Akif Beki'nin bu sözleri Melih Altınok'a mı: Yavşak büyüdü bit oldu, enik büyüdü it oldu; varoş çakalı!
Hürriyet yazar Akif Beki, bugünkü köşesine sosyolog Levent Ünsaldı'nın 'Çakalın sosyolojisine davet' başlıklı makalesini taşıdı.
Hürriyet yazar Akif Beki, sosyolog Levent Ünsaldı’nın 'Çakalın
sosyolojisine davet' başlıklı makalesini bugünkü köşesine taşıyarak
"Yavşak büyüdü bit oldu, enik büyüdü it oldu' gibi atasözlerimizin
sadece doğa canlılarını tanımlamak için kullanılmadığını bilirdim.
Fakat argo sözlüğüne ait kavramların, küfür edebiyatındaki
karşılıklarından farklı olarak... Belli başlı toplumsal tipleri
açıklamaya yarayacağı, bilimsel amaçla da kullanılacağı aklıma
gelmezdi" dedi. Akif Beki, yazısında "Güneşli havada yağan ‘çakal
yağmuru’ kadar aydınlatıcı bir makaleydi, kısaltarak aktardım.
Ellerine sağlık, çakal kavramını sosyolojiye kazandırarak bilime
büyük hizmet ve katkıda bulundu, kutlarım Ünsaldı’yı. Yalnız bir
istirhamım var kendisinden. Ayrı bir vaka, bir alt tür olarak şu
‘varoş çakalı’na da el atsa ne makbule geçecek" ifadelerine yer
verdi.
Akif Beki'nin yazısı, sosyal medyada Sabah yazarı Melih Altınok'a
cevap olarak yorumlandı. Melih Altınok önceki günkü yazısında
"Bence sen Putin'i bırak, yine Trump işine gir. Çünkü bugünlerde
Türkiye'nin rakipleri ve düşmanları için en yakın tehlike
ABD-Türkiye yakınlaşması" demişti.
Akif Beki'nin Hürriyet'te yayımlanan yazısı
şöyle:
"Yavşak büyüdü bit oldu, enik büyüdü it oldu” gibi atasözlerimizin
sadece doğa canlılarını tanımlamak için kullanılmadığını
bilirdim.
Fakat argo sözlüğüne ait kavramların, küfür edebiyatındaki
karşılıklarından farklı olarak... Belli başlı toplumsal tipleri
açıklamaya yarayacağı, bilimsel amaçla da kullanılacağı aklıma
gelmezdi.
Hele akademik dilde, sosyolojik tahlillerde filan böyle kavramlar
görmeyi hiç ummazdım.
Sosyolog Levent Ünsaldı’nın bir makalesi geçti elime.
Daha başlıkta “Çakalın sosyolojisine davet” diyerek çarpıyor
okuru.
Argo lügatından yardım alarak ucuz ironiye kaçmıyor, şaka yapmıyor
hayır.
Gayet ciddi, bir sosyolojik kavram olarak inceleyip işliyor
‘çakal’ı.
Geçen hafta Paris’te davası başlayan efsane terörist Çakal
Carlos’la bir münasebet arayabilirsiniz altında.
Ne ki Ünsaldı’nın toplumda gözlemlediği ‘çakal’ fenomeni,
çağrıştırmakla birlikte binbir surat Carlos’a da benzemiyor.
Ünsaldı hiç değinmiyor tezinde. Fakat doktorasını Paris’te yapmış
olması hasebiyle... Acaba Carlos’un ‘çakal’lığından ilham almış
olabilir mi diye düşündürmüyor da değil.
‘İçimizden biri’ olarak 'çakal’
Peki kimdir; hakaret kastı gütmeden, salt bilimsel tarif amacıyla
kime denir ‘çakal’ diye.
Ne kadar yaygındır toplumumuzda, nerelerde yaşar, hangi suretlerde
çıkar karşımıza?
Rastladığımız yerde tanır mıyız? Nasıl teşhis edebiliriz bu
tipi?
Sözü uzmanına, Doç. Dr. Ünsaldı’ya bırakıyorum:
“Yapıyormuş gibi yapan ama yapmayan, işi bilen işe gitmeyen bir
figürdür. İşte biz bu figüre ‘çakal’ diyeceğiz? Peki, nedir çakalın
hususiyetleri? Hem kentli hem köylüdür çakal; hem tarım toplumunun
şeref, namus ve haysiyet kodlarıyla hareket edebilen...Hem de bu
kodlarda en kabul görmeyeni bile yapabilendir.
‘Mahallenin kızlarının’ namusunu koruyan delikanlıdır, ama
yazıhanesinin önünden geçen ‘dışarıdan’ kızlara da bakmaktan
kendini alıkoyamayandır.
Uyanık ama ufakçıdır, ayağına sıkar
Hem rasyoneldir hem de değildir çakal; hem J. Stuart Mill’i bile
şaşırtabilecek bir faydacılık ilkesini özenle takip edendir... Hem
de ‘küçük hesap’ yaparak büyük balığı kaçıran veya tüm itibarını
yok edendir.
Hale kiraz teslimatı yaparken, üç kuruş daha fazla kazanmak için ve
fark edileceğini bile bile, Napolyon kirazlar arasına başka tür
kirazlar karıştırarak tüm itibarını kaybeden, o hale bir daha ayak
basamayan kiraz üreticisidir.
Çakal; makale yazması yaptığı işin gereği olan ancak bunu
asistanına yaptırtan hocadır...
Dolayısıyla, çakalı ilk bakışta kavramak her zaman kolay
değildir.
Onu anlamak, sürekli olarak metin altı okumalar yapmayı
gerektirir.
Çakal, sürekli ve yorucu bir hermeneutik çabadır! Muhatabın
samimiyetinin sürekli sorgulanmasıdır.
Çakala karşı strateji geliştirmek çok güçtür; sürekli bir ihtiyat
ve yorucu bir mesai gerektirir. Çakal, ‘komplo teorilerine’ meyilli
kılar karşısındakini.
Tezatlar insandır
Kaygan, riskli ve tekin olmayan bir gündelik hayatta; köksüz ve
kırık bir habitusun ürettiği varoluş stratejileridir çakallık.
Tekinsizliğin en yüksek tahribata yol açtığı alt sınıflarda daha
belirginmiş gibi gözükse de aslında içimizden her biridir çakal; bu
ülkenin belki de en has figürüdür. O halde tüm çelişkileri,
zikzakları, kurnazlıkları ve elbette trajedisiyle ‘var olmaya
çalışan’ ve elimizdeki mevcut kavramsal teçhizatın zaman zaman
tarifte kifayetsiz kaldığı bir tiplemedir...”
‘Varoş çakalı’ çalışmasına da bekliyoruz ama
Güneşli havada yağan ‘çakal yağmuru’ kadar aydınlatıcı bir
makaleydi, kısaltarak aktardım.
Ellerine sağlık, çakal kavramını sosyolojiye kazandırarak bilime
büyük hizmet ve katkıda bulundu, kutlarım Ünsaldı’yı.
Yalnız bir istirhamım var kendisinden. Ayrı bir vaka, bir alt tür
olarak şu ‘varoş çakalı’na da el atsa ne makbule geçecek.