08 Haz 2011 09:45
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:26
AKP TEK BAŞINA İKTİDAR OLURSA KOŞANER İSTİFA EDECEK! TARAF YAZARINDAN FLAŞ İDDİA!
Taraf yazarı Emre Uslu Ankara'da konuşulan "Işık Koşaner seçimden sonra istifa edecek" senaryosunun detaylarını köşesine taşıdı...
AKP tek başına iktidar olursa Koşaner istifa edecek
Geçen hafta içinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner’in, Harp Akademileri Komutanı Org. Bilgin Balanlı ile birlikte sekiz subayın ifadeye çağrılmasına ilişkin Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) görev yapan orgeneral ve oramirallerin görüşlerini aldığı basına yansımıştı. İddiaya göre Koşaner, “Aksi ispat edilene kadar herkes masumdur. Sürecin hassasiyeti ortada. Titiz olun” uyarısında bulunmuş.
Ankara’da Or’lar toplanınca huylanırım ben. Yine öyle yaptım. Bana 20 Şubat 2010’da (sondan bir önceki hamle) toplanan orgenerallerin çektiği istifa restini haber veren dostum ile konuştum. “Or’lar toplanmış, yine istifa resti mi çekecekler” diye sordum. Haber birkaç gün önce geldi: “Evet, kritik bir durum var Ankara’da.”
Dostumun anlattığına göre durum şu: “Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner tam bir karartma ve manüplasyon ablukası altında. ‘İstifa et’ baskısı had safhaya gelmiş durumda ve Koşaner’in istifa etmeyi düşündüğü ciddi ciddi bir ihtimal olarak değerlendiriliyor.”
Dostum olayın arka planını da anlattı. Normalde Koşaner yakın çevresine göre dikkatli bir legalist. Ben de aynı görüşteyim. Bu görüşümü 1 Temmuz 2010 tarihli Today’s Zaman’daki köşemde Koşaner analizi yazıp ifade etmiştim. Ancak şimdilerde Koşaner için durum biraz farklılaşmış gibi görünüyor.
Anlatılana göre İlker Başbuğ dönemindeki son YAŞ toplantısında alınan kararların etkisi şimdilerde görülmeye başlamış. Başbuğ kendisinden sonrasını garantiye almak için, özellikle İrtica İle Mücadele Eylem Planı’nda beraber hareket ettikleri iddia edilen Hasan Iğsız’ı Kara Kuvvetleri Komutanı yapmak istemişti. Ancak hükümet direnince Başbuğ Iğsız’ı atayamamıştı.
Koşaner’in Genelkurmay Başkanlığı dönemi için Başbuğ’un Aslan Güner ile birlikte hareket edip bir B Planı yaptığı iddia ediliyor. Buna göre Koşaner’in Genelkurmay Başkanlığı kontrol altında tutulmalıydı. Bu nedenle de Koşaner’in en yakın arkadaşı, demokrat kişiliğiyle bilinen Atilla Işık istifa ettirilmeliydi. Işık’ın Karargâh’ta yapılan birtakım siyasi müdahaleler konusunda Başbuğ ve ekibinin tersi bir tutum aldığı biliniyordu. Hatta başlatılacak hukuki sürece yardımcı olabileceğinden çekiniliyordu. Bu nedenlerle o dönem “karargâh medyası” devreye sokuldu ve Atilla Işık hükümet yanlısı birisi olarak lanse edildi. Böylece hem Koşaner hem de Işık baskı altına alınmış oldu. Koşaner en yakın arkadaşına sahip çıkmaktan, kurum içi dengeler nedeniyle vazgeçmek durumunda bırakıldı. Başbuğ’un dümen suyuna girerek, “Atilla Paşa’nın kamuoyunda hükümet yanlısı bir komutan görüntüsü çizdiğini, bundan dolayı da Kara Kuvvetleri Komutanlığı yapmak istemeyeceğini” ilgili makamlara söyledi. Böylece Atilla Işık da istifa ettirildi.
Planın ikinci aşamasında Necdet Özel Kara Kuvvetleri Komutanı, Aslan Güner ise Jandarma Genel Komutanı yapılarak Aslan Güner’in Genelkurmay Başkanı olmasının önü açılmış olacaktı. Buna da hükümet direndi. Bu durumda planın üçüncü aşması kritikti: Işık Koşaner yakın markaja alınacaktı. İlker Başbuğ, 2. Başkanlığa en güvendiği adamı koyarak Işık Paşa’yı tam markaja almış oldu.
