Akif Beki'den muhalif medyaya: İstemeden de olsa Erdoğan'a büyük iyilik yaptılar!
Erdoğan'ın AB temsicileriyle yaptığı mülteci krizinin görüşme tutanakları basına sızdırıldı. Olayı 'AB'ye mülteci şantajı' olarak gören Cumhuriyet gazetesine Akif Beki'den yanıt var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Başbakan olduğu dönemde danışmanlığını
yapan Hürriyet yazarı Akif Beki, muhalif medyanın, Cumhurbaşkanı
Erdoğan'a istemeden de olsa iyilik yaptığını belirtti.
Suriyeli mülteciler konusunda Avrupa Birliği yetkilileriyle
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşmelerinin tutanaklarının sızmasını
haberleştiren Cumhuriyet gazetesi ve diğer muhalif yayın
organlarının Erdoğan’a zarar vereceğini düşünerek yayın yaptığını
ifade eden Beki, tutanakların tam aksine Erdoğan’ın elini
güçlendirdiğini ileri sürdü.
‘’Ve bu tutanaktan iftihar beratı yerine bir utanç belgesi çıkaran
muhalif körlük. Sana ne oluyor?’’ ifadeleriyle muhalif basına
yüklenen Beki’nin bugün (10 Şubat 2016) ‘’Karşıtlarından Erdoğan'a
manşet hediyesi’’ başlıklı yazısı şöyle:
Müsaade ederse Mehmet Yılmaz'ın kafa bulma tribini
kullanacağım;
Cumhuriyet gibi muhalif gazeteler ‘benden duymuş olmasınlar ama’...
Erdoğan’ı kötü göstermek için bastıkları o tutanak var ya, işte o
tutanak aslında Erdoğan’a müthiş yarıyor.
‘Ne yapsak da biz de karınca kararınca Tayyip Erdoğan’a bir
güzellik yapsak’ diye oturup kafa patlatsalar, bundan daha iyi bir
güzelleme fırsatı bulamazlardı.
Oysa gönüllerinden geçen Erdoğan’a bir jest, bir cemile yapmak
değildi. Zarar vereceğini düşünerek yayınladılar.
Aleyhine olacağını sandıkları diyaloglar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
elini güçlendiriyor, halkın nazarında daha da parlatmaya hizmet
ediyor.
AB’ye mülteci şantajı diye dün Erdoğan karşıtı gazetelerde
büyütülen tutanaktan söz ediyorum.
Kasım ayında Antalya’daki G-20 zirvesinde, Erdoğan’la AB’nin iki
tepe yöneticisi bir araya gelmiş.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ev sahibi. Karşısında AB Konseyi Başkanı Tusk
ile AB Komisyonu Başkanı Juncker oturuyor. Mülteci krizini nasıl
çözeceklerini görüşüyorlar.
Çıkan zabıt, aralarında cereyan eden o konuşmaların zaptı.
İlk ifşa edense bir Yunan haber sitesi. Oradan yayıldı.
Belli ki AB, her zamanki gibi tutulan zaptı, dağıtım ağındaki 28
üye ülkeyle paylaşmış.
Atina’daki aklıevveller de Türkiye’nin, Yunan adalarına yönelik
mülteci akınında oynadığı rolü kıskıvrak yakaladık diye
sızdırmışlar.
Çünkü notlarda Erdoğan’ın, Türkiye’nin dediği olmazsa Yunanistan ve
Bulgaristan sınırlarını açıp Suriyeli mültecileri otobüslere
bindirmekten bahsettiği görülüyor.
Sunum şekli, sızdıranların niyetini ele veriyor. Erdoğan’ın
sözlerini itiraf gibi yansıtmak amaçlanmış, suçüstü tutanağı
mahiyetinde.
Yerli Erdoğan karşıtları da gökte aradıklarını yerde bulmuşçasına
atlamasın mı üstüne!...
Tutanağın hikâyesi özetle bu.
Neyi ispatladığına gelince...
Güya Erdoğan mülteciler üzerinden pazarlık yapmış, bu da kirli bir
pazarlıkmış, at pazarlığından farkı yokmuş vesair.
Utanç vesikası hesapta.
Fakat içeriğine bakıyorsunuz...
Mülteci yükünü Türkiye’nin sırtına yıkıp aradan sıyrılmak için
pişkinliğe vuran bir AB ve oyalama taktikleri var ortada.
Karşısında ise ucuza getirme numaralarını yüzlerine çarpan,
ülkesinin menfaatlerini koruyup kollamak için dişe diş kavga eden,
alttan almayan, sürekli bastıran, ağızlarının payını veren,
gerekirse gözdağı vermekten de çekinmeyen bir Erdoğan.
Bu diyalogları okuyan, Erdoğan’a ancak ‘Helal olsun’ der,
gururlanır, göğsü kabarır.
‘AB’ye karşı çatır çatır ülkesinin hakkını savunmuş’ der.
‘Koca AB komiserlerini nasıl da madara etmiş, bir duvardan alıp
öbürüne vurmuş’ der.
Bunları dememesi, şekilde görüldüğü üzere, kişinin Erdoğan’a
çalıştığını bile fark etmeyecek kadar körü körüne Erdoğan karşıtı
olmasıyla mümkün ancak.
Türkiye, 2 buçuk milyon Suriyeliyi tek başına ağırlarken... Bir
türlü harekete geçmeyen, sürekli mırın kırın eden, yan çizen,
çamura yatan, elini cebine dahi atmamak için bin dereden su
getiren, kıvırıp duran AB yetkililerini dayak atmaktan beter etti
diye kimse Cumhurbaşkanı’nı ayıplamaz.
Tehdit ve şantajmış...
Ne yani, Türkiye’nin AB’yi mültecilerden korumak gibi bir
yükümlülüğü, göçmen muhafızlığını üstlenmek gibi bir sözü mü var?
Avrupa’nın mülteci kampı olmaya gönüllü mü yazıldı, kendini siper
edeceğine dair bir taahhütte mi bulundu? Niye tek taraflı set
çekecekmiş akınlara, AB’yi kendi yüzsüzlüğüyle ne diye
yüzleştirmeyecekmiş ki...
Kıymet bilmeyen Tusk: “İki yılda 3 milyar Avro ödenmesi için
anlaştık ama Davutoğlu’nun yılda 3 milyar istediğini öğrendim.”
Sıkıştıran Erdoğan: “İki yıl için 3 milyar Avro verecekseniz,
konuşmaya gerek yok. AB’nin parasına muhtaç değiliz. Yunanistan ve
Bulgaristan sınırlarını açıp mültecileri otobüslere
doldururuz.”
Dil döken Tusk: “AB zor durumda, sizinle anlaşmak istiyoruz...”
Bindiren Erdoğan: “Anlaşma olmazsa mültecileri nasıl
durduracaksınız, öldürecek misiniz? AB, Türkiye kıyılarında boğulan
bir çocuktan fazlasıyla karşılaşır. 10 ila 15 bini bulur. Nasıl
başa çıkacaksınız...”
Minnet borcu çıkaran Juncker: “Siz istediniz diye raporu erteledik.
Avrupa’yla uzlaşmak istediğinizi sanmıştım...”
Faturayı yırtıp yüze fırlatan Erdoğan: “AB Türkiye için hiçbir şey
yapmadı. Para Türkiye değil mülteciler için. Üstelik üyelik öncesi
fonlarımızdan kullanıyorsunuz. Bizimle dalga geçiyorsunuz.”
Ve bu tutanaktan iftihar beratı yerine bir utanç belgesi çıkaran
muhalif körlük.
Sana ne oluyor?