Akif Beki, Erdoğan'ın mesajındaki şifreyi çözdü: Tetikçilere had bildirdi!
Hürriyet gazetesi yazarı Akif Beki, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözlerinin hedefinde hem tetikçiler hem de İslamcılar olduğunu belirtti.
Eski Başbakanlık Danışmanı Akif Beki, Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan'ın "Tekkeye mürit aramıyoruz" ifadesiyle ilgili olarak
"Erdoğan, kendini iktidarın sopası zanneden düşünce bekçilerine had
bildiriyor. Tehditle görüş empoze etmeye kalkışan baskıcı,
dayatmacı tetikçileri hizaya çekiyor sanki. İtiraz hakkını tanıyor,
eleştiriye alan açıyor, dini terminolojiyle söylersek cevaz vermiş
oluyor" dedi.
Hindistan dönüşü gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan,
"mahalle"de yaşanan tartışmalarla ilgili olarak şunları
söylemişti:
"Son dönemde, çok çirkin, kabul edemeyeceğimiz yaklaşımlara şahit
olduk. Bu bir defa yolda, çizgide istikrarsızlıktır. Sırat-ı
müstakim’den sapmadır. 'İslamcı olanlar atılıyor, İslamcı
olmayanlar getiriliyor' deniliyor. Bir siyasi partinin
çalışmalarında, İslamcı olmak ya da olmamak şeklinde bir ayrım
yapmak zaten yanlış. Biz tekkeye mürit aramıyoruz ki. Siyasi parti
için esas olan, dürüst, ilkeli, vatanını, milletini seven, parti
ilkelerine uyacak insan aramaktır. Ama bazıları işi tamamen
şirazesinden çıkardı. İşi, kendi belirledikleri çerçevede kalan
insanları ‘doğru’, onun dışındakileri de ‘yanlış’ addetme noktasına
getirdiler"
"Aralarında, kurucusu olduğum partiyi geçmişte desteklemiş olanlar
bulunabilir. Ama onların bu desteklerini daha sonra da aynen
sürdürdüklerini düşünmüyorum. Daha sonra ibreleri değişti" görüşünü
dile getiren Erdoğan, "Yol arkadaşıysan, gönül arkadaşıysan, pazara
kadar değil, mezara kadar gidilir. Bunların bir kısmı pazara kadar
geldiler, sonra trenden indiler"
Akif Beki'nin "Erdoğan'ın mesajını çözdün mü
komşu?" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Eminim dün harıl harıl metin çözümlemesi yapmıştır Özkök.
Acaba Erdoğan; İslamcı yazarları mı, tetikçileri mi tuttu diye kafa
patlatmıştır.
Cumhurbaşkanı, Hindistan dönüşü uçakta konuya girdi. Hem de nalına,
mıhına...
İyi bir şifre çözücü, sıkı bir deşifre ve tevil uzmanıdır. Fakat
komşumun yorumunda isabet ettireceğinden emin değilim.
Çünkü kafa karıştıracak iki zıt mesajı aynı anda verdi Erdoğan.
Hem İslamcılara hem tetikçilere tepki gibi
AK Parti’yi destekleyen ama yeri geldiğinde eleştirisini de
esirgemeyen kalemler için ‘çizgide istikrarsız’ diyor
Cumhurbaşkanı.
Durumlarını bir Kuran terimiyle ‘sırat-ı müstakimden sapma’ yani
‘dosdoğru yoldan ayrılma’ olarak değerlendiriyor.
Fakat devamında da bir siyasi partinin çalışmalarında İslamcı
olan-olmayan gibi ayrımlar yapılamayacağını belirtiyor.
“Tekkeye mürit aramıyoruz” diyor.
Kendisi dahil hiç kimsenin, kendi gibi düşünmeyenleri yanlış yani
yoldan çıkmış gösteremeyeceğini üstüne basa basa vurguluyor.
