AKP- CEMAAT TRUVA ATI VE İTAATSİZ FENERBAHÇE!
Gazeteci Mustafa Hoş, AK Parti- Cemaat ortaklığının Fenerbahçe direnişinin kırılmasını istediğini iddia etti..
Gazeteci Mustafa Hoş, AK Parti- Cemaat ortaklığının Fenerbahçe direnişinin kırılmasını istediğini iddia etti..
İşte Mustafa Hoş’un blog sitesine koyduğu o yazı :
Akp-cemaat truva atı ve itaatsiz Fenerbahçe
3 temmuz darbesi süreci, AKP ve paralel tahakküm cemaat’in hükmettiği 10 yıllık süre içinde sosyolojik ve politik başka sonuçları olan/olacak bir dönemdir. 319 günlük direncin geldiği noktada herşey birbirine fazla karışmaya başladı. Sanki tahakküm eden/etmek isteyen (AKP-Cemaat, Ulusalcı, Ergenekon, Rövanşist dinamikler) Fenerbahçe direnişi siyasallaşsın istiyor. Siyasallaşan bir Fenerbahçe tahakküm eden/etmek isteyen herkesin işine geliyor.
İçinde toplum katmanlarından herkesimi barındıran ve 319 gündür birarada durabilen bu kadar büyük bir güç Fenerbahçe dışında yok. Bence Fenerbahçe itaatsizliği siyasal bir tahakküm ya da muhalif bir yapı olma isteği değildir. Çünkü bu itaatsiz sürecin aktifleri arasında islamcı-laik,ulusalcı,sol,ülkücü,küçük burjuva,beyaz türk(!) gibi bir çok kesimden bireyler var. hepsinin ortak tezahuratı “sevdamıza kimse engel olmaz”,”darağacında olsak bile son sözümüz Fenerbahçe”.Başka hiç bir şey bu değişik katmanları Türkiye tarihinin en dehlizli ve pusulu ortamında(3 temmuz darbesi) Fenerbahçe dışında birarada tutataMAZ. Bu yüzden İtatsizlik süreci ideolojik değil zalimliğe,hukuksuzluğa,adaletsizliğe topyekün vicdani bir karşı çıkıştır,tutkuyla bağlı olduğu renklere sahip çıkma refleksidir.
Akılcılık ve realite 319 günlük itaatsiz duruşun politik bir muhaliflik olmasına ya da ideolojik rövanşist bir güç(ergenekon gibi) denetiminde yürümesine çok ters. Ama durum özellikle şampiyonluk maçından sonra başka bir alana hapsedilmeye çalışılıyor. Politik denen dar alanda kısa paslaşmalar çok yaygınlaştı.Bunun bir çok sosyolojik ve siyasi alt parametreleri var ama AKP ve paralel tahakküm cemaat ve diğer tahakküm heveslisi rövanşist oluşumların görmediği/ıskaladığı insani tarafı. Yani en güçlü insani duygu olan tutkuyu anlamamış olmaları.
AKP ve paralel tahakküm cemaat’in herşeyi fethetme kibri bunu görmelerine zaten engel. 3 temmuz darbesine bir voltran gibi başlayıp sonra ganimet(siyasi-sosyal-maddi) paylaşımı aşamasında anlaşamayıp ayrı düşmelerinin de etkisi olan bir çok şey yaşandı. Hepsi kapalı kapılar ardında oldu bitti/devam ediyor. İnanıyorum ki her darbe süreci gibi bütün bu olanlar da gün ışığına çıkacak. Aziz Yıldırım’a cezaevinde kimler pazarlık için geldi neler konuşuldu ne yanıt aldılar.Pensilvanya-metris ankara hattında kimler ne rolü üstlendi. Bir başka yazıda akp- cemaat 3 temmuz darbesinde nerede birleştiler nerde ayrıştılar anlatırım.
