23 Mayıs 2016 12:14 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 18:32

AKP’de bu ne “Korkak Muhalefet”tir böyle?..

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, son AKP kongresini ve “muhalifler”in içler acısı durumunu değerlendirdi…

Beklenen oldu. AKP Olağanüstü Kongresi toplandı. Binali Yıldırım sonunda 1.405 oy alarak Genel Başkan seçildi. (59 delege ise oy kullanmamış olup, 6 oy da geçersiz sayılmış bulunuyor.) Kendisini buradan kutluyor ve memlekete hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.

BUNUN NERESİ DEMOKRASİ ŞÖLENİ?

Ancak kimse kusura bakmasın; benim aklımın almadığı bir nokta var. “Demokrasi Şöleni” denilen kongreye “Tek aday” olarak giren Yıldırım’ın karşısına ilaçlık bile olsa, göstermelik dahi bulunsa neden bir aday dahi çıkmadı ya da çıkartılmadı? “Bu zaten beklenmiyordu” denebilir ama bu soruyu ben kendim fazladan soruyorum. Öyle ya siz “Uzaktan kumandalı genel başkan seçiliyor”, “emanetçi başkan bulunuyor”, “saray koordinatörü atanıyor”, vb eleştirilerinin yoğunlaştığı bir noktada zevahiri kurtarmak için bile olsa, tırışkadan dahi bulunsa, sonuçta bir oy dahi alacak olsa da, sırf oynanan oyunu tamamlayacak bir “figüran” konumunda bile bulunsa ayrıca başka bir “aday” bulamadınız mı?

Tamam, “Bu kongre zaten bir formaliteydi”, “Erdoğan’ın otoritesini daha da perçinlemek için yapıldı” denilebilir. Hepsini anlarım. Ancak belli ki bir yerden işaret edilen bir adaya neredeyse delegelerin hepsinin oy vermesinin neresi “Demokrasi Şöleni”dir? (Binali Yıldırım konuşmasında böyle diyor.) Onu anlamam mümkün değil. Başka bir tanım bulsaydınız keşke!

Tabii birde şu söylenebilir; “Davutoğlu da işaret edilerek seçildi. O da 1.388 delegenin 1.382’sinin oyunu alarak başkan oldu. Karşısında aday yoktu” denebilir. Haklıdırlar. Zaten “anormal” olan da bu değil mi? O halde ah, vah etmenin, kızmanın alemi ne? İşaretle gelen işaretle de gider!..

DAHA ÖNCELERİ NEREDEYDİNİZ?

Hele o dışlandıklarını, tasfiye edildiklerini, dikkate alınmadıklarını, adam yerine konulmadıklarını söyleyen anlı şanlı muhalifler, “ağır toplar”, “Milli Görüş Hareketi”nden beri yan yana olduklarını söyleyenler, makam ve mevkilerini korudukları sürece sesi çıkmayanlar neredeydiniz? İçinizden bir kalıplı, bir cesur, bir yürekli olsun dahi yok muydu? (Güller, Arınçlar, Çelikler, Babacanlar, Erginler, vb) Sırf görüşlerini dile getirmek için bile olsa, sadece kürsüye çıkıp konuşma hakkını kullanmak için, gidişattan rahatsızlığınızı dile getirmek için, “uyarı” mahiyetinde dahi olsa niye aday olmadınız? İllâ kazanmanız şart mıydı? Hani sizler “Dava adamı” ydınız? “Dava”nız (Artık her neyse!) adına tek satır dahi cümle kurmaktan aciz misiniz? Eleştirilerinizi saydırsaydınız? Bu ne “Dandik Muhalefet”tir böyle?

Sorarım size; tırsak olanların, denge arayanların, güç kollayanların, yarım ağız konuşanların, kıvırtanların, kokmaz bulaşmazların, “uygun konjonktür arayanlar”ın, arkasında kalabalıkları gördü mü heyheylenenlerin, sinsice sotaya yatanların, ürkek kulisçilerin, “demokrasi” kurduğu ve dahası hak ettiği nerede görülmüş?