İslam’ı ve Müslümanlığı siyasete karıştırmaya karşı çıkıyor.
Bir partiyi desteklemek dinin, imanın, itikadın konusu değil demeye
getiriyor.
Ayıklanan laflar mı var*
Belki de sonradan cımbızlandı, aradaki bazı cümleler çıkarılınca
bütünlüğü bozuldu da başıyla sonu arasında kopukluk oluştu...
Bilemiyoruz.
Ama Erdoğan, kendini iktidarın sopası zanneden düşünce bekçilerine
had bildiriyor... Tehditle görüş empoze etmeye kalkışan baskıcı,
dayatmacı tetikçileri hizaya çekiyor sanki.
İtiraz hakkını tanıyor, eleştiriye alan açıyor, dini terminolojiyle
söylersek cevaz vermiş oluyor.
Bu aslında İslamcı bir tavır. Düşünen, yazan insanların siyasetle
ilişkisini doğru kuran bir anlayış. Körü körüne bağlılık istememe,
bir dini dogma gibi katı bakmaya zorlamama yaklaşımı.
Doğru bulduğunda destekler, yanlış gördüğünde eleştirirsin. Hür
fikirci, özgürlükçü, esnek bir bakış açısı benimsiyor
Cumhurbaşkanı.
Fakat o zaman yukarıdaki ‘sırat-ı müstakimden sapma’ göndermesini
ne yapacak, nasıl çıkacak işin içinden komşum?
Özkök'ü kurtarma planım
Kabul edelim ki oturmayan bir şey var. Komşum müşkül durumda ve
yardımıma muhtaç.
Kör kuyulardan çıkması için bir kez daha el atmam gerekiyor.
İki aşamalı bir kurtarma planı yaptım.
Önce, 140 harfle düşünüp yazma sevdasından vazgeçirmeliyim onu.
Zaten istese de sürdüremez, boş heves komşumunki. Serde hocalık
var, illa malumatfuruşluk yapacak.
Malumatsız malumatfuruşluk, bilgisiz bilgiçlik olamayacağına göre
bir yolunu bulup yasağı delmeli. Gizli gizli Wikipedia
karıştırmaya, Twitter dışındaki kaynaklardan beslenmeye devam
etmeli.
Mesela vatan, millet, hürriyet aşkını kim aşıladı bu topluma? Neden
birine vatan, diğerine istiklal şairi diyerek bağrımıza basıyoruz
Osmanlı İslamcılarını?
Özgürlükçü fikirleri uğruna sürgünde ömür çürütmeyi göze
almışlardı. Namık Kemal, Mehmet Âkif ve Ziya Paşa maddelerine bir
göz gezdirip hafıza tazelemenin tam sırasıdır.
Twitter ona göre değil
Üstelik baksanıza, 140 harfle meramını anlatmayı başaramıyor da
zaten.
Güya benim üzerimden Twitter allamelerine taş atmaya kalktı,
Twitter âlemi bile taşın nereye gittiğini anlayamadı.
Adres şaştı, hedefini bulamadı. O ince hicvi asıl muhatabına
ulaşamadan güme gitti.
Madem tutturamıyor, acemice ıskalıyor, bence daha fazla
zorlamasın.
Provokatif yazmakta mahirdir komşum. Ama vulgarizatörlük ona göre
değil. Basite indirgeyemiyor, sığ üsluplarda yüzemiyor, o mecrayı
ehline bırakmalı.
Anlıyorum onu, gerize doğrudan taş atıp üstüne pisliğini sıçratmak
istemiyor. Seviye kaygısı var, o düzeye inmekten kaçınıyor.
Yine bana söyler gibi yapıp başkalarını iğnelesin, yine irtifa
kaybı yaşamasın, şikâyetim yok.
Ama değsin. Biz didişirken arada kalanlar düşünsün... Ezilenin
ezildiğinden haberi yoksa, ruhu bile duymuyorsa... Haybeye beni de
meşgul etmesin.