Cumhurbaşkanı’nın uçağındaki gazetecileri eleştirdi: “Sorduğu sorunun cevaba ihtiyacı yok…"
Karar Gazetesi Akif Beki, kaleme aldığı yazısında AK Partili Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Afrika seyahatinden dönerken uçağında yer alan ve soru soran gazetecileri eleştirdi.
Beki, soruların soru sormaktan çok hükümeti övüp muhalefeti eleştirir tarzda olmasına tepki gösterdiği yazısında; bu soruların cevaba ihtiyacının olmadığını belirtti ve “Cumhurbaşkanı ‘sen sorunu sor, benim yerime siyaset yapma, muhalefetle polemiğe girmeyi de bana bırak’ demeden cevap verdiyse kibarlığındandır” ifadelerine yer verdi.
Soru soran gazetecilerinden ‘refakatçi gazeteciler‘ olarak söz eden ve “İlahi arkadaş çok mu düşündün, nereden gelir aklına böyle çetin sualler, göğsümüzü kabarttın, mesleğinin gururusun, zeka kuvvetinle hay bin yaşa e mi!” diyerek eleştiren Akif Beki, yazısının devamında isimleri belli olmayan bu gazeteciler için “Muhakkak emekleri zayi olmuyordur. Marifet iltifata tabii; kıymetleri bilinmese, ödüllendirilmeseler bu performans yarışını sürdüremezlerdi. Kim olduklarını bilenler ya da bizzat kendileri isimlerini bahşetseler de, biz de ateş parçalarını açıktan kutlayabilsek” dedi.
Akif Beki’nin yazısı şu şekilde:
Refakatçi gazeteciler, Afrika seyahatinden dönerken uçakta yine Cumhurbaşkanı Erdoğan’la bir soru-cevap imkanı yakalamış ve bu fırsatı en mükemmel şekilde değerlendirmenin gayreti içine girmişler.
Mübalağasız söylüyorum, dün çıkan söyleşide okuduklarım yeni bir zirveye işaret ediyor. Gazetecilik mesleğinde büyük bir sıçrama bu, hımbıl adımlarla kaydedilmiş ufaktan bir ilerleme gibi küçümseyemezsiniz.
En üste yazarım, şuna bittim mesela, böylesi daha sorulmadı:
“Soru: CHP şu anda ana muhalefet gibi görünüyor ama ana muhalefetten ziyade analara muhalefet eden bir tarzı var. Diyarbakır’da HDP İl Binası’nın önünde çalınmış evlatlarını bekleyen anneler var. Onlar ana gündemden düşmek istemiyorlar ve sizlere teşekkür ediyorlar. Onlara bir mesajınız var mı?”
Cevaba ihtiyaç bırakmayan zor soru da nasıl sorulurmuş görsün alem!
Nezaket icabı aldığı karşılığı aktarmama bilmem gerek kaldı mı? Hangi cevap bu seçkin sorunun kendisini aşabilir, bu zorluğun altından kalkabilir ki?
Cumhurbaşkanı ‘sen sorunu sor, benim yerime siyaset yapma, muhalefetle polemiğe girmeyi de bana bırak’ demeden cevap verdiyse kibarlığındandır.
İlahi arkadaş çok mu düşündün, nereden gelir aklına böyle çetin sualler, göğsümüzü kabarttın, mesleğinin gururusun, zeka kuvvetinle hay bin yaşa e mi!
Hakkını yemeyelim, bakın şu da hiç fena değil:
“Soru: Ülkemizde yaşanan son yıllardaki depremlerden sonra iki tavır ortaya çıkıyor. Devletin tavrı, muhalefetin tavrı… Devletin tavrı son 17 yılda birçok depremde milletle dayanışma içinde. Muhalefet ise deprem üzerinden siyaset yapıyor. Millet ittifakının bileşenleri de medyasıyla STK’larıyla başka bir algı oluşturuyor. Son olarak Kemal Kılıçdaroğlu “Deprem vergileri nereye harcandı?” dedi. Bu tavrı sormak isterim. İkinci olarak devletin 1999 öncesi tavrıyla bugünkü tavrını değerlendirebilir misiniz?”
Yine cevaba iş bırakmayan bir soru. Yine bir iktidarı yormadan, onun nam ve hesabına yumruğu sallayıp muhalefeti tek vuruşta gıyaben nakavt başarısı…
Neyse ki Cumhurbaşkanı, AK Parti teşkilatları siyaset karıştırmadan yardıma koşarken CHP yardımı nasıl siyasete alet ediyor, kıyamayıp lütfen detaylandırıyor da…Gazeteciyi kendi kendine konuşmaktan, ringde tek başına danstan kurtarıyor.
Cumhurbaşkanı’nın soruya katkısı şöyle:
“Bu adamın doğru söylediği bir şey yok. Ben şu anda Sivrice depremine CHP’li belediye ne kadar yardım yapmış bunun üzerinde duracak değilim. Ben sadece şunu söyleyeyim. Allah’a hamdolsun, bir tarafta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olmak üzere, bütün bakan arkadaşlarım ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak Fuat Bey, öbür tarafta (AK Parti) Genel Başkan Vekili olarak Numan Bey, tüm vekiller, kadın kollarımız bölgede seferber oldu, çalıştılar ve aç açık bırakmamak için ne gerekiyorsa yaptılar. Acaba kendisi oraya gitti mi? Gitmedi. Şimdi bundan sonra herhalde gider…”
Bu kabir sorgusu gibi ifritten suallerin kahraman sahiplerinin kimliği ne yazık ki soru-cevapta belirtilmiyor. Haksızlık değil mi?
Muhakkak emekleri zayi olmuyordur. Marifet iltifata tabii; kıymetleri bilinmese, ödüllendirilmeseler bu performans yarışını sürdüremezlerdi.
Kim olduklarını bilenler ya da bizzat kendileri isimlerini bahşetseler de, biz de ateş parçalarını açıktan kutlayabilsek.