02 Kas 2017 08:28
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 23:14
Akit yazarından bomba iddia! Emin Çölaşan'a küfretmenin tarifesi kaç para?
Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, Emin Çölaşan'ın kendisine küfredenlerle pazarlık yaptığını iddia etti.
Yeni Akit yazarı Ali Karahasanoğlu, Sözcü yazarı Emin Çölaşan hakkında bomba gibi bir iddiayı gündeme getirdi.
Ali Karahasanoğlu, Emin Çölaşan'ın avukatının ünlü yazara sosyal medyadan hakaret veya küfür edenlerle pazarlığa oturduğunu bin ila 2000 lira arasında para alarak davadan vazgeçtiğini öne sürdü.
Ali Karahasanoğlu "Yıllar önce Emin Çölaşan'ın milyon dolarlarla ifade edilen bir servetinin olduğu yazılıp çiziliyordu. Eşinin yüksek yargı mensubu olması nedeniyle bu durum araştıralamadı. Meğerse adam kendisine küfür edenleri bile paraya tahvil ediyormuş. Ben söylemiyorum bunu geçenlerde kendisi köşesinde açıkladı" dedi.
İşte Ali Karahasanoğlu'nun bugünkü yazısından bir bölüm:
Çölaşan’a küfretmenin tarifesi 1.500 TL!
Aylar öncesi idi.. Bir okurum aradı ve “Facebook’taki bir paylaşımım sebebi ile Emin Çölaşan beni şikayet etmiş. Avukatı ile görüştüm, benden para istiyor.. Nasıl bir iş bu?” dedi..
Tekil bir olaydır diye düşündüm..
Başımızdan geçen olaylardan örneklerle, konuyu izah ettim.. “Uzlaşma.. Arabuluculuk.. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması gibi hukuki kavramların istismara açık olduğunu, kendisine yapılanın en azından etik olmadığı”nı söyledim. Bize açılan davalarda yapılan savunmalardan örnek yollayarak, yardımcı oldum..
Ertesi ay, bir başka okur, yine benzer ifadelerle kendisinden para istendiğini söyleyip, sordu:
“Hukukta yeri var mı?”
Telefonda sohbetimizi yaptık, olayı haberleştirme istediğimi aktardım..
“Bu iş artık para kazanma aracı olmuş. Sen ilk değilsin.. İstersen muhabir arkadaşlara aktarayım, Emin Çölaşan’ın kimliği ortaya çıksın” dedim..
“Avukatıma bir sorayım” dedi, sonrasında aramadı veya arayamadı..
Ama dün Emin Çölaşan kendisi yazınca..
Artık kendilerinden izin almadığım için okurlarımızın isimlerini yazamasam da..
Piyasada dürüstlük, ahlaklılık afra tafraları ile dolaşan Emin Çölaşan’ın adet haline getirdiği bu yakışıksız tavrı size aktarmak istedim..
Bir zamanlar bankada 4 milyon doları olduğu yazılıp çizilen..
Eşinin yüksek mahkeme üyesi olması hasebi ile bu paranın kaynağının sorgulanması gerektiği halde.... Üstü, ustaca örtülüp, kapatılan malvarlığının sahibi Emin Çölaşan..
Geçtiğimiz haftaki bir yazısında şöyle diyordu: “Sevgili okurlarım, Türkiye’de eğer iktidar karşıtı bir gazeteci iseniz, yazılarınız bu doğrultuda ise, her türlü hakaret ve küfür yemeyi göze alacaksınız.
Bu küfürler çoğunlukla e-posta, ya da sosyal medya aracılığı ile gelir.
Yakası açılmadık laflardır.
Ölmüş ananıza bile sövmekten utanmazlar.
Ancak bazen aralarında fikir ayrılığı çıkar!
Bazıları sizi Ermeni, bazıları Rum, önemli bir bölümü ise Yahudi olarak görür!
‘Ermeni dölü...’
‘Rum piçi...’
‘Yahudi dönmesi...’ ”
Emin Çölaşan, bunları kendi köşesinden yazıyor..
Bir insan, bu hakaretleri ciddiye alır ve mahkemeye giderse..
Şikayetçi olursa, sonuna kadar şikayetini sürdürüp, yargının ceza vermesini istemesi gerekir..
Öyle, “At bir binlik, vazgeçeyim..”
Veya.. “At bir 2 keklik, davayı geri çekeyim..” denilerek.. Kişinin kendisine yapılan bu kadar ağır hakaretlerden vazgeçmesi mümkün mü?
