AKDENİZ ÜNİVERSİTESİNDE KISA FİLM GÜNLERİ VE OKEYE DÖNEN GENÇLER!
Sinema yazarımız Murat Tolga Şen 3. Kısa Film Günleri için Akdeniz Üniversitesi'nde&... Festivalden ve üniversite yerleşkesinden manzaraları okurlarla paylaşıyor.
Pazartesi’den bu yana Akdeniz Üniversitesi Sinema Topluluğu’nun düzenlediği 3. Kısa Film Günleri için Antalya’dayım. Uzun metrajın kabızlığından bunaldığımız bir iklimde kısalarla ferahlıyoruz. Gerçi yerli kısalar yine çok umut vermiyor, yine bir dakikaya bile fazla gelecek şeylerin 15 dakika boyunca gösterildiği didaktik bir hikâyecilik söz konusu ama olaya kısa film gösterme çabası olarak baktığımızda gerçek bir heves ve başarı söz konusu…
ODTÜ ve Muğla Üniversitesi sinema topluluklarının da katılımıyla zenginleşen bu kısa film izleme etkinliğinde, ben de kurucusu olduğum Öteki Sinema sitesi adına sinemasal seminerler veriyorum. Murat Kızılca ve Siyad’lı sinema yazarı Fırat Sayıcı’nın da desteğiyle, Türkiye’de sinema yazarlığı, sinema yazarlarının kısa filme bakışı ve Komedi türü film festivallerinden neden kovuldu? konulu seminerleri Pazartesi ve Salı günü verdik. Soru cevap kısımlarının oldukça verimli geçtiğini söyleyebilirim. Film izlemeyi seven bir toplulukla sinema üzerine konuşmak her zaman çok keyifli…
Nuri Şimşek adında son sınıf öğrencisi genç bir gazeteci adayının başkanı olduğu Akdeniz Sinema Topluluğunu yaptıkları bu etkinliğin başarısı yüzünden şimdiden tebrik ediyorum. Derli toplu, tam da hedefine atılmış bir ok gibi isabetli bir etkinlik…
Ancak insanın içini ısıtan bu güneşli Antalya günlerinde bazı acıklı manzaralar da gözüme çarpmıyor değil… Etkinlik tarafına baktığımda hiçbir sıkıntı yok ve umarım bu kısa film günleri uzun yıllar devam ederek bir üniversite geleneğine dönüşür. Fakat kaldığımız sosyal tesislerden gösterimlerin yapıldığı Atatürk konferans salonuna giderken içinden geçtiğimiz kafeler bölgesinde gördüğüm şeyler biraz içimi burktu.
Pırıl pırıl gençlerin memleketin en iyi üniversite yerleşkelerinden birinde yapabilecekleri onca şey varken sabahın köründen gecenin yarısına kadar yaşlı tembeller gibi kağıt atıp okeye dönmeye çalışmaları tuhaf geldi bana… Arabik kahvehane kültüründen her zaman nefret etmişimdir. Yapacak hiçbir şeyi olmayan yararsızlara göre bir zaman öldürme çabası. Yaşam otobüsünün en güzel koltuğunda giden genç insanların buna neden bu kadar düşkün olduğunu çözemedim. Halbuki 100 adım ileri atsalar, orada kendi arkadaşlarının düzenlediği harika bir etkinlik görecekler. Yazık…
Bir yandan da salonda gözleri görmeyen, koltuk değneği olmadan yürüyemeyen ama sinema sevgisi yüzünden ısrarla film izlemeye gelenleri de görüyorum. Sonra kendime soruyorum; bunların hangisi yaşamla dolu genç, bütün gün masada pinekleyip avareler gibi kağıt kovalayan mı yoksa görmeyen gözlerine inat film izlemeye gelen mi?
MURAT TOLGA ŞEN
[email protected] / twitter.com/murattolga