AİLESİ MHP'Lİ KENDİSİ PKK'DAN 13 YIL YATTI! KURTULUŞ TAYİZ'DEN İLGİNÇ AÇIKLAMALAR!
Ailesi MHP'li kendisi PKK'dan 13 yıl hapis yatan Kurtuluş Tayiz'in ilginç hayat hikayesi. Kurtuluş Tayiz yaşadıklarını anlattı.
39 yaşında, PKK’lıydı, bu yüzden hayatının üçte biri hapiste geçti.
Çözüm süreci ile ilgili en hızlı ve net manşetleri o attı. Ocak
ayında, "PKK Mayıs’ta çekilecek" dedi; çekildiler. İlkokul mezunu
belki tek köşe yazarı ama analizci profesörler bile süreci ondan
takip ediyor.
Eski Taraf, yeni Akşam yazarı Kurtuluş Tayiz ilk yazılı
röportajında kitabının ipuçlarını Habertürk’ten Kürşad Oğuz’a
anlattı...
İşte o röportajın bir kısmı;
Ne gördün de bu sürece girdin?
Kürt sorununu
iyi bildiğimi düşündüm ama medyada herkes bu konuda çok uzmandı.
Pek çok yanlış bilgi dolaşıyordu. "Yazacağım" dedim. O günden sonra
çok da düşman kazandım. Özellikle Kürt siyaseti, daha doğrusu PKK
çevrelerinden.
Bir dönem PKK içinde değil miydin?
Evet, öyle
bir geçmişim var. 13 yıl hapis yattım.
Hangi yıllar arasında?
1991-2004 arası.
Diyarbakır’da yattım, sonra Türkiye’de dolaşmadığım cezaevi
kalmadı.
2004’te cezaevinden çıktın. Sonra?
3 yıl Özgür
Gündem’de çalıştım. PKK savaşa sarılınca yollarımız ayrıldı. Onlar
savaşan gazete çıkaracaklardı, biz gazetecilik yapmaya
çalışıyorduk! Gönderdiler. Aynı hikâye Taraf’ta oldu. Onlar da
hükümete karşı savaşmadığımız için bizi gönderdi. Bu cümle onların
ifadesi.
Taraf’a ne zaman girmiştin?
2007’ydi. 3-4 ay
önce de bıraktık.
’PKK MİLLİYETÇİ
OLDU’
Örgütte silahlı mücadeleye katıldın mı?
Hayır. 16 yaşındaydım. Üniversitelerden herkes örgüte katılıyor,
sempatizanlar çoğalıyordu. Pek çok çocuğun bu rüzgâra karşı durması
mümkün değildi. Aslında o zaman Kürt siyasi hareketi diye bir şey
de yoktu. Sadece PKK vardı.
O da Marksist bir örgüttü.
1970’lerden sonra
sosyalist hareket olarak kuruldu. Fakat gittikçe milliyetçi
oldu.
PKK’nın milliyetçileşmesi seni rahatsız mı
etti?
Evet. Çünkü örgüte katılırken bol bol duyduğumuz
propagandaların başında şu geliyordu: Biz bir sosyalist hareketiz.
Zaten örgütün liderleri de Türk. Kemal Pir, Haki Karer Türk’tü.
Duran Kalkan Türk. Yönetici kesim Kürt değildi. Ama politik bir güç
olmak için hızla etnik milliyetçi çizgiye kaydılar.
İlerleyen dönemde Kürtler PKK’nın yöneticiliğine gelmedi
mi?
Hayır. Cemil Bayık ve Murat Karayılan’ı çıkar,
diğerleri Kürtçe bilmez. Mustafa Karasu da bilmez, Duran Kalkan da.
Çünkü örgüt Kürt-Türk ayrımı üzerine kurulmamış. Kürt meselesine,
Türk solundan ayrışma meselesi olarak bakıyorlar. Ama esas mesele
Kürt meselesi olduğu için kendi sosyal rengini veriyor
siyasete.
Bir ara Suriye grubunun örgütü ele geçirdiği
söylendi.
