu, ahlak mı?

Şike, ahlaksızlık demektir.

Şikeye sahip çıkmak ahlak mı?

Hangi “ahlaklı” insan şikeyi savunur, şikeyi geçiştirmeye uğraşır?

Şike “dine” uygun mu, “muhafazakârlığa” uygun mu, geleneklere uygun mu?

Bu iktidar şikeyi niye koruyor peki?

Niye şikenin üstünü örtebilmek için Türkiye’nin dünya futbolundan dışlanmasını göze alıyor?

Ahlaka, dürüstlüğe, muhafazakârlığa, geleneklere çok önem verdiği için mi?

AKP iktidarının dürüstlük adına geldiği yere bak, adı “etik” olan kurul, aynı olayda birbirinden farklı raporlar vermekten hiç gocunmuyor.

“Etik” kurulunun kendisi bile artık “etik” olamıyor, gerisini siz düşünün.

Çok sevdiğim Karadenizli bir arkadaşım vardı, böyle ilkesiz insanlar için “bunda su kaçığı var” derdi.

Su kaçığı oldu mu tek bir yerde olmuyor.

Futbolda şikeye göz yumdun mu ondan sonra her yerde şikeye göz yumuyorsun.

Şike şu kulübün ya da bu kulübün meselesi değil, şike bu ülkenin ortak meselesi, futbolun mafyalaşması meselesi, bugün mafyanın dışında kalan bir kulüp yok gibi, her kulübün karışık ilişkileri var.

Galatasaray’ın eski başkanı daha geçenlerde “çete kurmaktan” mahkûm olan birini hapishanede ziyaret edip onun “Galatasaray’la” bağlarının altını çizdi.

Sadece şikenin değil bütün futbol takımlarının “kuşkulu ilişkilerinin” Federasyon tarafından soruşturulması gerekir aslında ama kendisi “kuşkulu” olan bir federasyon bu işi nasıl yapacak?

Peki, neden Başbakan şike gibi açıkça ahlaksız bir işin üstünü örtmeye çalışıyor, şikenin ve ahlaksızlığın yolunu açıyor?

Bu tür soruşturmaları canını dişine takarak önlemek için çabalıyor?

Ben Başbakan’ın son dönemlerde yaptığı her türlü manasızlığın aslında “başkanlık” seçimleriyle ilgili olduğunu düşünüyorum artık.

“Dil sürçmeleri” de, 28 Şubat soruşturmasına karşı çıkması da, Uludere’de Genelkurmay Başkanı’na teşekkür edip sorumluları saklaması da, şikeyi sahiplenmesi de, Şehir Tiyatroları’nda “despot aydınlarla” kavga çıkarması da, Kürt vatandaşların haklarını ağzına bile almaması da, Alevi sorununu çözmeye yanaşmaması da, Kıbrıs’ta Denktaşlaşması da bence hep aynı hedefe yönelik.

Anayasaya “başkanlık” sistemini yerleştirip, ilk turda “yüzde altmış” alabilmek için bütün değerleri yakıyor.

Kafasında, bu yapılanlardan hoşlanacak bir “yüzde altmış” profili var, onun hoşuna gitmeye çalışıyor, bir yandan da “devletin” desteğini arkasına almaya uğraşıyor.

Bu hesap tutar mı?

Başbakan, muhafazakâr tabanın kendisini hiçbir şekilde sorgulamayacağına, yaptıklarının “ahlaklı” olup olmadığına aldırmayacağına inanıyor sanırım.

Ben yanıldığını düşünüyorum.

Başkanlık sistemini bu ülkeye kabul ettirmesi sandığı kadar kolay olmayabilir, çok sıkı bir muhalefetle karşılaşacak bu konuda, başkanlık ya da cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise insanların daha dikkatli olması da kuvvetle muhtemel.

Şikeyi destekleyen bir şikeciliğin başkanlığına bu toplum itiraz ederse belki Başbakan şaşırır ama doğrusu ya ben hiç şaşırmam.

Ahmet Altan / Taraf