Akın İpek ilk kez konuştu: “Hükümetten ‘şunu bunu kovun’ diye aradılar”
İşadamı Akın İpek, Kanaltürk'teki "Özel Gündem" programında Tarık Toros'un gündeme ilişkin sorularını cevapladı.
Koza Altın İşletmeleri Yönetim Kurulu Başkanı ve İpek Medya
Grubu'nun da patronu olan Akın İpek, "Bir kesim tarafından,
medyadan bazı arkadaşlarımızın çıkması gibi isim listeleri
veriliyor. Ben yapı olarak insanları düşüncelerinden dolayı işten
çıkaracak birisi değilim" dedi.
Son dönemde hükümete yakın bazı medya organlarında maden
ocaklarında "usulsüzlük" iddiları ile suçlanan İpek, “Yasalara hep
uyduk, insan odaklı doğru işler yapmaya çalıştık. Devletten imtiyaz
kullanmadık. Denetimler bizi daha güçlendiriyor” diye konuştu.
Fethullah Gülen'e olan yakınlığına ve "cemaate finansörlük yapıyor"
iddialarına da değinen İpek, "Bu kadar resmi olarak denetlenen ve
paranın neden geldiği ve nereye gittiği belli olan bir grubun
içerisinde, kimsenin finansörü ve destekçisi değilim; Ben her
vesilede Hocaefendi'nin(Gülen) duasını alırım. Sadece duasını
alırım" ifadelerini kullandı.
Kanaltürk Genel Yayın Yönetmeni Tarık Toros'un sorularını
yanıtlayan Akın İpek'in açıklamalarından satırbaşları şöyle:
ETRAFIMDAKİLERİN KİME OY VERDİĞİNİ BİLMEM
Son dönemde altın madenleri üzerinden hükümete yakın medya
kuruluşlarının hedefi halindesiniz. Grubun büyüklüğünden,
kriterlerinizden bahseder misiniz?
Bizim grubumuz yaklaşık 5 bin kişinin görev yaptığı bir grup. Çok
farklı sektörlerde de faaliyetlerimiz var. Ticarete başladığım
günden bugüne kadar yaklaşık 30 yıldan beri etrafımdaki insanların,
dilini, dinini, ırkını, hangi siyasi partiye gönül verdiğini, hangi
siyasi partiye oy verdiğini bilmem, merak etmem, sormam. Biz
birlikte yaptığımız işi düzgün yapmaya çalışıyoruz. Yaptığımız
işler de uluslararası yarışmalarda aldığımız ödüller de bunu
gösteriyor. Bizim grubumuzun en büyük kriteri ahlaklı olması, insan
olması ve işini düzgün yapması. Bunun dışında başka bir kriterimiz
yok.
RİSK ALARAK ÇALIŞIYORUZ
En son 2012 yılı itibariyle en çok vergi veren 3. özel sektördük ve
şirketimiz gittikçe büyüyor. Şirketimizin son 10 yıl içinde önemli
bir büyümesi oldu. Bu büyüme çalışma üslubumuzdan kaynaklanıyor.
Biz risk alarak çalışmayı seven bir grubuz. Rahmetli babamdan beri
böyle geldi ve hâlâ devam ediyor. Elimizden gelen her şeyi
yapıyorsak, bütün her şeyi yerine getiriyorsak neticesi Allah’tan
deyip o işe giriyoruz. Mesela 4-5 yıldan beri petrol
arıyorduk. Yaklaşık 50 milyon TL civarında para harcamışız
aramalara. Son kuyumuzu açıyoruz. Ben 'Eğer arkadaşlar olmayacak
ise artık nasip değilmiş' dedim. 'Daha fazla ileri gitmeyelim' diye
karar aldık. En son açtığımız kuyudan petrol fışkırdı. Türkiye’nin
en kaliteli petrollerinden birisi.
MADENCİLİK BALIKÇILIK GİBİ
Madencilik sektöründe de böyle. Madencilik nihayetinde balıkçılık
gibi. Çıkıp nasip deyip aramaya başlıyorsunuz. Yıllarca
arıyorsunuz. Bu aramanın neticesinde bir şey çıkıyorsa bu hemen
işletme içine dönecek demek değildir. O çıkacak şeyin
fizibilitesini yapıyorsunuz. Miktarını belirliyorsunuz. Hâlâ para
harcamaya devam ediyorsunuz.