MIY MIY KONUŞMAKLA DEMOKRASİ OLMAZ!

O yüzden yemeyin bizi. Kabul edin; Erdoğan’ın tırnağı dahi olamadınız. Ne yapacaksınız şimdi? Gene kırılma, küskünlük, memnuniyetsizlik ayaklarına mı yatacaksınız? “Gün ola devran döne” deyip piyasaya çıkmak için uygun fırsat mı kollayacaksınız? Kimlerle kol kola girip, hangi atraksiyonlar peşinde koşacaksınız? Medyayı çağırıp ağlak demeçler mi vereceksiniz? Manalı, üstü örtülü, şifreli beyanatlar mı patlatacaksınız? Hangisi? Kim inanır size? Vaktince konuşmayanın, halince ortaya çıkmayanın, sırtları sıvazlanınca coşanların, delikanlıca meramını anlatmayanın esamesi okunur mu? Bu kadarı bile size çok!..

Halbuki siz susarak "Süt dökmüş kedi" gibi oldunuz. Çıkıp aslanlar gibi konuşsaydınız. Konuşturmazlar mıydı? Engellerler miydi? Siyasi linçe mi uğrardınız? Yuhalanır mıydınız? Salondan mı kovulurdunuz? Olsun. Hiç değilse “adam gibi adam” derlerdi arkanızdan. Gelmeyerek ya da mesaj çekerek aklınızca neyi protesto ettiniz? Bir de size “ayrı parti kuracaklar” diyorlar. Ne partisi? Siz “Çay Partisi” bile kuramazsınız. Sizden “lider” çıkmasını bekleyenlerin aklına şaşarım!

İşiniz gücünüz hesap kitap. Bir kereliğine olsun hesapsız bir “çıkış” yapında sizi ciddiye alayım!..

YARIM AĞIZ EFELENMELERE ŞAŞARIM!

Ya Davutoğlu’na ne demeli? “Pelikan Muhtırası” ile yollandığı halde gidişini halen “normal” göstermenin alemi ne? Hele “Yeni bir kongre için karşınıza çıkmak benim arzum değildi” demek ne demek? Kimin arzusu öyleyse? Söyleyin de biz de bilelim! Bu acındırmacı serzenişlerle kime, ne “mesaj” vermeye çalışıyorsunuz?

Hele Arınç’ın hali içler acısı. Beyefendi “vefa” dileniyor. Her zamanki gibi gene pek mıy mıy konuşuyor. Derdi halen protokol. Kongreye katılmayışıyla ilgili olarak Arınç, şunları şöylüyor: "Kongreye davet edildim. Yakama takacağım karta baktığımda geçmiş dönem milletvekili olarak nitelendirildiğimi gördüm… Doğru ben üç dönem milletvekilliği yaptım ama o üç dönem içinde 5 yıl meclis başkanlığı, 7 yıl başbakan yardımcılığı yaptım. Geçmiş dönem milletvekilleri ayrı bir yerde tasnif edilmiş. Onlar il başkanları, delegelerle birlikte oturacaklar. Ama A protokolde geçmiş ve bugünün bakanları, geçmişte AK Parti'de meclis başkanlığı yapmış insanların da olduğunu gördüm. Dolayısıyla burada en iyi niyetle bir yanlışlık olsun... Benim yerimi iyi tayin edememişler" Bu yüzden de aklına “Kötü şeyler” geliyormuş. Bu kafaya kıyıda köşede bir tabure bile çok…

Yanlış anlaşılmasın; kongre meşru değildir demiyorum. Hiç şüphesiz AKP’nin delege “iradesi” oyunu bu yönde kullanmıştır. Bu noktadan sonrası o partinin içişidir. Ben sadece işin “demokrasi” boyutunda bir “sıkıntı” olduğunu ve çok atıp tutanların çaplarında bir “problem” bulunduğunu söylemeye çalışıyorum.

Ve AKP kongresi sadece genel başkanı (Dolayısıyla başbakanı) değil, asıl olarak bu durumu tescil etmiştir diyorum…

23. 05.2016.
[email protected]