Dar alanda politik paslaşmalar mevzu bu aşamada daha önemli. 10 temmuz 2011 topuk yaylasından başlayıp şampiyonluk maçına kadar gelen sürecin adını ben itaatsizler olarak adlandırdım.Bunun politik ve ideolojik zeminden çok insani tarafı daha güçlüdür. Zaten öyle olmasaydı 319 günlük bu direnci on yıllık akp-cemaat iktidarı süresince siyaset alanında 10 kaplan gücünde olduğunu sananlar /kağıttan kaplanlar(!)
(ordu/yargı/medya/emniyet/ergenekon) yapamamışken, bir spor kulübünün yapması zaten mümkün değil. İnsanın en güçlü duygusu tutkuyla sarmalanmış bu sevda bilincini, yıkmak, dağıtmak ve ezmek de mümkün olamadı. Bu yüzden de 3 temmuz darbecileri siyasi ve sosyal hesaplaşmaktan kaçmak için fenerbahçe itaatsizliğini ideolojik ve politik alana hapsetmek istiyor. Rövanşist dinamikler de Fenerbahçe gibi böylesine çok güçlü ve meşru zeminin politikleşmesinden faydalanmak istiyor olabilir. Belki zorlansa emareler de bulunabilir.Ama onların da hiç şansı yok.
Özellikle bu zamana kadar gölge boksuyla yenmeye/devirmeye alışmış ve her yüzleşmede hizmete özel manevrayla sıyrılmış paralel tahakküm Cemaat politik zemin yaratmaya çalışıyor.Çünkü hiç olmadığı kadar güçlü bir irade karşısında deşifre oldular. MİT süreci bile bu kadar ‘25 yıllık altın nesille örülü projeyi’ deşifre etmemişti. Politik zemin yaratılabilir mi? Cemaatin provokasyon,dezenformasyon ve manipülasyon gücü gözönüne alındığında bu tehlike var ama dedim ya bu çok katmanlı, çok güçlü tutku duygusu bunun karşısındaki en büyük engel. Onlardaki fethetme kibri de bu tutkuyu şimdilik görmeye engel.
Şampiyonluk maçında herkesin gözü önünde oldu herşey. Maçın bitiş düdüğü ile birlikte olayların olması arasında tam 8 dakikalık bir zaman dilimi var. Kitlesel hareketlerde bu 8 dakika çok uzun bir zaman.Maç biter bitmez olaylar başlasaydı bu politik zemin provokasyonu daha kolay yaratılacaktı. Ancak tutkuyla sarmalanmış sevda bilinci bu oyunu da bozdu. Bu kez devreye 3 temmuz darbesinden beri sürecin tarafı gibi davranan polis gücü devreye girdi. Bu provokasyonda başarılı olunduğu söylenebilir.Yine de gerçekleri örtmek o kadar kolay olmadı/olmayacak.
Medya manipülasyonu ile bir çokları filmin ikinci yarısından itibaren gördükleriyle konuşuyor.Oysa filmin ilk yarısı olmadan bütünü hakkında ahkam kesmek ne kadar saçma/aptalca ise olayları polis araçı devrilmesi/çatışma anıyla değerlendirmek aynı aptallığı doğurur. Herşeyi getirip holiganlığa bağlamak da 3 temmuz darbesinin sosyal ve siyasal hesaplaşmasından kaçmanın en ucuz yoludur.Olaylar nedeniyle gözaltına alınanların profili zaten buna engel oldu.
Gelinen noktada her şey deneniyor. Ama kullanılan bütün truva atları (şike-holiganlık-ötekileştirme,renklerin rekabetinin düşmanlığa evrilmesi) çok güçlü ve sarsılmaz olan Fenerbahçe tutku duvarına çarpıp paramparça oldu. Şimdi sıra en büyük truva atı olan politik ve ideolojik alana hapsetme oyununu bozmada.
Sarı-lacivert renklere tutkuyla sevdalı islamcı-laik,ulusalcı,sol,ülkücü,küçük burjuva,beyaz türk(!) herkesin yeryüzünün en sağlam sevda harcıyla yaratılmış tutku duvarına 319 gündür olduğu gibi sahip çıkmasında bütün mesele. Ötesi ferahlık, iyilik,güzellik. Hepsi BU.