AKP’de bu ne “Korkak Muhalefet”tir böyle?..
Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, son AKP kongresini ve “muhalifler”in içler acısı durumunu değerlendirdi…
Beklenen oldu. AKP Olağanüstü Kongresi toplandı. Binali Yıldırım
sonunda 1.405 oy alarak Genel Başkan seçildi. (59 delege ise oy
kullanmamış olup, 6 oy da geçersiz sayılmış bulunuyor.) Kendisini
buradan kutluyor ve memlekete hayırlı, uğurlu olmasını
diliyorum.
BUNUN NERESİ DEMOKRASİ ŞÖLENİ?
Ancak kimse kusura bakmasın; benim aklımın almadığı bir nokta var.
“Demokrasi Şöleni” denilen kongreye “Tek aday” olarak giren
Yıldırım’ın karşısına ilaçlık bile olsa, göstermelik dahi bulunsa
neden bir aday dahi çıkmadı ya da çıkartılmadı? “Bu zaten
beklenmiyordu” denebilir ama bu soruyu ben kendim fazladan
soruyorum. Öyle ya siz “Uzaktan kumandalı genel başkan seçiliyor”,
“emanetçi başkan bulunuyor”, “saray koordinatörü atanıyor”, vb
eleştirilerinin yoğunlaştığı bir noktada zevahiri kurtarmak için
bile olsa, tırışkadan dahi bulunsa, sonuçta bir oy dahi alacak olsa
da, sırf oynanan oyunu tamamlayacak bir “figüran” konumunda bile
bulunsa ayrıca başka bir “aday” bulamadınız mı?
Tamam, “Bu kongre zaten bir formaliteydi”, “Erdoğan’ın otoritesini
daha da perçinlemek için yapıldı” denilebilir. Hepsini anlarım.
Ancak belli ki bir yerden işaret edilen bir adaya neredeyse
delegelerin hepsinin oy vermesinin neresi “Demokrasi Şöleni”dir?
(Binali Yıldırım konuşmasında böyle diyor.) Onu anlamam mümkün
değil. Başka bir tanım bulsaydınız keşke!
Tabii birde şu söylenebilir; “Davutoğlu da işaret edilerek seçildi.
O da 1.388 delegenin 1.382’sinin oyunu alarak başkan oldu.
Karşısında aday yoktu” denebilir. Haklıdırlar. Zaten “anormal” olan
da bu değil mi? O halde ah, vah etmenin, kızmanın alemi ne?
İşaretle gelen işaretle de gider!..
DAHA ÖNCELERİ NEREDEYDİNİZ?
Hele o dışlandıklarını, tasfiye edildiklerini, dikkate
alınmadıklarını, adam yerine konulmadıklarını söyleyen anlı şanlı
muhalifler, “ağır toplar”, “Milli Görüş Hareketi”nden beri yan yana
olduklarını söyleyenler, makam ve mevkilerini korudukları sürece
sesi çıkmayanlar neredeydiniz? İçinizden bir kalıplı, bir cesur,
bir yürekli olsun dahi yok muydu? (Güller, Arınçlar, Çelikler,
Babacanlar, Erginler, vb) Sırf görüşlerini dile getirmek için
bile olsa, sadece kürsüye çıkıp konuşma hakkını kullanmak için,
gidişattan rahatsızlığınızı dile getirmek için, “uyarı” mahiyetinde
dahi olsa niye aday olmadınız? İllâ kazanmanız şart mıydı? Hani
sizler “Dava adamı” ydınız? “Dava”nız (Artık her neyse!) adına tek
satır dahi cümle kurmaktan aciz misiniz? Eleştirilerinizi
saydırsaydınız? Bu ne “Dandik Muhalefet”tir böyle?
Sorarım size; tırsak olanların, denge arayanların, güç
kollayanların, yarım ağız konuşanların, kıvırtanların, kokmaz
bulaşmazların, “uygun konjonktür arayanlar”ın, arkasında
kalabalıkları gördü mü heyheylenenlerin, sinsice sotaya yatanların,
ürkek kulisçilerin, “demokrasi” kurduğu ve dahası hak ettiği nerede
görülmüş?
