Akif Beki Hüseyin Gülerce'ye çaktı: Kendi günahlarının kefaretini daha ödememişken...
Hürriyet yazarı Akif Beki bugünkü yazısında Hüseyin Gülerce'yi hedef aldı.
Eski Başbakanlık Danışmanı ve Hürriyet yazarı Akif Beki, bir dönem
adı Gülen cemaati ile anılan Star yazarı Hüseyin Gülerce'yle
ilgili, "Kandırıldığı için geçmişte kendisini paralelcilere
adadığını, gerçek niyetini bilmeden amaçlarına hizmet ettiğini,
istemeden kurşun askerlik yaptığını kabule müsaitim. Dünün hızlı
Fetullahçısıyken bugün anti-FETÖ’cünün önde gideni rolünü kapmasına
değil itirazım" dedi. Beki, "Şahsen 40 yıl göbeğinde yaşadığı
FETÖ’nün içyüzünü geç gördüğü için, Diyanet’e mi içerlemiyor"
ifadesini kullandığı yazısında "Kendisi Pensilvanya’nın
sözcülüğünü, o görevde bu görevde mümessilliğini yaparken,
Pensilvanya’nın vaazlarındaki sapkınlıklara karşı, kendisinin de
uyutulmasına yardım ettiği ahaliyi vaktiyle uyarmayanlara mı laf
sokuşturmuyor" ifadesini kullandı.
Akif Beki'nin Hürriyet'te "Gülerce’yi savunmak istiyorum
ama" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Tam Demirel ağzıyla savunmaya hazırlanıyorum...
‘Dünkü güneşte bugünün çamaşırları nasıl kurutulmazsa... Dün akan
suda bugünün kirli çamaşırları nasıl yıkanmaz, aklanıp
paklanamazsa... Dünkü mahkemede bugünün olayları da hesaba
çekilemez. Gülerce’nin bugününü dünüyle yargılamayın’ demeye
soyunuyorum...
Daha bismillah demeye kalmadan Gülerce’yi, başkalarının bugününü
dünüyle yargılarken buluyorum.
Hem de ne yargılama
Şahsen 40 yıl göbeğinde yaşadığı FETÖ’nün içyüzünü geç gördüğü
için, Diyanet’e mi içerlemiyor... Kendisi Pensilvanya’nın
sözcülüğünü, o görevde bu görevde mümessilliğini yaparken...
Pensilvanya’nın vaazlarındaki sapkınlıklara karşı, kendisinin de
uyutulmasına yardım ettiği ahaliyi vaktiyle uyarmayanlara mı laf
sokuşturmuyor...
Kendisi yıllar yılı Pensilvanya’nın örgütlü din istismarını şahsi
kefaletiyle saklarken, halkı Pensilvanya’nın samimiyetine
inandırmaya, doğruluğuna ikna etmeye çalışırken... ‘Örgütlü bir din
istismarı’ raporuyla FETÖ’nün dini duyguları nasıl kullanıp
sömürdüğünü, halkı Allah’la, kitapla nasıl aldatıp kandırdığını
deşifre eden Diyanet’e ‘biraz geç oldu, daha önce nerelerdeydin’
diye mi dokundurmuyor... “Ah Diyanet” diye yazı mı
döşenmiyor...
Çok üstüne gidiyorlar
Devlette paralel kadrolaşmaya dikkat çektiğinde Kadri Gürsel’e,
“Milletin evladı kendi devletinin kurumuna sızar mı hiç” diyerek
tepki gösteren, gövdesini eleştirilere siper eden kendisi değilmiş
gibi... Bugün Kadri Gürsel’in FETÖ’cülükten sanık olduğu davada,
kendisi tanık olabildiği için üstüne gidiyorlar.
Ergenekon-Balyoz kumpaslarında kendisi sahte ihbarla suç uyduran
kumpasçılara kanarken... Kanmayan, mağdurların hakkını arayan
Sözcü’nün, kumpas kurbanı Cumhuriyet’in FETÖ’cülükten
yargılanmasına tanıklık ve ihbarcılık yapmaktan geri durmadığı için
yükleniyorlar. “Tek atımlık mermiyim, beni istediğiniz yere sıkın”
diyerek kendisini emrine verdiği yapıyı, onca sene iç içeyken
tanıyamamış olabilir.
Bunu savunabilirim.
Kandırıldığı için geçmişte kendisini paralelcilere adadığını,
gerçek niyetini bilmeden amaçlarına hizmet ettiğini, istemeden
kurşun askerlik yaptığını kabule müsaitim.
Dünün hızlı Fetullahçısıyken bugün anti-FETÖ’cünün önde gideni
rolünü kapmasına değil itirazım. Saldırganlığını aldatılma
psikolojisine veririm; agresifliğini kandırılmanın hıncı, hırsı,
öfkesiyle açıklarım. Harbiden saflığının kurbanı olmasına
bağlarım.
O kadar uzun boylu değil
Fakat dün engel çıkardığı, karşı durduğu, mücadele ettiği için
FETÖ’ye hedef olan, darbesini yiyen, bedelini ödeyenleri... Bugün
iş terse döndüğünde FETÖ’cülükle suçlamaya, bir darbe de
FETÖ’cülükten vurmaya... Üstelik sen kurşun askerken sipariş
verdiği pideci, tatil rezervasyonu yaptırdığı tur şirketi, üç otuz
para ödediği parkeci ya da oto tamircisi üzerinden ilişkilendirmeye
kalkarsan ‘orada dur’ derim.
Kendi günahlarının kefaretini daha ödememişken FETÖ’yü koruyup
kollama, önünü açıp destekleme, işbirliği ve amaç birliği içinde
hareket etme günahlarını başkalarına bulaştırma, ona buna
sıçratarak yayma gayretkeşliği bu kapsama girmez.
Saldırdığın FETÖ değil çünkü, FETÖ’nün dünkü kurbanları. Savaştığın
FETÖ değil, savaşmaya senden önce başlayan FETÖ’nün azılı
düşmanları...
Baykal’a kaset kumpası kurulurken siyaseten nemalanmaya, kasetle
parti dizaynı ve genel başkan değişikliği projesinden yararlanmaya
bakacaksın...
Sonra da aynı kaseti Kılıçdaroğlu’na çevireceksin, kasetle
geldiğini söyleyerek FETÖ’nün adamı olmakla suçlayacaksın.
Ve her iki durumda da sen haklı, sen doğru, sen temiz çıkacaksın.
Yağma yok!
Kripto FETÖ'cülerin bulaştırma taktiği
Şöyle konumlansa anlayışla karşılar, hatta ikazlarına
katılırdım:
“FETÖ sırayla iktidarı muhalefete, muhalefeti iktidara karşı
kullandı,
servis ettiği malzemelerle sinsi bir şekilde herkesi emellerine
alet etti, dönüşümlü olarak kirletti. Dünkü güneşte birbirimizin
bugünkü çamaşırlarını kurutmaya kalkar da... FETÖ’yle mücadeleyi,
iktidar kavgasında araçsallaştırırsak bu ksırdöngü kırılmaz,
kazanan FETÖ olur. Aman oyuna gelmeyelim, içlerinde kaldım
ciğerlerini bilirim, aksini söyleyen tövbekâr değil kripto
FETÖ’cüdür...”
Der mi, bakarsınız der.