Akif Beki günah çıkardı! Meğer FETÖ tarafından kullanılıyormuşum!
Hürriyet yazarı Akif Beki, “12 Eylül 2010’daki referandumda bu hataya ben düştüm” diyerek FETÖ'nün tuzağına nasıl düştüğünü anlatan bir yazı kaleme aldı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Başbakanlığı döneminde sözcüsü olan
Akif Beki, bugünkü yazısında 2010 referandumunda nasıl
kandırıldığını anlattı.
Akif Beki, Hürriyet gazetesindeki yazısında, önce 16 Nisan’da
yapılacak olan referandumla ilgili uyarılarda bulunup “Odağının
kaymasına izin vermezsen, yanılmazsın” dedi.
“12 Eylül 2010’daki referandumda bu hataya ben düştüm” diyen Akif
Beki o dönem yaptıklarını şöyle anlattı:
“Darbe Anayasası’nı değiştirmek için ‘Evet’ dediğimi zannediyordum.
Yüksek yargıdaki darbe düzenini yıkmak için... Demokratik siyaset
üzerindeki yargı vesayetini bitirmek için... 12 Eylülcüleri
yargılama, cuntacılarla hesaplaşma yolunu açmak için... Millet
iradesi üzerindeki ipotekleri kaldırmak... Antidemokratik
müdahalelere son vermek... Yargıyı demokratikleştirmek, ileri
demokrasiyle yönetilmek için ‘Evet’ dediğimi zannediyordum.”
“HAYIR’CILARA DEMEDİĞİMİ BIRAKIR MIYIM?”
2010 referandumunda “hayır” diyenlere yüklendiğini belirten Akif
Beki, şu sözlerle günah çıkardı:
“Hayır’cılara demediğimi bırakır mıyım? Vesayetçiydiler,
darbecilerle aynı saftaydılar, değişime ayak diriyorlardı,
demokratikleşmeye karşı çıkıyorlardı, güçlü Türkiye’nin hızını
kesiyorlardı... Milletten korkuyor, Haso’larla Memo’ların memleketi
yönetmesini hazmedemiyor, terörden bile medet umuyorlardı... Beyaz
Türk’tüler, eski Türkiye’nin imtiyazlı sınıfıydılar,
ayrıcalıklarını kaybetmemek için her şirretliği yapıyorlardı,
Erdoğan nefretiyle gözleri kör olmuştu, Türkiye’nin düşmanlarıyla
birlikte hareket ediyorlardı...‘Laik rejim elden gidiyor’
yaygarasıyla resmen baskı rejiminin bekçiliğini savunuyorlardı...
Ve daha neler neler...”
“RESMEN ÜTÜLÜYORMUŞUM!”
Akif Beki, “Nispeten erken uyananlardanım ama iktidar aldatıldığını
fark ettiğinde atı alan Üsküdar’ı geçmişti” diyerek FETÖ tarafından
nasıl kullanıldığını da şöyle anlattı:
“Meğer demokrasi için oy kullandığımı zannederken FETÖ tarafından
kullanılıyor, resmen ütülüyormuşum! Meğer vesayet rejimini
yıkıyorum zannederken tarihin en korkunç vesayet rejimlerinden
birini kendi ellerimle kuruyormuşum! Meğer haşhaşileri bile
aratacak bir derin devlet çetesini güya çetecilerle mücadele adına
yargıya, polise ve orduya yerleştiriyormuşum! Meğer halkçılık
yaptığımı zannederken ince anayasa mühendislikleriyle halkın
aldatılmasına alet oluyormuşum!”
“O REFERANDUM KUMPASINDAN ÖĞRENDİKLERİM”
Akif Beki, “İşte size FETÖ kâbusundan çıkardığım ders ve
öğütler...” diyerek 2010 referandumundan çıkardığı dersleri de
şöyle sıraladı:
“Slogan istiyorsan, ‘yetmez ama’larla yetinme, neye oy verdiğinden
emin ol.
Kapağını açmadan hiçbir teklifi ne onayla ne reddet. Tabelada
yazanla yetinme, kararını vermeden önce aç gözünü, içeride ne
satıldığına iyice bak.
‘Evet’çilik de yapabilirsin ‘Hayır’cılık da.
Ama kimlik siyaseti gözünü boyamasın. ‘Bana bizimkiler yanlış
yapıyor dedirtemezsin, karşıdakiler ne söylüyorsa yanlıştır’
sakatlığına saplanma. Şüpheci yaklaş, yanıltılma payı bırak.
İlla kimlik çatışması istersen karşı görüşlere saygı duyan ve
duymayan kimlikleri çatıştır, laik-dindar kimlikleri değil.
İlla itibarsızlaştırma kampanyası yürüteceksen...’Evet’çileri
karalayarak ‘Evet’i, ‘Hayır’cıları karalayarak ‘Hayır’ı ucuz yoldan
itibarsızlaştırmaya çalışma. Fikrine güveniyorsan, karalayarak
itibarsızlaştırma yönteminin kendisini itibarsızlaştır.
İlla kışkırtacaksan demokratik duyarlılıkları kışkırt, özgürlük
talebini sömür. İnanç ve rejim duyarlılıklarını değil. Düşmanlık
dürtülerini, yasaklama ve dayatma arzularını, farklılıkları
bastırma ve hükmetme içgüdülerini hiç değil.
İlla ayrıştıracaksan, ayrıştıranlar ve ayrıştırmayanlar diye
kamplara böl siyasetin dilini.
İlla nefret edeceksen, nefret söylemlerinden nefret et.
İlla istismar edeceksen, bizi biz yapan kutsalları istismardan
kaçın, bizi birleştiren ortak değerleri partizanlığa alet etme.
İlla terörist ve hain arayacaksan PKK’sı, FETÖ’sü, IŞİD’i sana
yeter, ne yap yap, fazladan kimseyi terör cephesine itme.
O zaman kazandığını zannederken aslında kaybetmezsin.”