Örgütün tepesinde iyi polis-kötü polisçilik
var. Tepedeki ekip hep iyi polisi oynadı. Bahoz Erdal’ın örgüt
içinde etkin olmasına asla izin vermezler. Cemil Bayık, Murat
Karayılan, Duran Kalkan, Mustafa Karasu dururken birdenbire
Suriyeli biri geldi, örgütü ısrarla silahlı çizgiye çekti... Yok
öyle bir şey. Saydığım isimler şiddeti tasvip etmese şiddet olmaz.
Bahoz Erdal’ı kullandılar.
’KÜRT SİYASİ HAREKETİNDE 3 MERKEZ
VAR’
BDP’nin bu süreçteki tutumunu nasıl
değerlendiriyorsun?
Kürt siyasi hareketinde dağ, ova ve İmralı olmak üzere 3 merkez
var. En meşru yer ova dediğimiz şehirdeki Kürt siyasetçileri. Ancak
onların çözüm sürecinde Öcalan’a hemen "Evet" demediklerini gördük.
Hızlı bir plandı, İmralı merkezli oldu, bunlar atlanıldı ve önce
direndiler. "Ateşkes, çekilme olmaz, şartlarımız bu" dediler.
Kandil’e yakın durdular ama Öcalan ağırlığını koyunca boyun
eğdiler. Aslında şu an Kürt siyasetinin yönetici eliti CHP’ye,
solculara ve ulusalcılara daha yakın.
Öcalan’daki dönüşüm nasıl yaşandı peki?
Kimse
bilmiyor ama 2006 Oslo görüşmeleri Öcalan’dan habersiz başladı.
Burada da çözüm süreci başladığında Öcalan’a Beyaz Türkler mesaj
gönderdi; "Bu süreci başlatarak Erdoğan’ı güçlendiriyorsun" diye.
Beyaz Türkler ve bazı liberaller bu süreç doğmadan muhalefet etmeye
çalıştılar.
’İKTİDARA SEMPATİ GÖSTEREMEZ
MİYİZ?’
Gezi’yi komplo olarak görüyorsun ama AK Partili İdris
Bal’ın raporu "Başbakan yanlış yönlendirildi"
diyor.
Haklı bir zemin olmasa bu öfkenin, tepkinin dışa
vurulması mümkün olmazdı. İktidarın şehircilik politikasının, ben
yaptım oldu yaklaşımının payı büyük bunda. Ama bunun medya
tarafından uzun süredir körüklendiği gerçeği de var.
Hükümeti devirmek için bir oyun mu oynandı
yani?
İlk günkü tespitim "Gezi spontane, Erdoğan’ı
devirmek planlı"ydı. Gezi’den önce, çözüm süreciyle birlikte
muhalefet bunu pişirmeye başladı. Gezi’ye siyasal akıl ve kimlik
giydirildi. Medyadaki önemli aktörler Erdoğan’ı Hitler ve Mussolini
gibi gösterdi.
Pek çok kişi medyanın büyük bölümünün hükümetin kontrolünde
olduğunu düşünüyor. Bu medya nasıl bu süreci
körükleyebilir?
Gezi’nin birinci günü susan medyanın
pozisyonu nasıl yanlıştı ise, üçüncü günü kıyameti koparan medyanın
durumu da aynı derece yanlıştı. Birinci gün susarken iktidarla
ilişkili olarak sustu, üçüncü gün yine iktidar hesabıyla ilgili
patladı. Bunlar Uludere’de de sustu. Ama bugün patladılar diye
doğru oldukları anlamına gelmiyor. Sözde demokratlar ve liberaller
de farkında ki Erdoğan giderse ülkede korkunç bir savaş patlar.
Güçlü liderler çözüm yapar. Erdoğan’ı zayıflatarak herkes biliyor
aslında çözümü zayıflattığını. Erdoğan Gezi’de uzlaşmadı, girseydi
çözüm süreci bitmişti.
5 kişi öldü, insanların gözü çıktı. Başbakan "Polisimiz
destan yazdı" dedi. Bu yaşananlar da onu zayıflatmıyor
mu?
