AK Parti’de “fazla hızlı gidiyoruz” rahatsızlığı! Fazla sürat virajda arabayı devirir mi?

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Öcalan açıklamaları sonrası AK Parti’de oluşan tepki ve eleştirileri ele aldı…

Efendim; siyasette bir şeye doğrudan karşı çıkamıyorsanız ona muhtelif bahanelerle “Başka nedenler” i gerekçe gösterirsiniz. (Aslında tüm insan ilişkilerinde böyle!) Ayrıntıları öne sürer, sürece yaymaya çalışır, itirazları daha yumuşak, kırmadan ve dolaylı yoldan dile getirirsiniz. Bunlar haklı veya haksız olabilir. Bu gibi itirazlar “Yapıcı eleştiri” etiketiyle pazarlanır. Olsun gerekçe gerekçedir!..

AK Parti’de İşleyiş Farklı!..

Şimdi çoğu kişi AK Parti’deki işleyişi doğru kavramıyor sanırım. Orada diğer partilerdeki gibi doğrudan parti içi “Muhalefet” oluşmuyor. Anladığım şu; orada da fikirler belirtiliyor, rahatsızlıklar dışa vuruluyor, nabızlar yoklanıyor. Ama örneğin bir CHP’deki gibi “Kakofonik” olamıyor hatta “İsyan” biçimi alamıyor. Aldıkları terbiyeye aykırı!..

Olay çok daha disiplinli veya belli kurallarla kendi kanalları içinde cereyan ediyor. Muhalefet bunu tümüyle “Erdoğan korkusu” na bağlasa da galiba tam öyle değil. Yahut bir yanıyla öyle. Daha çok kurumsal bir alışkanlık ya da kültür gibi. Sesler yüksek çıkamıyor o kadar. Eleştiriler “Yukarı” ya ancak belli bir prosedürle yansıyor. Ne derece dikkate alınıyor bilemem. AK Parti’nin kendine özgü “Demokrasisi” de bu!..

AK Parti’de Bahçeli Etkisi!..

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin İmralı’daki Abdullah Öcalan’a yönelik “Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM'de DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini açıklasın” çağrısı yapmasından beri ortalık epey bir karışmış bulunuyor. Ancak en “Sakin” gibi görünen parti AK parti oldu galiba. Başlangıçta adeta hiç renk vermediler. Kimse o topa girmedi.

Bu ortak oluşlarına bağlanabilse bile tam öyle değildi herhalde. Çağrı herkeste olduğu gibi AK parti cenahında da belli bir dalgalanma yarattı ve muhtelif tepkiler oluştu. Sadece doğrudan bir rahatsızlık dışa vurumu olmadı o kadar. Birkaç mırın kırın etmeler dışında!..

Nitekim Gazete Duvar’ın haberine göre AK parti kulislerinde özetle “Siyasetçilerle kamuoyu arasında fark var. Partilerin büyük kısmı yapılan çağrıya kategorik olarak karşı çıkmadı ama seçmen rahatsız oldu. Bu hız doğru değil. Adım adım ilerleyen, tüm tarafların yavaş yavaş içine dahil edileceği, toplumun kaygı ve endişelerinin giderileceği bir süreç işletilmeliydi. Bahçeli’nin bu önemli adımı bir kenara bırakılamaz ama hem devlet kurumlarının adaptasyonu hem de toplumun hazırlanması için ne yapılması gerektiği düşünülmeli. Bu noktada adımlar atılmalı” denilmiş bulunuyor.

Ayrıca habere göre Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da yapılan yoklamalar sonucu toplumun sürece mesafeli olduğunu görüp, açıklama yapmaktan kaçındığı vurgulanıyordu.

Tepkiler Dikkatli ve Ölçülü!..

İşte anlatmaya çalıştığım tam da bu. Burada doğrudan bir karşı çıkış yok. Onun yerine belli endişeler ve tavsiyeler dile getiriliyor. Ancak her ne olursa olsun düşük frekanslı bile olsa bir “Memnuniyetsizlik” mevcut. Lakin hem konunun aşırı hassasiyetinden hem de söz konusu Cumhur İttifakı’nın diğer ortağı söz konusu olduğundan tepkiler daha “Dikkatli” ve “Ölçülü” veriliyor. Ne olur ne olmaz!..

Öyle anlaşılıyor ki burada eleştiriler daha ziyade “Yeni açılım”ın çok süratli şekilde gündeme getirilmesine yoğunlaşıyor. Yoksa olayın kendisine cepheden bir karşı çıkış yok. Endişeler en çok bu yönde odaklanmış görünüyor. Gerçekten de öyle gözüküyor. Devlet Bahçeli konuyu öyle ani gündeme getirdi ki herkes sersemletici bir yumruk yemiş gibi oldu. Konuya bodoslama dalındı!..

Ara Bozma Nedeni Olmadı?..

Üstelik bu “Dank” diye çıkış hiç beklenmeyen bir yerden yani ittifakın sıkı “Milliyetçi” kanadından geldi. İnsanların şaşırması normaldi. AK partililerde şaşırdılar ama pek belli etmemeye çalıştılar. Ancak başka yolu da yoktu galiba. Bahçeli söz konusu radikal çıkışı ani yapmasaydı -olumlu veya olumsuz- bu kadar dikkate alınmaz ve etkili olamazdı herhalde. Bu da bir gerçek!..

Elbette bunun AK Parti içinde yankıları oldu. Öte yandan AK Parti içinde belli klikler var. Üstelik bu kliklerden bazıları MHP ile bir arada olmaktan hatta mümkünse sürdürmemekten yana duruyor. Ancak öyle görünüyor ki bu durumu “Ara bozuculuk” için bir “fırsat” a pek dönüştüremediler galiba. (Belki sessiz ve derinden çalışıyorlardır o başka!) Dolayısıyla bu son eleştirileri dile getirenlerin içinde onlarda var mı bilemiyorum. Henüz siperlerinden tam çıkamadılar sanırım. Şimdilik baskılanmışlar. İlk fırsatta ortaya çıkabilirler ama…

Fazla Hız Arabayı Devirir mi?..

Bende daha çok bu eleştirilerin bilhassa “Kontrollü” olduğu izlenimi oluşuyor. Dolayısıyla -en azından şimdilik- bir bayrak açmaya dönüşmesini beklemek saflık olur. Zaten dışa yansıyan sözcüleri de yok. Ancak eleştiriler yabana da atılmamalı. Gerçekten her şey çok hızlı oldu. Topluma bazı şeyler alıştırarak verilebilirdi. Bu “doz” çok aşırı gelebilir. Kaygılarda o yönde formüle ediliyor zaten…

Fakat baş döndürücü hız sürer, daha da gaza basılırsa nasıl bir şekil alıp, boyut sıçraması yaşanır bilemem. Muhakkak ki parti içinde bu durumdan ve gidişattan gayri memnun olanlar vardır. Şimdilik eleştiriler daha “Yumuşak” dile getirilirken ilerde sertleşebilir. Zaten şu an kimse MHP ile açıktan bir sürtüşmeyi göze alamaz. Alternatifi oluşturulamadı!

Dolayısıyla -şu aşamada şoför bir hata yapmazsa- bu ani, hızlı ve sert viraj dönüşünün frenleri patlatıp, arabayı yokuş aşağı devireceğini hiç sanmam. O yüzden şimdilik herkes biraz “Bekle gör” modunda davranacak sanırım!..

Ancak bu hafif dozlu eleştirilerinde potansiyel bir “Rahatsızlığa” denk geldiği unutulmamalı!..

11. 11. 2024