Mümkün olmasa gerek ama..
Bakın Emin Bey ne yapıyor..
Ne yaptığını kendisi anlatıyor:
“Avukatım Serhan Özdemir bu işin üzerine ciddi bir biçimde gidiyor. Bu şahıslar hakkında hem (ceza davası açılması için) savcılıklara suç duyurusunda bulunuyor, hem de tazminat davaları açıyor.
Savcılıklar bunların adresini belirledikten sonra iş tamam...
Ancak sonraki aşamada bunların bir bölümü benden rica etmeye başlıyor:
‘Lütfen davanızı geri çekin, gerçekten param yok. Çok zor durumda kaldım.’ (..) hepsinde şafak atıyor.”
Çölaşan’ın yazısında aktardığı, “Gerçekten param yok” cevabından anlıyorsunuz değil mi?
Durup dururken, hangi insan, “Benim param yok” der.
Para isteniyor ki.. “Param yok” diyor..
Emin Çölaşan kendi köşesinde bu yazıyı yazınca..
İsimleri bende mahfuz okurlarımızın eleştirilerinin, Çölaşan tarafından “paraya çevirme” taktiklerini, ben de sizlerle paylaşmak istedim..
Görüyorsunuz işte..
Kafa bu..
Hakaretten bile para kazanma..
Tıynet bu..
Ver parayı, düşür cezayı..
Bu vesile ile..
Emin Çölaşan’ın dava ettiği herkese bir çağrı yapmak istiyorum..
Yargılandığınız davalarda, mutlaka ve mutlaka..
Emin Çölaşan’ın şikayetçi/davacı olduğu Türkiye genelindeki tüm ceza ve tazminat davalarının, UYAP ortamında sorgulanmasını ve dosya bilgilerinin toplanmasını talep edin...
Hakimler de görsün, kendisine yapılan hakaretleri, paraya çevirmeye çalışan böyük gazetecinin halini..
Ona göre karar versin..
Artık kararı ne olursa..
“Kişi, kendisine hakaret edilmesini arzular hale gelmiştir. Hukuk böylesi bir durumu kabul edemez. Tazminat davasının reddine” mi olur..
“Şikayetçi olan kişi, herkese hakaret eden bir kimliğe sahiptir.. Başkalarına hakaret edenler, kendilerine de sert eleştirilere katlanmak zorundadır.. Şikayetçinin kimliği dikkate alınarak, davanın düşürülmesine” mi olur..
Onu da hakimlerimiz takdir etsin!
•
Kendisine yapılan en ağır hakaretleri paraya çevirme ilkesizliğini, utanmadan bir de anlatan Emin Çölaşan bir yana..
Emin Çölaşan her eleştiri yapandan 1500 TL isterken..
“Bastır 1.500 TL’yi istediğin küfrü yap” modunda, paraları toplarken..
Bir de..
Hakaret falan etmeden..
Paraya çevrilmeyecek şekilde hapis cezası alan gazeteciler, tarihçiler, bilim adamları var..
Bunun en canlı örneği Mustafa Armağan..
Mustafa Kemal ile ilgili yıllar önce değişik medya organlarında çıkan bir yazı sebebi ile, dün 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı..
Paraya çevirmesi yok..
Ertelemesi yok..
Hani ortada bir küfür falan olur..
“Canım o da niye küfür ediyor ki?” deriz..
Küfür yok..
Eleştiri var.
O da, yıllar önce kamuoyu ile paylaşılan, yayınlanmış bir eleştiri..
Ve mahkemenin takdir ettiği müeyyide, 1 yıl 3 ay hapis..
Hem de..
“Özgürlük istiyoruz.. Hürriyet istiyoruz” diyenlerin “tamtam dansları” eşliğinde..
“Her şeyimizi Mustafa Kemal’e borçluyuz.. Bugün bu ülkede özgür olarak yaşıyorsak, bunu Mustafa Kemal’e borçluyuz” diyenlerin yargıya yaptıkları baskı sonucunda...
Bir ilim adamına, bir tarihçiye, bir gazeteciye.. 1 yıl 3 ay hapis!
Ne diyelim?
Biz de Kemalistlere katılalım..
“Mustafa Kemal olmasaydı, tarihçi Mustafa Armağan’ın cezası kimbilir ne olurdu” diyelim..
Halimize şükredelim..
Sahi Mustafa Kemal olmasaydı, ne olurdu?