Dostuma göre şimdilerde Ankara’da konuşulan “Işık Koşaner seçimden sonra istifa edecek” senaryosunun arkaplanında böylesine ince dokunmuş bir plan çalışması var. Dostumun değerlendirmesine göre, Işık Koşaner’e yürüyen hukuki süreçleri sahiplenme hususunda hiçbir zaman güvenmeyen İlker Başbuğ, Koşaner’i her yönüyle yakın markaja aldı.
Örneğin Koşaner’e 30 Ağustos Resepsiyonu’nda Cumhurbaşkanı’nın eşli davetine katılmaması hususunda telkinler yapıldı. Telkinleri yapan Başbuğ’un Koşaner’in çevresine yerleştirdiği ekipti. Hatta bu telkinler Hurşit Tolon’un oğlunun düğününde, bir kısım Fenerbahçe Orduevi sakinleri tarafından da yapıldı ve amaca ulaşıldı. Sonuç da Koşaner Fenerbahçe Orduevi sakinleri tarafından ve kendi karargâhı tarafından resepsiyona katılmaması gerektiği telkinleriyle bu resepsiyona katılmadı.
Böylece Koşaner ile hükümet yavaş yavaş karşı karşıya getirilmeye başlandı. TSK personeli ile ilgili yeni yargı süreçleri Koşaner’in üzerindeki baskıyı iyice arttırdı. Kurum içinde İlker Başbuğ’un tutuklamaların önüne geçtiği fakat Işık Koşaner’in bu işi yapamadığı gibi bir algı oluşturularak Koşaner psikolojik baskı altına alınmaya çalışıldı.
Bu süreç sonunda Işık Koşaner’in bir istifa kararı aşamasında olduğu iddia ediliyor. Hatta bazı çevreler Koşaner’in istifa kararını çoktan verdiğini, sadece uygun zamanı kolladığını söylüyor. Uygun zamanın seçim sonrası olduğu, uygun şartların da seçim sonuçlarına göre değişeceği söyleniyor. Eğer AKP tek başına iktidar olursa Koşaner seçim sonrasında istifa edip hem AKP’yi zor duruma düşürmeyi hem de seçim sonrası başlayacak olan Anayasa değişikliği çalışmalarına balta vurmayı düşünüyor değerlendirmesi yapılıyor. Çünkü TSK’nın yeni anayasa içinde şu anki konumunu koruyamayacağı, bunun sorumlusunun da Koşaner’in olacağı Karargâh çevrelerinde fısıldanıyor. Kuşkusuz bu fısıltı da Koşaner’i baskı altında tutma stratejisisin bir parçası. Koşaner ise kendi başkanlığı döneminde TSK’nın konum kaybetmesini istemiyor.
Ayrıca Koşaner’in Genelkurmay Elektronik Sistemler (GES) Komutanlığı’nın MİT’e devri ile ilgili süreçten de oldukça rahatsız olduğu, buna bir tepki olarak da istifasını vereceği konuşuluyor. Hatta Hakkâri’deki şehit yedi subayın telsiz kayıtlarının “sehven silinmesinin” de GES’in MİT’e devrine tepki olarak yapılmış bir hareket olabileceği konuşuluyor.
Diğer taraftan Koşaner’in seçimden çıkabilecek bir koalisyonu dört gözle beklediği, kurulacak bir koalisyonda ise kesinlikle istifa etmeyi düşünmediği ifade ediliyor. İlginçtir ama Koşaner’in hangi veriye dayanarak böylesi bir beklentiye girdiği de merak konusu. Koşaner’in böylesi bir beklentiye girmesini mümkün kılacak bir son dakika operasyonu beklentisi de oluşmuş durumda. Karargâh çevrelerinin koalisyon umudundaki ana motivasyon, bugüne kadar TSK’nın zayıf koalisyon hükümetlerinde istediği gibi hareket etmiş olması ve süreçleri istediği gibi yönlendirmeyi başarması. Eğer koalisyon hükümeti kurulur ise yargı süreçlerine müdahale edilip personelin hepsi kurtarılmış olacak.
Bu görüşü dile getiren çevreler –ki oldukça önemsenmesi gereken ve Koşaner’e yakın çevreler bunlar- Koşaner’in istifa kararını verdiğini ve şu anda sadece seçim sonuçlarını beklediğini belirtiyor. Seçim sonucunda eğer AKP tek başına gelirse Koşaner istifasını verecek. AKP’ye seçimi kazanma sevinci yaşatmayacak. Eğer koalisyon gelirse Işık Paşa’yı iki yıl daha TSK’nın tepesinde görmeye devam edeceğiz.
