AJDA PEKKAN BÜYÜK DE ERTUĞRUL ÖZKÖK KÜÇÜK MÜ?.. YENİ ŞAFAK YAZARI ÖZKÖK'ÜN AHMET KAYA YAZISINI HATIRLATTI!..
Yeni Şafak yazarı, Ahmet Hakan'a Ahmet Kaya'nın linç edilmek istenildiği geceden 2 gün sonra Ertuğrul Özkök'ün ne yazdığını hatırlattı
O utanç verici gecede, Ahmet Kaya'yı "linç etmeye çalışan güruhun" tam zıddına hareket edenlerden biriymiş Ajda Pekkan.
Ahmet Hakan kardeşim böyle diyor dünkü yazısında.
"Ahmet Kaya, o gece 'Başıma sıkar giderim' ('Kafama sıkar giderim' demek istiyor - s.tuna) şarkısını söylerken... /Serdar Ortaç'lar falan homur homur homurdanıyordu... /Ajda ise en içten ve en havalı haliyle şarkıya eşlik ediyordu..."
Yani?
Aynur Doğan'la birlikte Kürtçe düet yapması "herkeslerin Kürtçeye meyil ettiği bir dönem" olmasından kaynaklanmıyormuş.
İşte burası önemli!
Demek ki, konjonktüre göre yelken açanlardan değilmiş Ajda.
Reha Muhtar'ın bile programına konuk ettiği Rojin'e rica minnetle Kürtçe şarkı söylettirdiği bir dönemde değil, o ilençli gecede koymuş tavrını ortaya.
O gece ki...
Sırf Kürtçe bir şarkı yapacağını ilan ettiğinden dolayı Ahmet Kaya'ya nerdeyse "Vurun Kahpeye" muamelesi çekilmişti.
Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünden yana olduğunu haykırdığı halde, tosuncukların histeri nöbetleri bir türlü dinmemişti.
Mesela, Reha Muhtar mikrofonu kaptığı gibi meydana fırlamış; "Memleketim" şarkısını tüm şarkıcılara söylettirmişti.
Ahmet Kaya'nın saygıdeğer eşi Gülten Kaya'ya soracak olursak, gerginliği tırmandırmaktı bu!
Reha'ya soracak olursak yatıştırmak...
Fakire soracak olursanız, büsbütün mazurdur o.
Çünkü Ali Kırca gibi taammüden değil, emprovize takılıyor mevzuya.
En azından "28 Şubat'ın altına imza atarım..." deyip de, her şarkısına her mecrada yasak getiren 28 Şubat sürecinin ölüme sürüklediği Ahmet Kaya'ya "veda havası" (o da, 10 yıl sonra) çekmiyor!
Veya...
Daha önce de belirttiğim gibi, (bir VTR marifetiyle) 28 Şubat'çı "ideoloji" ile Ahmet Kaya'yı örtüştürme tuhaflığına tevessül etmiyor.
Belki de...
Çok tuhaf kaçacağını insiyaki olarak biliyordur.
Ahmet Kaya'nın "Anamın başörtüsüne uzanan eli kırarım..." sözünü hiç unutmuyordur belki.
Gelgelelim, kurnazlıkta Ali Kırca dahil hiç kimse, Ertuğrul Özkök'ün eline su dökemez.
Magazin Gazetecileri Derneği'nin ödül gecesinden, yani, Ahmet Kaya'yı ölüm sürgününe mahkum eden o kapkara geceden iki gün sonra, "14 Şubat 1999 Pazar" günü Hürriyet'teki köşesinden şöyle sesleniyordu:
"Benden hemen sonra Ahmet Kaya o malum densizliği yapmış.... O gece orada birçok gerçek sanatçı vardı... Her biri aldığı ödülü sonuna kadar hak etmişti... Bütün bunlar içinde bir tek çirkin adam çıktı. O da ne yazık ki Ahmet Kaya idi..."
İmdi, bu lakırdılara ne diyeceksin bakalım Ahmet Hakan?!
Ajda Pekkan'a "diva" demek maharet değil.
Mezkur nitelendirmeyi senden bir gün önce, hem de aynı sebeple (Aynur'la Kürtçe düet...) Özkök yapmıştı zaten.
Hayır, onun da, "herkeslerin Kürtçe'ye meylettiği bir döneme" uygun pozisyon aldığını yazman gerekmiyor.
Hani, "Zor zamanda sınavı başarıyla geçmiş olan Ajda, kolay zamanda mı sınavdan çakacak?.." diyorsun ya...
Nasıl oluyor da Ertuğrul Bey'ciğim her sınavdan geçiyor?
Bunu öğren kâfi.
Dün "densizlik" dediğine, bugün nasıl alkış tutabiliyor?
Zelig bile yanında halt eder! Nasıl bir şeydir bu?!
Değiştim, dönüştüm demeye bile tenezzül etmeden; havada ikmal yaparcasına her ortama nasıl ayak uydurabiliyor?
Sana kardeş tavsiyesi; öğren bunu!
Öğren ki, her değiştiğini söyleyene "Değiştim demekle olmaz! Hele anlat; nasıl değiştin, hangi hesaplaşmalardan geçtin, itiraf et..." şeklinde sormak zorunda kalmayasın.
Hiçbir şeye faydası olmasa da...
Bu ağrısız pansumansız değişim yöntemi sayesinde en azından sen rahatlarsın!
Fena mı?
SALİH TUNA / YENİ ŞAFAK