Cevabı basit:
“Mustafa Kemal üzerinden kendilerine rant toplamak için ortalıkta dolaşan istismarcılar da olmazdı.. Dünyada hiçbir ülkede olmayan kişiye özel kanun olmazdı.. Hali ile Mustafa Kemal’e hakaretten, hiç kimseye ceza da verilmezdi!”
Ali Karahasanoğlu, Emin Çölaşan'ın avukatının ünlü yazara sosyal medyadan hakaret veya küfür edenlerle pazarlığa oturduğunu bin ila 2000 lira arasında para alarak davadan vazgeçtiğini öne sürdü.
Ali Karahasanoğlu "Yıllar önce Emin Çölaşan'ın milyon dolarlarla ifade edilen bir servetinin olduğu yazılıp çiziliyordu. Eşinin yüksek yargı mensubu olması nedeniyle bu durum araştıralamadı. Meğerse adam kendisine küfür edenleri bile paraya tahvil ediyormuş. Ben söylemiyorum bunu geçenlerde kendisi köşesinde açıkladı" dedi.
İşte Ali Karahasanoğlu'nun bugünkü yazısından bir bölüm:
Çölaşan’a küfretmenin tarifesi 1.500 TL!
Aylar öncesi idi.. Bir okurum aradı ve “Facebook’taki bir paylaşımım sebebi ile Emin Çölaşan beni şikayet etmiş. Avukatı ile görüştüm, benden para istiyor.. Nasıl bir iş bu?” dedi..
Tekil bir olaydır diye düşündüm..
Başımızdan geçen olaylardan örneklerle, konuyu izah ettim.. “Uzlaşma.. Arabuluculuk.. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması gibi hukuki kavramların istismara açık olduğunu, kendisine yapılanın en azından etik olmadığı”nı söyledim. Bize açılan davalarda yapılan savunmalardan örnek yollayarak, yardımcı oldum..
Ertesi ay, bir başka okur, yine benzer ifadelerle kendisinden para istendiğini söyleyip, sordu:
“Hukukta yeri var mı?”
Telefonda sohbetimizi yaptık, olayı haberleştirme istediğimi aktardım..
“Bu iş artık para kazanma aracı olmuş. Sen ilk değilsin.. İstersen muhabir arkadaşlara aktarayım, Emin Çölaşan’ın kimliği ortaya çıksın” dedim..
“Avukatıma bir sorayım” dedi, sonrasında aramadı veya arayamadı..
Ama dün Emin Çölaşan kendisi yazınca..
Artık kendilerinden izin almadığım için okurlarımızın isimlerini yazamasam da..
Piyasada dürüstlük, ahlaklılık afra tafraları ile dolaşan Emin Çölaşan’ın adet haline getirdiği bu yakışıksız tavrı size aktarmak istedim..
Bir zamanlar bankada 4 milyon doları olduğu yazılıp çizilen..
Eşinin yüksek mahkeme üyesi olması hasebi ile bu paranın kaynağının sorgulanması gerektiği halde.... Üstü, ustaca örtülüp, kapatılan malvarlığının sahibi Emin Çölaşan..
Geçtiğimiz haftaki bir yazısında şöyle diyordu: “Sevgili okurlarım, Türkiye’de eğer iktidar karşıtı bir gazeteci iseniz, yazılarınız bu doğrultuda ise, her türlü hakaret ve küfür yemeyi göze alacaksınız.
Bu küfürler çoğunlukla e-posta, ya da sosyal medya aracılığı ile gelir.
Yakası açılmadık laflardır.
Ölmüş ananıza bile sövmekten utanmazlar.
Ancak bazen aralarında fikir ayrılığı çıkar!
Bazıları sizi Ermeni, bazıları Rum, önemli bir bölümü ise Yahudi olarak görür!
‘Ermeni dölü...’
‘Rum piçi...’
‘Yahudi dönmesi...’ ”
Emin Çölaşan, bunları kendi köşesinden yazıyor..
Bir insan, bu hakaretleri ciddiye alır ve mahkemeye giderse..
Şikayetçi olursa, sonuna kadar şikayetini sürdürüp, yargının ceza vermesini istemesi gerekir..
Öyle, “At bir binlik, vazgeçeyim..”
Veya.. “At bir 2 keklik, davayı geri çekeyim..” denilerek.. Kişinin kendisine yapılan bu kadar ağır hakaretlerden vazgeçmesi mümkün mü?
Mümkün olmasa gerek ama..
Bakın Emin Bey ne yapıyor..
