06 Eyl 2019 15:28 Son Güncelleme: 06 Eyl 2019 15:37

Akit yazarı, kadın voleybol takımının giydiği kıyafetlere taktı!

Akit yazarı Ahmet Gülümseyen, Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun moral ziyareti yaptığı Türkiye A Milli Kadın Voleybol Takımı ile çektirdiği fotoğrafa yönelik skandal bir yazı kaleme aldı.

Ahmet Gülümseyen, "Bakanın sporcularla verdiği fotoğraf karesini iki açıdan değerlendirmek gerekiyor. Kadınlarla ilgili bir spor organizasyonuna ülkemizin ev sahipliği yapması ve voleybol branşında kadınların giydiği kıyafetler. Kadınların ‘spor’ yapmasında sakınca yok. Normal olmayan ise, sürecin hareket ve egzersizden ötesi geçip, performans boyutuna taşınması" ifadesini kullandı.

Daha önce de sık sık kadın sporculara dair kullandığı ifadeler nedeniyle sosyal medyada gündem olan Gülümseyen görüşlerini, "Kadından pehlivan olmaz, kadın, pehlivan doğurur" sözüyle açıkladı.

Gülümseyen Akit'teki köşesinde şunları yazdı:

Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun Kadın Voleybol Avrupa Şampiyonası sürecinde ‘milli’ takımı ziyareti, bizim olduğu kadar ‘medyanın’ da dikkatinden kaçmadı. ‘Bakan Kasapoğlu’ndan A Milli Voleybolculara moral ziyareti’ başlığı altında yer alan haber içeriğinde, Sayın Kasapoğlu’na ait şu ifadeler yer alıyor; ‘Amacımız bir spor ülkesi haline gelmek. Spordaki başarılarımızı daha yukarılara taşıyıp, bu süreci taçlandırmak istiyoruz.” Burada durup, düşünmek gerek ‘Neyi, nasıl, niçin taçlandırılır?’

Bakanın sporcularla verdiği fotoğraf karesini iki açıdan değerlendirmek gerekiyor. Kadınlarla ilgili bir spor organizasyonuna ülkemizin ev sahipliği yapması ve voleybol branşında kadınların giydiği kıyafetler. Kadınların ‘spor’ yapmasında sakınca yok. Normal olmayan ise, sürecin hareket ve egzersizden ötesi geçip, performans boyutuna taşınması.

Araştırın bakın, Milli Takımlarda yer alan bir sporcunun uzun süreli (aylarca) kamplarda yer almasıyla sosyal hayattan nasıl koparıldığı, aşırı yüklenmeye bağlı olarak yaşanan sakatlıklar. 22 yıllık voleybol kariyerini sonlandıran kadın sporcunun ‘Dizimden iğne oluyorum, boynum sık sık tutuluyor…’ serzenişini hatırlayın.

Tüm bunların dillendirirken, yine birileri devreye girecek, bizleri ‘hedef’ gösterecektir. Varsın onlar içlerindeki ‘kirliliği’ dökmeye devam etsin, bizler İmam-ı Şafi'nin “Fitne zamanı hakkı tutanları nasıl anlarız?” sorusuna verdiği “Düşman okunu takip ediniz, o sizi hak ehline götürür” cevabının izinde gitmeye devam edelim, inşallah…Tüm bunları düşünüp söylerken, bir kez daha değerli kardeşim Hüseyin Avni Yücel’in, ‘Kadından pehlivan olmaz, kadın, pehlivan doğurur….’ altın sözünü hatırladık…

Müslüman Türk kadınının aile ve iş hayatında olması gereken yeri hususunda, kamuoyunda ardı arkası kesilemeyen tartışma devam ediyor. Kadın ‘Çalışmalı mı çalışmamalı mı?’, İstanbul Sözleşmesi ‘Feshedelim mi, etmeyelim mi?’, eşinden ayrılan kadın eşinden ‘Nafaka almalı mı, almamalı mı?’gündem olan konular.

Tartışmanın boyutu arttıkça, rehberimiz Kur’an-ı Kerim, liderimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) uzak olduğumuzun yansımasından başka bir mana taşımıyor. Diyanet İşleri Başkanlığının ‘Hadislerle İslam’ Ansiklopedisinde ‘Neslin Korunması Onurlu Bir Nesil’ bölümünde, peygamber sünneti ışığında günlük hayatı üstlenmemiz gereken görev ve sorumluluğumuzun olması gerekliliğini gözler önüne seriyor. Allah’ın Resûlû Veda Haccı ve hutbesini şöyle başlıyor ‘Ey insanlar! Bu (zilhicce) ayınızda, bu (Mekke) şehrinizde bu (Kurban Bayramı) gününüz nasıl mukaddes ise kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız (şeref ve namusunuz) da aynı şekilde mukaddestir…’

Sporun, hareket ve egzersiz özelliğinin ‘proje’ ve ‘ranta’ dönüştüğü yerde, milli ve manevi değerlerden uzaklaşma manası taşımaktadır. Gençlik ve Spor Bakanımızın geçtiğimiz günlerde ‘Dopingle mücadelemizi sürdüreceğiz…’ sözleri geldi aklıma. Şu hassasiyetin bir kez daha altını çizmek istiyorum; ‘Hormonlu gıdalarla beslenerek nasıl ki sağlığımızdan olduk, sporu hormonlaştırarak hem sağlığımız hem de manevi değerlerimizi bir bir yitiriyoruz.’

Spor Kültürü derken, araştırın bakın bugün gerçekleştirilen voleybol, güreş gibi, benzer branşın, cumhuriyet tarihi öncesi Türk Spor Tarihinde yeri var mı? Yok ki! Eğer cevap ‘olumsuz’ ise ‘Sporumuz Batı kültürünün hizmeti/pençesindendir!’ yorumumuz, garipsenmemeli. Bakın siz bu satırları okurken, 12-13 yaş kızlarımızdan oluşan ‘Minik Kadınlar Güreş Gelişim Kampı’ Kızılcahamam Turizm Otel’de devam ediyor. Sahi, Sayın Gençlik ve Spor Bakanımız bu kampı ziyaret eder mi, dersiniz?..