18 Ağu 2013 11:36 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:21

AİLESİ MHP'Lİ KENDİSİ PKK'DAN 13 YIL YATTI! KURTULUŞ TAYİZ'DEN İLGİNÇ AÇIKLAMALAR!

Ailesi MHP'li kendisi PKK'dan 13 yıl hapis yatan Kurtuluş Tayiz'in ilginç hayat hikayesi. Kurtuluş Tayiz yaşadıklarını anlattı.

39 yaşında, PKK’lıydı, bu yüzden hayatının üçte biri hapiste geçti. Çözüm süreci ile ilgili en hızlı ve net manşetleri o attı. Ocak ayında, "PKK Mayıs’ta çekilecek" dedi; çekildiler. İlkokul mezunu belki tek köşe yazarı ama analizci profesörler bile süreci ondan takip ediyor.

Eski Taraf, yeni Akşam yazarı Kurtuluş Tayiz ilk yazılı röportajında kitabının ipuçlarını Habertürk’ten Kürşad Oğuz’a anlattı...

İşte o röportajın bir kısmı;

Ne gördün de bu sürece girdin?
Kürt sorununu iyi bildiğimi düşündüm ama medyada herkes bu konuda çok uzmandı. Pek çok yanlış bilgi dolaşıyordu. "Yazacağım" dedim. O günden sonra çok da düşman kazandım. Özellikle Kürt siyaseti, daha doğrusu PKK çevrelerinden.

Bir dönem PKK içinde değil miydin?
Evet, öyle bir geçmişim var. 13 yıl hapis yattım.

Hangi yıllar arasında?
1991-2004 arası. Diyarbakır’da yattım, sonra Türkiye’de dolaşmadığım cezaevi kalmadı.

2004’te cezaevinden çıktın. Sonra?
3 yıl Özgür Gündem’de çalıştım. PKK savaşa sarılınca yollarımız ayrıldı. Onlar savaşan gazete çıkaracaklardı, biz gazetecilik yapmaya çalışıyorduk! Gönderdiler. Aynı hikâye Taraf’ta oldu. Onlar da hükümete karşı savaşmadığımız için bizi gönderdi. Bu cümle onların ifadesi.

Taraf’a ne zaman girmiştin?
2007’ydi. 3-4 ay önce de bıraktık.

’PKK MİLLİYETÇİ OLDU’

Örgütte silahlı mücadeleye katıldın mı?
Hayır. 16 yaşındaydım. Üniversitelerden herkes örgüte katılıyor, sempatizanlar çoğalıyordu. Pek çok çocuğun bu rüzgâra karşı durması mümkün değildi. Aslında o zaman Kürt siyasi hareketi diye bir şey de yoktu. Sadece PKK vardı.

O da Marksist bir örgüttü.
1970’lerden sonra sosyalist hareket olarak kuruldu. Fakat gittikçe milliyetçi oldu.

PKK’nın milliyetçileşmesi seni rahatsız mı etti?
Evet. Çünkü örgüte katılırken bol bol duyduğumuz propagandaların başında şu geliyordu: Biz bir sosyalist hareketiz. Zaten örgütün liderleri de Türk. Kemal Pir, Haki Karer Türk’tü. Duran Kalkan Türk. Yönetici kesim Kürt değildi. Ama politik bir güç olmak için hızla etnik milliyetçi çizgiye kaydılar.

İlerleyen dönemde Kürtler PKK’nın yöneticiliğine gelmedi mi?
Hayır. Cemil Bayık ve Murat Karayılan’ı çıkar, diğerleri Kürtçe bilmez. Mustafa Karasu da bilmez, Duran Kalkan da. Çünkü örgüt Kürt-Türk ayrımı üzerine kurulmamış. Kürt meselesine, Türk solundan ayrışma meselesi olarak bakıyorlar. Ama esas mesele Kürt meselesi olduğu için kendi sosyal rengini veriyor siyasete.

Bir ara Suriye grubunun örgütü ele geçirdiği söylendi.
Örgütün tepesinde iyi polis-kötü polisçilik var. Tepedeki ekip hep iyi polisi oynadı. Bahoz Erdal’ın örgüt içinde etkin olmasına asla izin vermezler. Cemil Bayık, Murat Karayılan, Duran Kalkan, Mustafa Karasu dururken birdenbire Suriyeli biri geldi, örgütü ısrarla silahlı çizgiye çekti... Yok öyle bir şey. Saydığım isimler şiddeti tasvip etmese şiddet olmaz. Bahoz Erdal’ı kullandılar.