MIY MIY KONUŞMAKLA DEMOKRASİ OLMAZ!
O yüzden yemeyin bizi. Kabul edin; Erdoğan’ın tırnağı dahi
olamadınız. Ne yapacaksınız şimdi? Gene kırılma, küskünlük,
memnuniyetsizlik ayaklarına mı yatacaksınız? “Gün ola devran döne”
deyip piyasaya çıkmak için uygun fırsat mı kollayacaksınız?
Kimlerle kol kola girip, hangi atraksiyonlar peşinde koşacaksınız?
Medyayı çağırıp ağlak demeçler mi vereceksiniz? Manalı, üstü
örtülü, şifreli beyanatlar mı patlatacaksınız? Hangisi? Kim inanır
size? Vaktince konuşmayanın, halince ortaya çıkmayanın, sırtları
sıvazlanınca coşanların, delikanlıca meramını anlatmayanın esamesi
okunur mu? Bu kadarı bile size çok!..
Halbuki siz susarak "Süt dökmüş kedi" gibi oldunuz. Çıkıp aslanlar
gibi konuşsaydınız. Konuşturmazlar mıydı? Engellerler miydi? Siyasi
linçe mi uğrardınız? Yuhalanır mıydınız? Salondan mı kovulurdunuz?
Olsun. Hiç değilse “adam gibi adam” derlerdi arkanızdan. Gelmeyerek
ya da mesaj çekerek aklınızca neyi protesto ettiniz? Bir de size
“ayrı parti kuracaklar” diyorlar. Ne partisi? Siz “Çay Partisi”
bile kuramazsınız. Sizden “lider” çıkmasını bekleyenlerin aklına
şaşarım!
İşiniz gücünüz hesap kitap. Bir kereliğine olsun hesapsız bir
“çıkış” yapında sizi ciddiye alayım!..
YARIM AĞIZ EFELENMELERE ŞAŞARIM!
Ya Davutoğlu’na ne demeli? “Pelikan Muhtırası” ile yollandığı halde
gidişini halen “normal” göstermenin alemi ne? Hele “Yeni bir kongre
için karşınıza çıkmak benim arzum değildi” demek ne demek? Kimin
arzusu öyleyse? Söyleyin de biz de bilelim! Bu acındırmacı
serzenişlerle kime, ne “mesaj” vermeye çalışıyorsunuz?
Hele Arınç’ın hali içler acısı. Beyefendi “vefa” dileniyor. Her
zamanki gibi gene pek mıy mıy konuşuyor. Derdi halen protokol.
Kongreye katılmayışıyla ilgili olarak Arınç, şunları şöylüyor:
"Kongreye davet edildim. Yakama takacağım karta baktığımda geçmiş
dönem milletvekili olarak nitelendirildiğimi gördüm… Doğru ben üç
dönem milletvekilliği yaptım ama o üç dönem içinde 5 yıl meclis
başkanlığı, 7 yıl başbakan yardımcılığı yaptım. Geçmiş dönem
milletvekilleri ayrı bir yerde tasnif edilmiş. Onlar il başkanları,
delegelerle birlikte oturacaklar. Ama A protokolde geçmiş ve
bugünün bakanları, geçmişte AK Parti'de meclis başkanlığı yapmış
insanların da olduğunu gördüm. Dolayısıyla burada en iyi niyetle
bir yanlışlık olsun... Benim yerimi iyi tayin edememişler" Bu
yüzden de aklına “Kötü şeyler” geliyormuş. Bu kafaya kıyıda köşede
bir tabure bile çok…
Yanlış anlaşılmasın; kongre meşru değildir demiyorum. Hiç şüphesiz
AKP’nin delege “iradesi” oyunu bu yönde kullanmıştır. Bu noktadan
sonrası o partinin içişidir. Ben sadece işin “demokrasi” boyutunda
bir “sıkıntı” olduğunu ve çok atıp tutanların çaplarında bir
“problem” bulunduğunu söylemeye çalışıyorum.
Ve AKP kongresi sadece genel başkanı (Dolayısıyla başbakanı) değil,
asıl olarak bu durumu tescil etmiştir diyorum…
23. 05.2016.
[email protected]