Bizim madenlerimizden mesela izin verilmeyen madenimizden
bahsedeyim. 2005'te başlamışız aramaya. Yaklaşık 7 yıl boyunca
aramaları, fizibiliteleri, ÇED raporları sürmüş. Ve biz bu ÇED
raporları sonucunda işletmenin çevreye, insan sağlığına olacak
bütün etkileri hesaplanmış. Bize bunlarla alakalı olumsuzluk
olmayacağına dair belge verilmiş, ÇED raporları verilmiş, biz ondan
sonra yatırıma başlamışız.
150 MİLYON DOLARLIK YATIRIM
Yaklaşık 150 milyon dolarlık bir yatırım. 12 yıldan beri
keşfedilmiş ve işletme haline getirilmiş ilk ve tek altın madeni
Türkiye’de. Zannediliyor ki altın madeni hemen bulunup işletmeye
geçiliyor. Böyle bir şey yok. 12 yıl içinde keşfedilip işletme
haline getirilen tek altın madeni. ÇED raporu aldıktan sonra 1-2
yıl da yatırım süreci var. Yatırımı kurduktan sonra ÇED raporu
taahhütleri doğrultusunda işletmenin düzgün çalışıp çalışmadığı
devletin kurumları tarafından denetleniyor.
Ayda 1 defa geliyor. Havaya, suya, havadaki toza, partiküle gibi
aklınıza gelebilecek bütün çevresel fak-törü denetliyor ve her ay
sonu bunu kamuya açıklıyor.
GELİN İNCELEYİN DİYE ÇAĞIRDIK
Bizim işletmelerimizden bir tanesi bugüne kadar 163 defa
denetlenmiş. Denetleyen de devletin bütün kurumları. Bizim bu
denetimlerden en ufak bir şikayetimiz yok. Denetimler bizi daha da
güçlendiriyor. Daha dinamik hale getiriyor. Hiç olmazsa varsa ufak
tefek akılda kalan şüpheler, onların izah edilmesine yarıyor. Biz
bu denetimlerin tamamına sempatiyle baktık. Kapılarımızı açtık,
teşvik ettik. Gelin, inceleyin, işletmemizi görün diye.
Çekineceğimiz bir şey yok.
BİR LİRA YERİNE YEDİ LİRA VERDİK
Biz gücümüzü doğru yapmaktan, düzgün çalışmaktan alıyoruz. Doğruyu
söylemekten alıyoruz. Bunun dışında güç aldığımız hiçbir kaynak
yok. Bugüne kadar hiçbir imtiyaz kullanmadık devletten. Himmetdede
bizim madenimiz. Yaklaşık 4 bin dönüm arazi almışız Kayseri’den.
Maden işletmelerinin kamulaştırma hakları var. Yasal hak bu yani.
Buna rağmen gidip demişiz ki, 'Biz burada altın madeni yapmayı
düşünüyoruz. Araziyi satın almak istiyoruz.' Arazi 1 liraysa 7 lira
vermişiz. El sıkışmışız. Helalleşmişiz ve o şekilde işletmelerimize
başlamışız. Bizim hayata bakış açımız bu.
(...)
DEVLETTEN HİÇBİR TİCARİ ARZUM OLMAMIŞTIR
Bugüne kadar benim devletten hiçbir ticari arzum olmamıştır. Fakat
Ankara'da İpek Üniversitesi'nin yanında bir tane boş arsa var.
Jeolojik yapı olarak üzerine bina yapmaya müsait olmayan bir arsa.
Kayma olduğu için kazık çaktık. Bu boş arsayı biz ağaçlandıralım,
yeşillendirelim dedik. Hem tabiata hem bölge insanına hem de
üniversitemize faydalı olsun diye talebimiz oldu. Üniversite ticari
bir yer değil. Burası park alanı. Bir baktık bir belge gelmiş. 'Bu
yeşil alanı elinizden alıyoruz, iptal ettik' diye. Allah aşkına
elinizi vicdanınıza koyun. Hadi Akın İpek’e düşmanlığınız var;
orada insanların suçu günahı ne? Sadece yeşil alan yapılacaksa bunu
iptal etmenin gereği ne? Hiç vicdanınız sızlamıyor mu? Yarın bir
gün o üniversite inşallah uzun yıllar fayda, iyilik sağlayacak.