’KÜRT SİYASİ HAREKETİNDE 3 MERKEZ VAR’

BDP’nin bu süreçteki tutumunu nasıl değerlendiriyorsun?
Kürt siyasi hareketinde dağ, ova ve İmralı olmak üzere 3 merkez var. En meşru yer ova dediğimiz şehirdeki Kürt siyasetçileri. Ancak onların çözüm sürecinde Öcalan’a hemen "Evet" demediklerini gördük. Hızlı bir plandı, İmralı merkezli oldu, bunlar atlanıldı ve önce direndiler. "Ateşkes, çekilme olmaz, şartlarımız bu" dediler. Kandil’e yakın durdular ama Öcalan ağırlığını koyunca boyun eğdiler. Aslında şu an Kürt siyasetinin yönetici eliti CHP’ye, solculara ve ulusalcılara daha yakın.

Öcalan’daki dönüşüm nasıl yaşandı peki?
Kimse bilmiyor ama 2006 Oslo görüşmeleri Öcalan’dan habersiz başladı. Burada da çözüm süreci başladığında Öcalan’a Beyaz Türkler mesaj gönderdi; "Bu süreci başlatarak Erdoğan’ı güçlendiriyorsun" diye. Beyaz Türkler ve bazı liberaller bu süreç doğmadan muhalefet etmeye çalıştılar.

’İKTİDARA SEMPATİ GÖSTEREMEZ MİYİZ?’

Gezi’yi komplo olarak görüyorsun ama AK Partili İdris Bal’ın raporu "Başbakan yanlış yönlendirildi" diyor.
Haklı bir zemin olmasa bu öfkenin, tepkinin dışa vurulması mümkün olmazdı. İktidarın şehircilik politikasının, ben yaptım oldu yaklaşımının payı büyük bunda. Ama bunun medya tarafından uzun süredir körüklendiği gerçeği de var.

Hükümeti devirmek için bir oyun mu oynandı yani?
İlk günkü tespitim "Gezi spontane, Erdoğan’ı devirmek planlı"ydı. Gezi’den önce, çözüm süreciyle birlikte muhalefet bunu pişirmeye başladı. Gezi’ye siyasal akıl ve kimlik giydirildi. Medyadaki önemli aktörler Erdoğan’ı Hitler ve Mussolini gibi gösterdi.

Pek çok kişi medyanın büyük bölümünün hükümetin kontrolünde olduğunu düşünüyor. Bu medya nasıl bu süreci körükleyebilir?
Gezi’nin birinci günü susan medyanın pozisyonu nasıl yanlıştı ise, üçüncü günü kıyameti koparan medyanın durumu da aynı derece yanlıştı. Birinci gün susarken iktidarla ilişkili olarak sustu, üçüncü gün yine iktidar hesabıyla ilgili patladı. Bunlar Uludere’de de sustu. Ama bugün patladılar diye doğru oldukları anlamına gelmiyor. Sözde demokratlar ve liberaller de farkında ki Erdoğan giderse ülkede korkunç bir savaş patlar. Güçlü liderler çözüm yapar. Erdoğan’ı zayıflatarak herkes biliyor aslında çözümü zayıflattığını. Erdoğan Gezi’de uzlaşmadı, girseydi çözüm süreci bitmişti.

5 kişi öldü, insanların gözü çıktı. Başbakan "Polisimiz destan yazdı" dedi. Bu yaşananlar da onu zayıflatmıyor mu?
İnsanların ölmesi elbette hükümetin eksi hanesine yazılacak. Ama herhalde Erdoğan istemedi bunu. Bir kaosu körükleyip öbür taraftan insanlarımız ölüyor diye feryat etmek ikiyüzlülük.

Çözüm süreci konusunda iktidarı ve Başbakan’ı desteklemen kendi açından mantıklı, tamam. Fakat sen böyle yaptıkça "İktidar yandaşı" diyenler de artıyor.
Bu ülkede bu tür eleştiri getirenlerin çoğu akşama kadar Apo, PKK, Karayılan, Esad, General Sisi güzellemesi yapıyor. Biz seçilmiş iktidara sempati bile gösteremiyoruz. Gösterdiğimizde yandaşlıkla yaftalanıyoruz.

İktidarla maddi bağın var mı?
6 yıl Taraf’ta yazdım, açtım. Bugün Akşam’da yazıyorum, maddi olarak Taraf’tan bir kuruş fazla almıyorum. Derdimizi duysunlar buradan! (Gülüyor...)

