Akit yazarı Hüseyin Çelik'i topa tuttu: Hokkabaz, nato kafa, içi boş çuval!
Yeni Akit yazarı dershanelerin kapatılması kararını eleştiren eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'e demediğini bırakmadı.
Yeni Akit Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu, "2012
yılında, dershanelerin kapatılması konusu hem Bakanlar Kurulu’nun
hem de AK Parti MYK’sının gündemine geldi. Hem Bakanlar Kurulu’nda
hem de MYK’da benim de dahil olduğum birçok arkadaşımız,
dershanelerin kanun zoruyla kapatılmasının teşebbüs hürriyetine
aykırı olduğunu ortaya koydular" diyen Eski Milli Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik ile yönelik, "Hokkaboz, nato kafa, içi boş çuval"
ifadelerini kullandı.
Ali Karahasanoğlu'nun, "Yıllarca bakanlık yapan şu hokkabaza
bakın!" başlığıyla yayımlanan (21 Haziran 2016) yazısı şöyle:
28 Şubat sürecinde, DYP milletvekili idi..
AK Parti kurulurken.. Bizim muhalefet ettiğimiz, ithal adaylardan
birisi idi.
Van’dan milletvekili seçildi..
Kültür Bakanlığı yaptı..
Milli Eğitim Bakanlığı yaptı..
Hem de yıllarca..
Adı Hüseyin.. Soyadı Çelik..
Şimdi görüyoruz ki, bu eski DYP’li arkadaş... İçi boş bir çuval
imiş..
Takım elbise giydirmişler..
Kravatı takmışlar.. Bakan yapmışlar..
Başka bir izahı yok!
Ağır mı söylüyorum..
O zaman siz izah edin, bu şahsın.. Bakanlıktan gitmişken.
Milletvekilliğinden gitmişken..
Sarfettiği şu cümleyi nasıl söyleyebildiğini:
“2012 yılında, dershanelerin kapatılması konusu hem Bakanlar
Kurulu’nun hem de AK Parti MYK’sının gündemine geldi. Hem Bakanlar
Kurulu’nda hem de MYK’da benim de dahil olduğum birçok
arkadaşımız, dershanelerin kanun zoruyla kapatılmasının teşebbüs
hürriyetine aykırı olduğunu ortaya koydular.”
Hemen soralım bu ‘çuval’a..
“Senin teşebbüs hürriyeti dediğin şey nedir?”
Misal vererek soralım:
“Genelev açmak da, teşebbüs hürriyetinin içinde midir?”
Öyle ya..
Serbest ticaret diye bir put yapıp. Ona taparsanız..
Genelev işletmek de... Teşebbüs hürriyeti dahilinde bir özgürlük
olur..
Görüyorsunuz, değil mi.. Yıllarca Milli Eğitim Bakanlığı yapan
adam, utanmıyor, sıkılmıyor, bütçede en büyük payın ayrıldığı
bakanlıklardan birisini yönetiyor..
“Dersaneler sonuçtur. Kanun zoru ile kapatılamaz” diyor..
Kanun zoru ile değil..
Senin uyanık bakanlık yönetimin ile kapanması daha doğru ise..
2003’ten 2009’a kadar Milli Eğitim Bakanlığı koltuğunda
oturduğunda..
Dersanelerin fiilen kapanması için, hangi adımı attın, söyler
misin, Hüseyin bey!
“Gülen grubuna acayip bir sermaye kaynağı idi, niye kapattırayım
ki” mi diyorsun?.
O zaman utanmadan, “Sonuçtur” deme.. Bizimle kafa bulma..
“Gülen’in para kaynağıdır. Kapatılamaz” de, elini öpelim
senin..
¥
Bundan tam üç yıl öncesi idi..
Zaman gazetesinden Mehmet Kamış, Bülent Korucu ve
Samanyoluhaber’den Metin Yıkar iftara davet etmişlerdi..
17 Aralık henüz olmamış.
Kem küm ediyorlar.. Nabız yokluyorlar..
Yıllarca Milli Eğitim Bakanlığı yapmadım ama.. Ağızlarındaki
baklayı çaktığım için sormuştum: “Dersaneler bu kadar önemli mi?
Niye ayak diretiyorsunuz? Siyasi iktidar sizinle birlikte olduğu
müddetçe.. Dersaneler kapanır, okullar açılır. Okullar kapanır,
üniversiteler açılır. Gülen de zaten böyle diyor ya.. Niye
dersanede ısrar ediyorsunuz?”
“Ama” dediler.
“Mama” dediler..
Dindar kimliğimiz var ya..
Bize buldukları gerekçe, “Biz dersanelerde, çocukları namaza
alıştırıyoruz”ile sınırlı kaldı..
Ben de kendilerine, “Okulda alıştırın.. Evde alıştırın.,
Üniversitede alıştırın. Niye illa ki dersane?” diye sordum..
Verdikleri cevap şu idi:
“Okula belli görüşten kişiler geliyor. Evlere zaten çok yakından
ilgilenilenler geliyor. Bunlar zaten namazı biliyorlar.. Ama
dersanelere her görüşten öğrenci geliyor..”
O gün için..
“Acaba bu, gerçekten doğru olabilir mi? Dersaneye gelen ve namaz
kılmasını bilmeyen bir tane öğrenciye bile, bunlar namaz kılmasını
öğreteceklerse, biz dersanelerin kapanmasını isteyerek, acaba o
çocuğun namazı öğrenmesine engel olmuş duruma mı düşeceğiz” diye
tereddüt ettim..
Ama.. 5 ay sonraki. 17 Aralık darbesi ile..
Dertlerinin dersane de değil.. Öğrencilere namaz kılmasını öğretmek
de değil..
ABD’nin istediği şekilde..
Meşru hükümeti devirmek olduğunu, öğrenmiş olduk.
Fakat.. Bugün hâlâ, bunu öğrenemeyenler var.
Bunlardan birisi de..
Yukarıya sözlerini alıntıladığım, 6 yıl Milli Eğitim Bakanlığı
yapan, Hüseyin Çelik, işte!
¥
Hüseyin efendi.. Bir de utanmadan.. Tayyip Erdoğan’ın da olduğu bir
toplantıda, dersanelerin kapatılmasını, bakın nelere benzetmiş:
“Sayın Başbakanım, Hatice Teyze ev kirasını da rahat ödeyemiyor,
bunun için konut arzını mı yasaklayacağız? Hatice Teyze, istediği
gibi üstbaş da alamıyor. Bunun için tekstil arzını mı
yasaklayacağız? Hatice Teyze istediği gibi gıda maddeleri de
alamıyor. Bunun için gıda arzını mı yasaklayacağız?”
Kafaya bakın, kafaya..
Ne yaparsanız yapınız, ortadan kaldıramayacağınız barınma
ihtiyacını. Ne yaparsanız yapınız, ortadan kaldıramayacağınız
giyinme ihtiyacını. Ortadan kaldıramayacağınız yiyecek ihtiyacını..
Dersane ile karşılaştırıyor.
Bre nato kafa.. Dün dersane vardı.. Bugün yok. Yaşıyor muyuz?
Yaşıyoruz..
Peki gıdayı yasakla bakalım. Yaşar mısın? Giyinmeyi yasakla,
bakalım yaşar mısın?
Ne diyelim?
Bu adamlar bu ülkede bakanlık yaptı ise..
Yazık bu ülkeye..
Yazık!