Emre Uslu/Taraf
Geçen hafta içinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner’in, Harp Akademileri Komutanı Org. Bilgin Balanlı ile birlikte sekiz subayın ifadeye çağrılmasına ilişkin Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) görev yapan orgeneral ve oramirallerin görüşlerini aldığı basına yansımıştı. İddiaya göre Koşaner, “Aksi ispat edilene kadar herkes masumdur. Sürecin hassasiyeti ortada. Titiz olun” uyarısında bulunmuş.
Ankara’da Or’lar toplanınca huylanırım ben. Yine öyle yaptım. Bana 20 Şubat 2010’da (sondan bir önceki hamle) toplanan orgenerallerin çektiği istifa restini haber veren dostum ile konuştum. “Or’lar toplanmış, yine istifa resti mi çekecekler” diye sordum. Haber birkaç gün önce geldi: “Evet, kritik bir durum var Ankara’da.”
Dostumun anlattığına göre durum şu: “Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner tam bir karartma ve manüplasyon ablukası altında. ‘İstifa et’ baskısı had safhaya gelmiş durumda ve Koşaner’in istifa etmeyi düşündüğü ciddi ciddi bir ihtimal olarak değerlendiriliyor.”
Dostum olayın arka planını da anlattı. Normalde Koşaner yakın çevresine göre dikkatli bir legalist. Ben de aynı görüşteyim. Bu görüşümü 1 Temmuz 2010 tarihli Today’s Zaman’daki köşemde Koşaner analizi yazıp ifade etmiştim. Ancak şimdilerde Koşaner için durum biraz farklılaşmış gibi görünüyor.
Anlatılana göre İlker Başbuğ dönemindeki son YAŞ toplantısında alınan kararların etkisi şimdilerde görülmeye başlamış. Başbuğ kendisinden sonrasını garantiye almak için, özellikle İrtica İle Mücadele Eylem Planı’nda beraber hareket ettikleri iddia edilen Hasan Iğsız’ı Kara Kuvvetleri Komutanı yapmak istemişti. Ancak hükümet direnince Başbuğ Iğsız’ı atayamamıştı.
Koşaner’in Genelkurmay Başkanlığı dönemi için Başbuğ’un Aslan Güner ile birlikte hareket edip bir B Planı yaptığı iddia ediliyor. Buna göre Koşaner’in Genelkurmay Başkanlığı kontrol altında tutulmalıydı. Bu nedenle de Koşaner’in en yakın arkadaşı, demokrat kişiliğiyle bilinen Atilla Işık istifa ettirilmeliydi. Işık’ın Karargâh’ta yapılan birtakım siyasi müdahaleler konusunda Başbuğ ve ekibinin tersi bir tutum aldığı biliniyordu. Hatta başlatılacak hukuki sürece yardımcı olabileceğinden çekiniliyordu. Bu nedenlerle o dönem “karargâh medyası” devreye sokuldu ve Atilla Işık hükümet yanlısı birisi olarak lanse edildi. Böylece hem Koşaner hem de Işık baskı altına alınmış oldu. Koşaner en yakın arkadaşına sahip çıkmaktan, kurum içi dengeler nedeniyle vazgeçmek durumunda bırakıldı. Başbuğ’un dümen suyuna girerek, “Atilla Paşa’nın kamuoyunda hükümet yanlısı bir komutan görüntüsü çizdiğini, bundan dolayı da Kara Kuvvetleri Komutanlığı yapmak istemeyeceğini” ilgili makamlara söyledi. Böylece Atilla Işık da istifa ettirildi.
Planın ikinci aşamasında Necdet Özel Kara Kuvvetleri Komutanı, Aslan Güner ise Jandarma Genel Komutanı yapılarak Aslan Güner’in Genelkurmay Başkanı olmasının önü açılmış olacaktı. Buna da hükümet direndi. Bu durumda planın üçüncü aşması kritikti: Işık Koşaner yakın markaja alınacaktı. İlker Başbuğ, 2. Başkanlığa en güvendiği adamı koyarak Işık Paşa’yı tam markaja almış oldu.
