17 Ağu 2011 05:18 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:41

AKÖZ'DEN ÇARPICI TESPİT: HATA ROJ TV'DE DEĞİL, PKK'DA!

Roj Tv'nin PKK'ya "Eylemleri uygun vakitte yapın, akşam haberlerini yetiştiremiyoruz" çıkışıyla ilgili Emre Aköz çok ilginç bir tespitte bulundu...

MEDYARADAR - Roj Tv’nin PKK’ya haber göndererek "Eylemleri 14:30’dan sonra yapmayın, akşam haberlerine yetiştiremiyoruz" şeklinde telkinde bulunduğunun basına sızması üzerine herkes Roj Tv’yi suçlamıştı. Ancak Sabah yazarı Emre Aköz bugünkü köşe yazısında ilginç bir çıkış yaptı.

Konuya teknik açıdan yaklaşan Aköz, "timing" noktasında PKK’nın yanlış hareket ettiğini ve bu nedenle utanması gerektiğini vurguladı. Zira PKK’nın "zamanlama"yı yanlış yapması stratejik açısından bir beceriksizlik sayılabilirdi.

Yakın tarihten ilginç örneklerle süslediği yazısında Aköz, Roj Tv ve PKK hakkında çarpıcı tespitlerde bulundu.

İşte Emre Aköz’ün o yazısı...

Roj TV’nin ’eylemi erken yapın’ uyarısı PKK’yı utandırmıştır Medya tarihi, "Önce gazeteciyim, sonra ....." diyen meslektaşların öyküleriyle doludur. Yukarıdaki cümleyi özellikle tamamlamadım. "Nokta... nokta..." bıraktığım bölümü herkes kendi meşrebine doldurabilir: "İnsan", "Türk", "Müslüman", vs., vs.

Bir fotoğrafçıyı anlatmışlardı. Çalıştığı gazetenin bilmem ne bölümünde kendine uygun bir yer ayarlamış, makinesini doğrultmuş, avının boş anını bekleyen kedi gibi durmakta...
"Ne yapıyorsun orada..." demiş arkadaşı.

"Şşşişt," demiş bizim fotoğrafçı, "Konsantrasyonumu bozma!" (Şimdilerde ’konsantremi’ diyorlar). "Karşıdaki binada bir işçi boya yapıyor. Bastığı kalas çok dengesiz. Düştü, düşecek... Eğer çekebilirsem, hem gazetenin manşetine çıkarım, hem de ödül kazanırım."

Basit gibi gözüken bu konu, medyacılıkta önemli bir tartışmanın kapılarını açar: Gazeteci, olayların akışına müdahale etsin mi, etmesin mi?
Örneğin, Silvan’da, PKK’lıların askerlere saldıracağını fark eden bir "Türk" gazeteci, birliği uyarmak yerine, çarpıcı fotoğraflar çekmeyi tercih ettiğinde hali nice olurdu?

Tahmin etmek zor değil: Türkiye’de meslektaşları tarafından aforoz edilirken, dünya medya örgütlerince ödüllendirilirdi.

Silvan
deyince ses benzerliğinden aklıma Sincan geldi. 28 Şubat (1997) darbe sürecinde oradaki komutan, tankları yürüterek Hükümete gözdağı vermişti. Ancak olayı, Sabah’ın muhabiri görüntülemiş ama Hürriyet’inki atlamıştı. Olacak iş miydi yani? Bunun üzerine rica edildi. Komutan da öğleden sonra birkaç tankı daha sokaklarda gezdirdi.

Böylece darbecilere destek olan haber, iki büyük gazetede birden yayınlanabildi ertesi gün. (Tabii biz bunu çok sonra öğrendik.)

Soru: Bu vakada gazeteci olayların akışına müdahale etmiş sayılır mı, sayılmaz mı?

Neyse... Asıl diyeceğim şu:
Medya tarihi böyle örneklerle doluyken... Kürt ulusalcılarının yayın organı Roj TV’nin, PKK’ya haber göndererek, "Eylemleri 14.30’dan sonra yapmayın. Akşam haberlerine yetiştiremiyoruz" demesi niye garip olsun?

Bence asıl tuhaf olan PKK’nın, Roj TV’yi bu uyarıyı yapmak zorunda bırakacak şekilde davranması...
PKK, "yöntem ve siyaset" olarak "terörü" de kullanan bir örgüt değil mi? Bu tip örgütler daima medyadan yararlanır.

Çünkü eylemlerinin mümkün olduğu kadar çok kişi tarafından bilinmesini isterler.
Eğer eylemi geç saatte yaparsa... Türk TV’leri eylemi milliyetçi süzgeçten geçirerek verir... Buna karşılık, saat farkı ve teknik imkânlar yüzünden Kürtçü Roj TV yaya kalır. İşin gazozu kaçar.
Hatırlayın: "İyi günlerinde" bizim GK Başkanları, Hükümete çekecekleri fırçanın tüm medyada yer alabilmesi için basın toplantısının saatine dikkat ederlerdi. Frenkler buna "tayming" derler ki siyasette fevkalade önemlidir.

EMRE AKÖZ - SABAH