Akit yazarından Hayrettin Karaman'a sert çıkış: Tetikçi!
Yeni Şafak yazarı Prof. Hayrettin Karaman'ın "Başörtülü sigara" yazısına bir tepki de Akit yazarı Mahmud Sami'den geldi.
Yeni Şafak gazetesi yazarı Prof. Hayrettin Karaman'ın "Ben
başını örten ama göstere göstere sigara içen bir bayan gördüğümde
şöyle bir intibaa kapılıyorum: Sanki farklı olanlara şunu diyor:
'Siz benim başımı örttüğüme bakmayın, benden ümidinizi kesmeyin,
sizinle paylaşacağım daha çok şeyim var" sözlerine bir tepki de
Akit yazarı Mahmud Sami'den geldi. Mahmud Sami, “Eleştiriniz ne
olursa olsun, kadınlar hakkında böyle bir üslup kaleme almak ahlaka
ne kadar sığar. İster hoca olsun, ister âlim olsun adına ne
derseniz deyin, özellikle hassas dönemden geçtiğimiz günümüzde,
böylesi kışkırtıcı içeriği olan yazılar tetikçilikten başka ne
olabilir?” dedi.
“Kadınları toplumdan, erkeklerden ayrı bir varlık olarak
değerlendiremeyiz!” diyen Mahmud Sadi, “Kadınlar, yapılarından
dolayı oldukça hassastırlar ve değişikliklerden öncelikli olarak
etkilenirler. Toplumumuz içinde kadınlar bir turnusol kâğıdı ve ya
mihenk taşı görevi görür. Toplumun durumunu gösterir. Özellikle
Müslüman bir toplum değişime uğrarsa bunun ilk emarelerini kadınlar
üzerinde gözleyebiliriz” ifadelerini kullandı.
Akit gazetesinden Mahmud Sami’nin ”Sigarayı kim
içsin?" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Hayrettin Karaman’ın geçen haftaki yazısını görmüşsünüzdür.
İstediğiniz yere çekebileceğiniz imalarla dolu. Eleştiriniz ne
olursa olsun, kadınlar hakkında böyle bir üslup kaleme almak ahlaka
ne kadar sığar. İster hoca olsun, ister âlim olsun adına ne
derseniz deyin, özellikle hassas dönemden geçtiğimiz günümüzde,
böylesi kışkırtıcı içeriği olan yazılar tetikçilikten başka ne
olabilir? Bugün sigaradan dem vuranlar, yarın kadının giydiğine laf
eder, yürüyüşüne laf eder, oturuşuna ve konuşmasına laf eder. Öyle
bir hale gelir ki, kadının varlığı başlı başına bir sorunsala
dönüşür bu “hoca”lar için.
Kadınları toplumdan, erkeklerden ayrı bir varlık olarak
değerlendiremeyiz!
Kadınlar, yapılarından dolayı oldukça hassastırlar ve
değişikliklerden öncelikli olarak etkilenirler. Toplumumuz içinde
kadınlar bir turnusol kâğıdı ve ya mihenk taşı görevi görür.
Toplumun durumunu gösterir. Özellikle Müslüman bir toplum değişime
uğrarsa bunun ilk emarelerini kadınlar üzerinde gözleyebiliriz.
Eğer toplumda kadınların giyimi, konuşması, davranışları
değişiyorsa bunun nedeni sadece kadınlar değil, toplumun
kendisidir.
Öyleyse muhafazakâr toplumumuza bir bakalım.
Yıl 2002, AK Parti ilk defa iktidar oldu ve çok yüksek sayıda
milletvekili sahibi oldu. Çok geçmeden Meclisten bir skandal çıktı.
AK Partili vekiller karılarını boşayarak, ya sekreterleri ya
danışmanları ile evleniyorlardı. İşin ucu kaçında mağdur olan
hanımlar durumlarını Emine Hanım’a aktarmışlardı.
İktidar oldukça güçlenen ve refah seviyesi artan muhafazakâr
kesimimizin erkekleri, amiyane tabirle parayı bulunca “ortamlara
aktı”, gece hayatı ile tanıştı, Nişantaşı’ndan çıkmaz oldu. Gücün
ve paranın tadını aldıkça İslam’dan hedonist bir yapıya doğru
kaymaya başladı. Nefsini azdırdıkça azdırdı ve dünyaya
sevdalandı.
Öyle bir hale geldi ki, bunları İslam adına yaptıklarını söyleyecek
kadar ileri gittiler.
Nefsinin peşinde koşanlar, aynı zamanda kendi kesiminin kadınlarını
sürekli kontrol altında tutmaya çalıştı. Erkek yapsın ama kadın
otursun, erkek gezsin tozsun eğlensin ama kadın işinden eve evden
işe! Erkek rahatça ve sorumsuzca yaşarken kadın ise İslam’ın
asaletini tek başına taşıyacaktı. Erkekler her türlü ortamlara
girip çıkarken, yaşamlarını keyifle sürdürürken İslam için örnek
olma derdini taşımadılar. Aslında Müslüman erkeğin de, kadının da
İslam için bir vitrini olması gerekirken, erkekler kadınları
vitrinde yalnız bıraktı ve İslam’ı taşıma sorumluluğunu tamamen
kadınlara yükledi.
Öyle ki, kadının tesettürü sembolleşti ve başının örtüsü “İslam”
oldu. Dikkat çekmeden İslam’a uygun şekilde ve uygun renkte
kapanmalıydı.
Günümüzde her mecliste muhafazakâr kesimin kadınlarının tenkit
edildiğini görebilirsiniz. Bu kadınları işaret edip “altı şişhane
üstü tophane” diyenler, durup da bir kendilerine bakmıyorlar.
Evet, tesettür, İslam’ın bir parçasıdır ama her başını kapayan
tesettürlü olmak zorunda değildir. Her başını örten İslam’ın
sorumluluğunu taşımak zorunda değildir. Özellikle insanların,
“böyle kapanacaksa hiç kapanmasın daha iyi” demelerine anlam
veremiyorum. Beyzadem, sizler nasıl buyurursanız hanımlar o şekilde
giyinsin ve örtünsünler! Ama tabii sizler ortamlarınızdan mahrum
kalmayın, tenkit edin ama kendinize bakmayın!
Hayır!
İsteyen başını istediği gibi ve istediği niyetle kapatır. Allah
isteseydi hepimizi tek tip yaratamaz mıydı? Bugün İslam
değerleriyle kadınları eleştirenler, önce oturup kendini sorgulasın
ve değiştirsin. Onlar kendini hayra ve güzele doğru değiştirsin ki,
toplum ve çevre kendiliğinden düzelsin.