’BDP, ÖCALAN’IN MESAJINI AÇIKLAMADI’

Çözüm süreciyle ilgili neden bu kadar iyimsersin?
Süreç Aralık 2012’de başladı, 5 Ocak 2013’te bir manşet attım "PKK Mayıs’ta çekilecek" diye. Bu, 5 ay sonra açıklandı. Bugün uzman geçinenler o manşeti attığımda bana küfür etti. BDP Genel Başkanı "Ortada hiçbir şey yok" dedi.

Nasıl oldu da sen 5 ay önce öğrendin bunu?
Bizim inanılmaz istihbaratımız var sanıyor millet de, aslında bilgi almak için tırmalıyoruz. Haber "PKK çekilecek" diye başkalarına da geldi. Çekilecek de ne zaman? Bu soruyu ben sordum. "Anlaşma sürerse mayısta" dediler. "Bu süreç Oslo’dan daha önemli," "Silahlı mücadeleye son" manşetlerini de Taraf’ta ilk atan benim. Taraf’tan gönderilmeme neden olan da bu iyimser haberciliğim.

Ocakta, "Mayısta çekilecekler" bilgisini nereden aldın? PKK’dan mı?
Hükümet veya istihbarat üyesi değil. Bu sürece, iki çevreye yakın biri. Benim birçok haberim Kandil’den geldi.

Evet, bu açık zaten.
Birçok haberim de bu taraftan geldi. Hükümet değil de, daha çok bürokrasi çevresi. İlk Öcalan’ın "Silahlı mücadele miyadını doldurmuştur" mesajı bilgisi BDP içinden geldi. Bunu bana "Öcalan’la gidip görüşenler bunu açıklamadı" diye verdiler.

Öcalan söylenmesini istemesine rağmen mi?
Evet. İlk günlerde asla Kandil’den onay almadan bu işi yapmadılar. Öcalan "Gidin bunu anlatın" demiş. Bu en kritik bilgiyi asla anlatmıyorlar. Bana o yöneticilerden biri mail attı. Öcalan şunu demiş: Silahlı mücadele dönemi kapandı! Bu manşeti attığımda küfür yedim. Ne oldu? Nevruz bildirisinde Öcalan kendisi söyledi bunu.

’TOPLUMSAL KATILIM YASASI GELİYOR’

Bana da bir manşet versene!
(Gülüyor...) Bu sürecin en radikal adımlarından biri dağdakilerin siyaset yapması olacak. Bu özgürlüğün önü açılacak. Önümüzdeki seçimde bunları görebiliriz.

Af mı? Ekimde bir aftan bahsediliyor.
Demokratikleşme paketinin PKK ile ilgili boyutu Toplumsal Katılım Yasası olacak. Şiddete bulaşmamış örgüt mensuplarının önü açık olacak. Sanıldığı gibi Cemil Bayık, Karayılan gelip siyasetçi olacak değil. Ama Kandil’den daha önceki barış grubuyla gelen Seydi Fırat var. Önümüzdeki seçimlerde öyle birçok insanı aday gösterebilirler.

PKK’dan tehdit aldın mı hiç?
PKK’yı az çok tanıyorum, öyle bir tehdit almadım. Ben eleştiriyorum, yazıyorum. Onlar eleştirmiyorlar da küfür ediyorlar.

Yani ilişkiniz demokratik bir çizgide ilerliyor!
(Gülüyor...) Evet.

ASLINDA VAN’IN ’KURTULUŞ’U

Nerede doğdun?
Van. 16 yaşından sonra İstanbul’daydım. Daha sonra örgüt (PKK) ve hapis dönemi. 13 yıl sürdü. Tekrar İstanbul’a geldim.

Kaç kardeşsiniz?
9. 6’sı İstanbul’da.

Aile savaştan kaçmak için mi İstanbul’a göç etti?
Yok. Biz Azeri’yiz.

Ben seni Kürt biliyordum.
İran Azeri’siyiz. Bize Acem derler. Oradan Özalp’a, Van’a yerleşmişler. Annem saf Türkmen. Babam İran Azeri’si.

Yaşıyorlar mı?
Annem yaşıyor.

Babanın siyasi duruşu neydi?
MHP’ye oy verirdi. Van’da MHP’den aday olan biri vardı, hep onu destekledi. Aile MHP’li.

Anne tarafı?
Onlar AK Partili. Hep Milli Selamet, Refah Partisi çizgisinde oldular.

İlkokulu Van’da mı okudun?
Evet. Ortaokulu yine Van’daki Atatürk Lisesi’nde okudum. Okumadım da aslında... Bana ilkokul terk diyebilirsin. 8 yıllık eğitim çıkmıştı. Ben 5’teydim. Bu dönüşümde ilkokulu bile bitirmiş olmuyorum.

RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