Dönüp baktığınızda ben burada yeşil alan vardı orayı iptal ettim
diye bu bir iftihar kaynağı olabilir mi sizin için? Bugüne kadar en
ağırıma giden olaylardan bir tanesi budur. O park alanını iptal
edip şimdi imar mı geçirecekler?
NE DEĞİŞTİ DE GİTTİLER
Muhterem Hocaefendi ile ilgili düşüncemi defalarca söyledim. Hâlâ
da aynı şeyi söylüyorum Hocaefendi’nin zaten televizyonlarda
yüzlerce vaazı var, kitabı var. Önemli bir kısmını okumuş ve
izlemişimdir. Bana oradan diye bilir misin? Ya şu söylediği yanlış
şu şöyle suç. Hoca’nın demediği şeylerden bahsederek onu
suçluyorlar. İkincisi geçen sene muhterem Hocaefendi'nin muhterem
kardeşi vefat etti biliyorsun. İlanlara baktım biliyorsun bende
ilan verdim. Böyle bir vesileyle bir ilan sayfası çıkmıştı
hatırlıyor musun? İki sayfa. Bütün aklına gelen siyasetçilerin
hepsi bütün iş adamların hepsi. O bütün grubun içinde şimdi kimse
yok. Ben şimdi şunu söylüyorum neden? Ya orta da bir delil mi var?
Ortada herhangi bir suç mu var? Ne oldu da herkes biranda davranış
şeklini değiştirdi? Ben Hocaefendi ile ilgili şu şekilde. Yani
Hocaefendi’nin geçen sene kardeşi vefat ettiğinde bütün devlet
ricali ordaydı.
SADECE DUASI...
Şimdi ne oldu da yoklar? Bakın ben defalarca Hocaefendi ile ilgili
düşüncelerimi dile getirdim. Bir kere Hocaefendi hayatını, evrensel
insani değerlerin dünyaya yayılması için ve bunların ne kadar
değerli olduğunu ifade eden bir din adamı, İslam alimi. Vaazlarına
da dikkat ederseniz eğitimin önemine iş adamlarının bunlara katkı
sağlaması gerektiğine vurgu yapan birisi. Ben her vesilede
kendisinin duasını alırım. Sadece duasını alırım. Bu dünya suya
yazılan bir yazı gibi akıp gidiyor.
FİNANSÖR DEĞİLİM
Benim grup şirketlerim ben bildim bileli birçok kurum tarafından
denetlenir. Benim kendi grup şirketlerim dışında verdiğim beş kuruş
para da yoktur hiçbir yere. Resmidir bunların hepsi. Bu kadar resmi
olarak denetlenen ve paranın neden geldiği ve nereye gittiği belli
olan bir grubun içerisinde, ben yalan söylüyor olsam, bu güne kadar
on defa karşıma çıkarmış olmazlar mıydı? Yok böyle bir şey. Ben hiç
kimsenin finansörü ve destekçisi değilim. Hocaefendi de zaten öyle
bir insan değildir. Şuraya bir şey... Böyle birisi değildir.
PEK ÇOK DOSTLUĞUM BIÇAK GİBİ KESİLDİ
Siz aile olarak da hükümetle hükümet kesimiyle ilişkileri
iyi olan, ailevi münasebetler kurduğunuz bir ilişki götürüyordunuz.
Bu ilişkiler neden bozuldu?
Benim de merak ettiğim bir konu bu aslında. Ne oldu? İnsan olarak
pek çok dostum vardır. Benim dostluk kriterlerimde hangi siyasi
kritere mensup olduğu en son kriterdir. İnsanlığı, ahlaki dostuluğu
önemli. Ne oldu ben de bilmiyorum. Her şey bir anda bıçak gibi
kesildi. Biz onlara birşey de yapmadık. Ben onlara birşey söylemiş
değilim. Onların aleyhine bir şey yapmış değilim. Maalesef bıçak
gibi kesildi. Merak ediyorum zaman gösterecek neden böyle
olduğunu.
