AKİT'İN BAYRAMOĞLU KAMPANYASININ ARDINDAKİ DERİN PLAN NE?
Akit gazetesinin Ali Bayramoğlu'nu hedef alan karalama kampanyası'na Etyen Mahcupyan'dan da tepki geldi
Zaman yazarı, Bayramoğlu’na destek olmanın ötesinde Akit’in
kampanyasının büyük bir planın parçasını olduğunu iddia ederek
dikkat çekti.
ALİ BAYRAMOĞLU KAMPANYASI DERİN ODAKLARIN İŞİ
Hrant Dink cinayetine gidilen yolda Hürriyet öncülüğünde medyanın
operasyonel işlevini özetleyen Mahcupyan "artık bu işi marjinal
gazeteler ve web siteleri üzerinden yapıyorlar" dedi. Akit’in
kampanyasının derin odakların işi olduğunu yazan Mahcupyan, Ali
Bayramoğlu’nun da özenle seçilmiş bir hedef olduğunu iddia etti.
Laik demokratlar ile muhafazakarlar arasındaki en güçlü ortak
paydalardan biri olan Ali Bayramoğlu’nun Yeni Şafak’tan
kopartılmasının Türkçü çevreleri çok mutlu edeceğini vurgulayan
Zaman yazarı bu şekilde yeni bir fay hattı oluşturulmak istendiğini
yazdı.
İşte Mahcupyan’ın "ahlaki idrak" başlıklı yazısı:
İstikrar kazanan AKP dönemi altında Hürriyet’in işini şimdi
üstlenenler ise, ciddiye alınmaması tavsiye edilen marjinal gazete
ve web siteleri. Şimdi haber önce orada üretiliyor ve ’büyük’ basın
’görmezlikten gelemeyeceği için’ o haberleri gönül rahatlığıyla
’ballandırabiliyor’. Günümüzün kritik meselesi ise artık
misyonerler değil... Bilindiği gibi onlar bir anda buharlaştılar...
Bugünün meselesi İslami kesim ile laik demokratlar arasındaki bağın
kopartılması ve böylece İslami kesimin yeniden ideolojik açıdan
’Türkçü’ kuşatma altına alınabilmesi. Hedef alınabilecek çok sayıda
insan da doğrusu yok... Ama en ’iyisi’ Ali Bayramoğlu... Yeni
Şafak’ta gazetenin en itibarlı yerinde haftada beş kez yazıyor. Hem
hükümete yakın, hem de onu eleştirecek kadar özgür. Ama derinde
yatan asıl tahrik edici neden galiba başka: Ali ahlaki duruşa sahip
çıkmak için elinden geleni yapan bir gazeteci. Satın alınması
mümkün olmayan, manipülasyona alet edilmesi çok zor olan biri. Ali
sembolik önemde bir gazeteci... Laik demokratlarla İslami camia
arasındaki temasın en sıcak, en hakiki, en işlevsel noktası. Onun
Yeni Şafak’tan, hele İslami kesimin tepkisi nedeniyle ayrılması,
kim bilir Türkçü çevreleri ne denli mutlu ederdi...
Dolayısıyla Ali’nin Ermeni olduğu gibi gülünç ötesi bir duyum
üretiliyor ve esas sorunun etnik kimliği değil ’Ermeniciliği’
olduğu söylenerek ırkçılıktan kurtulmaya çalışılıyor. Bu girişimin
ilkelliği bir yana, tabii ki asıl niteliği ahlaksızlığıdır. Hedef
Ali olduğu ölçüde bu ahlaksızlık daha da sırıtmakta, olayı
tezgahlayanların kimliksel özelliği olarak ortaya çıkmakta.
Birçoğumuza ilk duyuşta yadırgatıcı gelebilir, ama bütün
milliyetçilikler ve bu meyanda milliyetçileşmiş dindarlık
ideolojileri ahlaksızlığı içselleştirmeye, hatta onu
işlevselleştirmeye son derece yatkındır. Bu Ermeni milliyetçiliği
için de böyle, Türk veya Kürt milliyetçiliği için de... Aynı
şekilde Katoliklik veya Sünnilik üzerinden milliyetçilik üreten
ideolojiler için de... Doğruyu bilmekle yetinmeyen, doğruyu hayata
geçirmek üzere her türlü aracı mubah gören yaklaşımlar, bir süre
sonra önlerinde engel gördüklerini yalan ve iftira ile kirletmeye
teşebbüs ederler ve onları bir biçimde sistemin dışına atmayı
kazanç sayarlar. Siyaset onların gözünde bir dizi fethedilecek
kale, talan edilecek sosyal zemin, ganimetinden yararlanılacak
siyasi imkandır... Bu amaç uğruna gözleri körleşir, utanmayı
unutur, hayasızlığı kendi kişilikleri haline getirirler.
Ali gibi insanlar doğal olarak korunmasızdır... Onlara ’vurmak’
kolaydır. Ama bu tür olaylar toplumsal ahlakın da ölçüsü olurlar.
Hrant bu ahlakın sükut ettiğine dair bir örnekti. Bakalım geçen
zaman İslami kesimde yeni bir ahlaki idrak uyandırmış mı...