Akif Beki'den 'paralel yapı' iddiası: Askerin bariz bir çekingenliği ve isteksizliği var!
Hürriyet yazarı Akif Beki, TSK'daki 'paralel yapı' soruşturmasıyla ilgili, "Çok bariz bir çekingenliği ve isteksizliği var askerin" dedi.
Hürriyet yazarı Akif Beki, TSK’daki "paralel yapı" iddialarıyla ilgili binin üzerinde gelen ihbar üzerine başlatılan soruşturmaya ilişkin olarak, “Paralellerin TSK'ya sızmamış olmasına imkân ve ihtimal yok ama çok bariz bir çekingenliği ve isteksizliği var askerin” dedi.
Beki’nin Hürriyet’te “Paralellerin ‘son kale’si TSK’mı?” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Aklım, mantığım ve genel malumatım, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın haklı olduğunu söylüyor.
Paralellerin TSK'ya sızmamış olmasına imkân ve ihtimal yok.
Polis ve yargıdan çok önce orduyu gözlerine kestirdikleri açık. Uzun yıllardır üzerinde çalıştıkları da herkesçe malum bir sır. Ama üstündeki giz örtüsü hâlâ duruyor. Kaç kişiler, hangi kuvvette hangi rütbelere kadar yükseldiler, bilen yok...
Özel istihbari bilgilere sahip olduğu halde, Cumhurbaşkanı da bilmiyor. NTV yayınında şu ifadeleri kullandı: "Sayıların verilmesini doğru bulmuyorum ama 'Türk Silahlı Kuvvetleri'nde yoktur tezi'nin doğru olduğuna da inanmıyorum. Çünkü bunların sızmadığı yer yok. Bütün kurumlara sızdılar. Kendilerini kamufle etmesini gayet iyi biliyorlar..."
Sayıları ve rütbeleri bilinmeyince operasyon kabiliyetleri, neye güç yetirip neye yetiremeyecekleri de kestirilemiyor. Kapasiteleri, adanmışlıkları, ellerinin kollarının nerelere kadar uzanabileceği hakkında bize fikir veren tek şey, MİT TIR'ları olayına adı karışan jandarma subaylarının kıdemleriyle gözü karartmışlıklarıdır.
* * *
Ağustos ayı geliyor yine. Yüksek Askeri Şûra'nın terfi, tayin ve tasfiye için toplanma tarihi...
Terfi şûrası yaklaşıyorsa muhakkak bir spekülasyon ve ispiyon pazarı da kuruluyordur. Ayak kaydırma zamanı çünkü.
TSK'da paralel temizlik yapmaya taraftar paşalar ve taraftar olmayanlar dedikodusu mu ararsınız?... Okyanus ötesinden 'Bir emriniz var mı, bu aralar darbe falan ister misiniz' diye sorduğu iddia edilenler fısıltısı mı? Esrarengiz ve fakat son derece güvenilir kaynaklardan üfürülen 'Top secret' ihbarlar güya hepsi...
Terfi sırası bekleyen paşalarla düşük rütbeli subaylar arasındaki paralelci listelerini kimin, hangi şeytani plana hizmet için hazırlayıp piyasaya sürdüğü ise yine karanlıkta tabii. Arkada kimin olduğu meçhul.
Paralel gammazcıların da boş durmayıp ters manyel vereceğini... Kendisine en karşı olanların adını bilhassa 'paralelci'ye çıkarmak için ekstra bir gayret göstereceğini de hesaba katıyorsunuzdur herhalde.
Kulislerde kaynatılan fiskos ve şayiaların ne kadarı gerçek ne kadarı manipülatif karalama? Tam bir muamma işte orası.
* * *
Başka her yerde iyi-kötü varlıkları tespit edildi ve bir biçimde paralel yapılanmaların üstüne gidiliyor. Bir tek askeriye içindeki mevcudiyetleri henüz ele gelmedi.
Fakat asker de haklı. İrticayla mücadele adına durumdan vazife çıkarıp iki tane kara propaganda sitesi kurmaya kalktığınızda, görev ve yetkinizi kötüye kullanmakla suçlanmanız gerekir. Üstelik askerin önünde, benzeri suçlamayla terör örgütü yöneticiliğinden yargılanmış ve Silivri'de yatırılmış bir eski Genelkurmay Başkanı örneği duruyor. Bir daha 'MGK kararıdır' deyip kanunen üstüne vazife olmayan işe burnunu sokar mı!...
Paralel Yapı'yla mücadele konusunda Genelkurmay'ın aşırı ihtiyatlı, fazla dikkatli ve son derece kitabi yaklaşımı buradan geliyor olmalı. Ayak dirediğinden değil.
Evet, çok bariz bir çekingenliği ve isteksizliği var askerin. Konseptin, Milli Askeri Strateji eylem planına alınıp alınmayacağı tartışmalarında gördük bunu.
MGK 'Paralel Yapı'yı, eskinin 'irtica tehdidi' gibi 'devlet düşmanı' ilan etti ve 'Ulusal güvenliği tehdit eden unsur' olarak Kırmızı Kitap'a girdi. Genelkurmay ise eylem planının, Kırmızı Kitap'taki esaslar ile TSK'nın görev, yetki ve sorumlulukları çerçevesinde güncelleneceğini belirtti. O da ancak tepkilerden sonra.
'Paralel Yapı' tarifini, 'irticai unsurlar' genellemesi gibi yoruma açık buluyor ki... Kanunda harfi harfine tanımlanmamış bir suç, adlı adınca belirtilmemiş bir 'düşman'la mücadelenin bayraktarlığına gönüllü yazılmıyor asker. Ve bu, anlaşılabilir bir şey. Başa bela almaktan korkuyor.
* * *
Emniyet İstihbarat'ın eski başkanı Sabri Uzun'un bir önerisini okudum dün.
"En çok örgütlendikleri yer Türk Silahlı Kuvvetleri. Fakat bu mantıkla TSK'nın bu örgütle baş edebileceğini düşünmüyorum. (Askerdeki) korkuyu kırmanın tek yöntemi, hangi kurumda nasıl mücadele edileceğini kanunlarla ortaya koymak ve kanun yetkilendirmesiyle bir mücadele başlatmaktır" diyor.
Sabri Başkan da kendince haklı sanki. Haksız mıyım?