BEN PARALEL DEĞİLİM
Hükümet üyelerinin tabiriyle o yapı ile sizi
özdeşleştirmenin bir gayreti var. Siz paralel misiniz?
Ben paralel değilim. Yeni bir şey çıktı, paralel devlet
yapılanması. Devletle benim bir işim yok. Devlette benim bir
görevim yok. Devlette görevli insanlarla yasalar dışında da bir
ilişkim de yok. Şimdi burada önemli olan şey şudur: Kim paralel,
paralel olduğunu nereden biliyorsun? Alnında mı yazıyor adamın “Ben
paralelim" diye. Yoksa sen öyle düşündüğün için mi bunlar paralel
oluyor. Burada bütün devlet kurumlarımıza açıkça söylüyorum,
paralelin tanımı şu; yasal devlet görevi adı altında bir kamu
görevlisi, yasal görevini yasalara uyarak yapmak yerine, perde
arkasından bir abinin fısıldamasıyla, yasal olmayan işler
yapmasıdır. Bir insan bilerek yasaları çiğniyor, bilerek yasal
görevlerini yerine getirmiyorsa bu bir paralel örgüt potansiyeli
taşıyan birisidir. Bunlar hiçbir zaman silinmeyecektir. Suç olduğu
yerde suç olarak kalacak ve bugün olmazsa yarın ortaya çıkacağını
düşünüyorum.
MEDYA İÇİN İSİM LİSTELERİ VERİLDİ
Denetimleriyle, yasal izinleriyle, vergisiyle her şeyiyle
tıkır tıkır işlerken neden, ne oldu da 2014'te bu denetimler
aleyhinize döndü? Ve neden hükümete yakın medyada hedef
gösterilmeye başladınız.
Bu 2014'te başlamış ve sadece bana yapılan bir işlem değil. Herkese
bir kulp bulunuyor, şucudur, bucudur diye. Ben meslek hayatımın
başından beri neye inanıyorsam onu söylemiş birisiyim. Hayat geldi
geçiyor. Yalan olduğunu bile bile bir mesele için evet öyle ya da
değildir diye konuşmam. Yarın utanacağım bir şeyi yapmam. Öyle bir
hayat yaşamaya çalışıyorum. Ailem de öyledir. Bu konu bir süreden
beri var. Şöyle var. Bir kesim tarafından, örnek olarak medyadan
verecek olursam mesela şu arkadaşlarımızın çıkması gibi. İsim
listeleri veriliyor. Ben yapı olarak insanları düşüncelerinden
dolayı işten çıkaracak birisi değilim. Bu bir sır değil.
MEDYAYA MÜDAHALE ETMEM
Bu zaten bütün medyanın içerisinde bulunduğu bir şey. Bir yazar bir
şeyi yazdığı zaman ben aranıyorum. Mesela diyorum ki: “Bunu yazan
ben değilim. Bunu yazan yazarımız nihai itibariyle bir köşesi var
kendisi bir yazar.” Kaldı ki ben müdahale etmem etsem de zaten
ettirmez. Ettirmemesi gerekir haysiyetli insanların. Bunda benim
yapabileceğim bir şey yok, kendisini arayın.
Bir haber çıkacak bir medyada o haberle alakalı beni niye
arıyorsun? Buranın medya grup başkanı var, yayın yönetmenleri var,
haber müdürleri var. Söyleyeceğiniz bir şey varsa; sizin de basın
müşaviriniz var onları arayın, onlar görüşsünler konuşsunlar. Ben
bu konuda müdahale etmem. Hani çok istisna etmedim mi, istisna
ettiğim de olmuştur. Bak bunu da söylüyorum açık açık. Fakat bunun
bir ölçüsü olmalı yani zırt pırt dakika başı açıp da “şunu niye
böyle yaptınız, bunu niye böyle yaptınız...” Ben böyle bir şey
yapamam. Yapı olarak yapabilecek birisi de değilim.