Ne yaptığını kendisi anlatıyor:
“Avukatım Serhan Özdemir bu işin üzerine ciddi bir biçimde gidiyor. Bu şahıslar hakkında hem (ceza davası açılması için) savcılıklara suç duyurusunda bulunuyor, hem de tazminat davaları açıyor.
Savcılıklar bunların adresini belirledikten sonra iş tamam...
Ancak sonraki aşamada bunların bir bölümü benden rica etmeye başlıyor:
‘Lütfen davanızı geri çekin, gerçekten param yok. Çok zor durumda kaldım.’ (..) hepsinde şafak atıyor.”
Çölaşan’ın yazısında aktardığı, “Gerçekten param yok” cevabından anlıyorsunuz değil mi?
Durup dururken, hangi insan, “Benim param yok” der.
Para isteniyor ki.. “Param yok” diyor..
Emin Çölaşan kendi köşesinde bu yazıyı yazınca..
İsimleri bende mahfuz okurlarımızın eleştirilerinin, Çölaşan tarafından “paraya çevirme” taktiklerini, ben de sizlerle paylaşmak istedim..
Görüyorsunuz işte..
Kafa bu..
Hakaretten bile para kazanma..
Tıynet bu..
Ver parayı, düşür cezayı..
Bu vesile ile..
Emin Çölaşan’ın dava ettiği herkese bir çağrı yapmak istiyorum..
Yargılandığınız davalarda, mutlaka ve mutlaka..
Emin Çölaşan’ın şikayetçi/davacı olduğu Türkiye genelindeki tüm ceza ve tazminat davalarının, UYAP ortamında sorgulanmasını ve dosya bilgilerinin toplanmasını talep edin...
Hakimler de görsün, kendisine yapılan hakaretleri, paraya çevirmeye çalışan böyük gazetecinin halini..
Ona göre karar versin..
Artık kararı ne olursa..
“Kişi, kendisine hakaret edilmesini arzular hale gelmiştir. Hukuk böylesi bir durumu kabul edemez. Tazminat davasının reddine” mi olur..
“Şikayetçi olan kişi, herkese hakaret eden bir kimliğe sahiptir.. Başkalarına hakaret edenler, kendilerine de sert eleştirilere katlanmak zorundadır.. Şikayetçinin kimliği dikkate alınarak, davanın düşürülmesine” mi olur..
Onu da hakimlerimiz takdir etsin!
•
Kendisine yapılan en ağır hakaretleri paraya çevirme ilkesizliğini, utanmadan bir de anlatan Emin Çölaşan bir yana..
Emin Çölaşan her eleştiri yapandan 1500 TL isterken..
“Bastır 1.500 TL’yi istediğin küfrü yap” modunda, paraları toplarken..
Bir de..
Hakaret falan etmeden..
Paraya çevrilmeyecek şekilde hapis cezası alan gazeteciler, tarihçiler, bilim adamları var..
Bunun en canlı örneği Mustafa Armağan..
Mustafa Kemal ile ilgili yıllar önce değişik medya organlarında çıkan bir yazı sebebi ile, dün 1 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı..
Paraya çevirmesi yok..
Ertelemesi yok..
Hani ortada bir küfür falan olur..
“Canım o da niye küfür ediyor ki?” deriz..
Küfür yok..
Eleştiri var.
O da, yıllar önce kamuoyu ile paylaşılan, yayınlanmış bir eleştiri..
Ve mahkemenin takdir ettiği müeyyide, 1 yıl 3 ay hapis..
Hem de..
“Özgürlük istiyoruz.. Hürriyet istiyoruz” diyenlerin “tamtam dansları” eşliğinde..
“Her şeyimizi Mustafa Kemal’e borçluyuz.. Bugün bu ülkede özgür olarak yaşıyorsak, bunu Mustafa Kemal’e borçluyuz” diyenlerin yargıya yaptıkları baskı sonucunda...
Bir ilim adamına, bir tarihçiye, bir gazeteciye.. 1 yıl 3 ay hapis!
Ne diyelim?
Biz de Kemalistlere katılalım..
“Mustafa Kemal olmasaydı, tarihçi Mustafa Armağan’ın cezası kimbilir ne olurdu” diyelim..
Halimize şükredelim..
Sahi Mustafa Kemal olmasaydı, ne olurdu?
Cevabı basit:
“Mustafa Kemal üzerinden kendilerine rant toplamak için ortalıkta dolaşan istismarcılar da olmazdı.. Dünyada hiçbir ülkede olmayan kişiye özel kanun olmazdı.. Hali ile Mustafa Kemal’e hakaretten, hiç kimseye ceza da verilmezdi!”