Akif Beki'den Sözcü yazarına cevap: Atatürk olsa giderdi!
Sözcü yazarı Necati Doğru'nun Atatürk olsaydı ABD'ye gitmezdi sözlerine Hürriyet yazarı Akif Beki'den cevap geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD gezisini iptal etmesi gerektiğini
savunanlara dün Sözcü yazarı Necati Doğru'dan destek gelmişti.
Hürriyet yazarı Akif Beki bugün hem Necati Doğru'ya hem de
Erdoğan'ın ABD gezisini eleştirenleri köşesine taşıdı.
Akif Beki, "Atatürk olsaydı gitmezdi" diyen Necati Doğru'ya
"Atatürk olsa giderdi arkadaş" dedi.
İŞTE AKİF BEKİ'NİN CEVABI:
Cumhurbaşkanı resti çeksin, ABD’ye gitmesin, onun yerine ‘eyy’
nidalarıyla meydanları inletsin, yumruğunu vurup o masayı dağıtsın
deniyor.
MUHALEFET TUTARSIZLIĞINA ATATÜRK KILIFI
Başı, düne kadar dünyaya meydan okuma tavrını eleştiren CHP
çekiyor.
Medyada da destekçileri var.
Mesela Necati Doğru gibi bir kalem, “Atatürk yaşasa ABD’ye
gitmezdi, Hatay’a çıkardı” diye yazı döşeniyor.
Sanki düne kadar ‘Atatürk olsa yedi düveli karşımızda birleştirmez,
üstümüze düşmanlık çekmez, realist davranır, milli menfaatleri
gözeten rasyonel bir dış politika izler, kuru hamaset ve popülizm
uğruna gücümüzün üstünde siyaset yürütmez, çıkarlarımızı ve
güvenliğimizi tehlikeye atmaz, ayakları yere basardı’ görüşünde
değildiler.
‘CİHANDA SULH’U UNUTTULAR
Onurumuzu çiğnetmemekten giriyor, boyun eğmemekten çıkıyorlar.
Dün ‘zehirli’ diye eleştirdikleri dili terk için manevra arıyor
iktidar.
Fakat bu kez de muhalefet devralıyor bayrağı. Geride bırakmasına
alan açmıyor.
Oysa Atatürk yıkıcı dilin maliyetini bilir, millete bedel
ödettirmezdi. “Yurtta sulh cihanda sulh” ilkesine sarılır, ateşle
oynamazdı.
Cepheyi böler, karşısına almayıp yanına çekmeye çalışır, ittifaklar
kurmaya bakardı.
AB’yi affetmeyelim, sürünsünler, günlerini görsünler demezdi.
Güçler dengesinin bilincinde olur, gerçekçi yaklaşırdı.
ABD ile Rusya’nın Suriye’de anlaştıklarını, bunu da davulla
zurnayla aleme duyurduklarını görmezden gelmezdi.
Seçmen tavlamaya propagandalarına hapsolmaz... Müttefik kafalama
söylemlerine döner, yanıltıcı komplo anlatılarının sebep olduğu
sıkışmayı aşardı.
‘Haçlı ittifakı dört koldan saldırıyor’ paranoyalarını kaşımaz...
İktidarın bugün söylediği gibi ‘her türlü ittifakın içinde yer
almaya hazırız’ derdi.
‘Üstümüzde oyunlar oynanıyor’ diline esir olmaz... ‘Kapımız AB’ye
açık, aynı kültürün parçasıyız, üye olmak stratejik arzumuz’ diye
el uzatırdı.
Düşman diye yedi cihana parmak sallamaz...Dost ve müttefik diyerek
beklentilerimizi sıralardı.
Kuşatılmışlık psikolojisine tutulmaz, kuşatmayı yaracak bir çıkış
arardı.
Bize operasyon çekildiği tezlerine takılarak kendi alanını
daraltmaz... Bir diplomatik huruç harekatı planlar, bir barışçıl
yarma operasyonu tasarlayıp çekerdi.
SEÇENEKLERİNİ TEKE İNDİRİR MİYDİ?
ABD ile Rusya’yı, YPG ile Türkiye arasında bir seçim yapmaya daha
fazla zorlar mıydı mesela Atatürk?
Suriye’de ortak bir senaryoyla hareket ettiklerini ve seçimlerini
çoktan yaptıklarını saptamaz mıydı?
IŞİD’le savaşta YPG ile Esad’a başrolü verme eğilimlerini öngörür,
hesabını ona göre yapmaz mıydı?
Ya oyun değiştirici bir hamleyle kurgularını bozar...Ya da el
değiştirir, biçtikleri rolü oynamamak için oyundan
düşmez...Türkiye’ye rağmen ilerlemesinler diye esnek bir politikaya
dönmez miydi?
Ülkeyi maceraya sürüklemeyecek çözümlere yönelmez, elini sınırlayıp
kendi kendini köşeye sıkıştırmaktan kaçınmaz mıydı?