Dostuma göre şimdilerde Ankara’da konuşulan “Işık Koşaner seçimden sonra istifa edecek” senaryosunun arkaplanında böylesine ince dokunmuş bir plan çalışması var. Dostumun değerlendirmesine göre, Işık Koşaner’e yürüyen hukuki süreçleri sahiplenme hususunda hiçbir zaman güvenmeyen İlker Başbuğ, Koşaner’i her yönüyle yakın markaja aldı.
Örneğin Koşaner’e 30 Ağustos Resepsiyonu’nda Cumhurbaşkanı’nın eşli davetine katılmaması hususunda telkinler yapıldı. Telkinleri yapan Başbuğ’un Koşaner’in çevresine yerleştirdiği ekipti. Hatta bu telkinler Hurşit Tolon’un oğlunun düğününde, bir kısım Fenerbahçe Orduevi sakinleri tarafından da yapıldı ve amaca ulaşıldı. Sonuç da Koşaner Fenerbahçe Orduevi sakinleri tarafından ve kendi karargâhı tarafından resepsiyona katılmaması gerektiği telkinleriyle bu resepsiyona katılmadı.
Böylece Koşaner ile hükümet yavaş yavaş karşı karşıya getirilmeye başlandı. TSK personeli ile ilgili yeni yargı süreçleri Koşaner’in üzerindeki baskıyı iyice arttırdı. Kurum içinde İlker Başbuğ’un tutuklamaların önüne geçtiği fakat Işık Koşaner’in bu işi yapamadığı gibi bir algı oluşturularak Koşaner psikolojik baskı altına alınmaya çalışıldı.
Bu süreç sonunda Işık Koşaner’in bir istifa kararı aşamasında olduğu iddia ediliyor. Hatta bazı çevreler Koşaner’in istifa kararını çoktan verdiğini, sadece uygun zamanı kolladığını söylüyor. Uygun zamanın seçim sonrası olduğu, uygun şartların da seçim sonuçlarına göre değişeceği söyleniyor. Eğer AKP tek başına iktidar olursa Koşaner seçim sonrasında istifa edip hem AKP’yi zor duruma düşürmeyi hem de seçim sonrası başlayacak olan Anayasa değişikliği çalışmalarına balta vurmayı düşünüyor değerlendirmesi yapılıyor. Çünkü TSK’nın yeni anayasa içinde şu anki konumunu koruyamayacağı, bunun sorumlusunun da Koşaner’in olacağı Karargâh çevrelerinde fısıldanıyor. Kuşkusuz bu fısıltı da Koşaner’i baskı altında tutma stratejisisin bir parçası. Koşaner ise kendi başkanlığı döneminde TSK’nın konum kaybetmesini istemiyor.
Ayrıca Koşaner’in Genelkurmay Elektronik Sistemler (GES) Komutanlığı’nın MİT’e devri ile ilgili süreçten de oldukça rahatsız olduğu, buna bir tepki olarak da istifasını vereceği konuşuluyor. Hatta Hakkâri’deki şehit yedi subayın telsiz kayıtlarının “sehven silinmesinin” de GES’in MİT’e devrine tepki olarak yapılmış bir hareket olabileceği konuşuluyor.
Diğer taraftan Koşaner’in seçimden çıkabilecek bir koalisyonu dört gözle beklediği, kurulacak bir koalisyonda ise kesinlikle istifa etmeyi düşünmediği ifade ediliyor. İlginçtir ama Koşaner’in hangi veriye dayanarak böylesi bir beklentiye girdiği de merak konusu. Koşaner’in böylesi bir beklentiye girmesini mümkün kılacak bir son dakika operasyonu beklentisi de oluşmuş durumda. Karargâh çevrelerinin koalisyon umudundaki ana motivasyon, bugüne kadar TSK’nın zayıf koalisyon hükümetlerinde istediği gibi hareket etmiş olması ve süreçleri istediği gibi yönlendirmeyi başarması. Eğer koalisyon hükümeti kurulur ise yargı süreçlerine müdahale edilip personelin hepsi kurtarılmış olacak.
Bu görüşü dile getiren çevreler –ki oldukça önemsenmesi gereken ve Koşaner’e yakın çevreler bunlar- Koşaner’in istifa kararını verdiğini ve şu anda sadece seçim sonuçlarını beklediğini belirtiyor. Seçim sonucunda eğer AKP tek başına gelirse Koşaner istifasını verecek. AKP’ye seçimi kazanma sevinci yaşatmayacak. Eğer koalisyon gelirse Işık Paşa’yı iki yıl daha TSK’nın tepesinde görmeye devam edeceğiz.
Emre Uslu/Taraf