İnsanların ölmesi elbette hükümetin eksi hanesine
yazılacak. Ama herhalde Erdoğan istemedi bunu. Bir kaosu körükleyip
öbür taraftan insanlarımız ölüyor diye feryat etmek
ikiyüzlülük.
Çözüm süreci konusunda iktidarı ve Başbakan’ı desteklemen
kendi açından mantıklı, tamam. Fakat sen böyle yaptıkça "İktidar
yandaşı" diyenler de artıyor.
Bu ülkede bu tür eleştiri
getirenlerin çoğu akşama kadar Apo, PKK, Karayılan, Esad, General
Sisi güzellemesi yapıyor. Biz seçilmiş iktidara sempati bile
gösteremiyoruz. Gösterdiğimizde yandaşlıkla yaftalanıyoruz.
İktidarla maddi bağın var mı?
6 yıl Taraf’ta
yazdım, açtım. Bugün Akşam’da yazıyorum, maddi olarak Taraf’tan bir
kuruş fazla almıyorum. Derdimizi duysunlar buradan!
(Gülüyor...)
’BDP, ÖCALAN’IN MESAJINI
AÇIKLAMADI’
Çözüm süreciyle ilgili neden bu kadar
iyimsersin?
Süreç Aralık 2012’de başladı, 5 Ocak
2013’te bir manşet attım "PKK Mayıs’ta çekilecek" diye. Bu, 5 ay
sonra açıklandı. Bugün uzman geçinenler o manşeti attığımda bana
küfür etti. BDP Genel Başkanı "Ortada hiçbir şey yok" dedi.
Nasıl oldu da sen 5 ay önce öğrendin
bunu?
Bizim inanılmaz istihbaratımız var sanıyor millet
de, aslında bilgi almak için tırmalıyoruz. Haber "PKK çekilecek"
diye başkalarına da geldi. Çekilecek de ne zaman? Bu soruyu ben
sordum. "Anlaşma sürerse mayısta" dediler. "Bu süreç Oslo’dan daha
önemli," "Silahlı mücadeleye son" manşetlerini de Taraf’ta ilk atan
benim. Taraf’tan gönderilmeme neden olan da bu iyimser
haberciliğim.
Ocakta, "Mayısta çekilecekler" bilgisini nereden aldın?
PKK’dan mı?
Hükümet veya istihbarat üyesi değil. Bu
sürece, iki çevreye yakın biri. Benim birçok haberim Kandil’den
geldi.
Evet, bu açık zaten.
Birçok haberim de bu taraftan geldi. Hükümet değil de, daha çok
bürokrasi çevresi. İlk Öcalan’ın "Silahlı mücadele miyadını
doldurmuştur" mesajı bilgisi BDP içinden geldi. Bunu bana
"Öcalan’la gidip görüşenler bunu açıklamadı" diye verdiler.
Öcalan söylenmesini istemesine rağmen mi?
Evet. İlk günlerde asla Kandil’den onay almadan bu işi yapmadılar.
Öcalan "Gidin bunu anlatın" demiş. Bu en kritik bilgiyi asla
anlatmıyorlar. Bana o yöneticilerden biri mail attı. Öcalan şunu
demiş: Silahlı mücadele dönemi kapandı! Bu manşeti attığımda küfür
yedim. Ne oldu? Nevruz bildirisinde Öcalan kendisi söyledi
bunu.
’TOPLUMSAL KATILIM YASASI
GELİYOR’
Bana da bir manşet versene!
(Gülüyor...) Bu
sürecin en radikal adımlarından biri dağdakilerin siyaset yapması
olacak. Bu özgürlüğün önü açılacak. Önümüzdeki seçimde bunları
görebiliriz.
Af mı? Ekimde bir aftan
bahsediliyor.
Demokratikleşme paketinin PKK ile ilgili
boyutu Toplumsal Katılım Yasası olacak. Şiddete bulaşmamış örgüt
mensuplarının önü açık olacak. Sanıldığı gibi Cemil Bayık,
Karayılan gelip siyasetçi olacak değil. Ama Kandil’den daha önceki
barış grubuyla gelen Seydi Fırat var. Önümüzdeki seçimlerde öyle
birçok insanı aday gösterebilirler.
PKK’dan tehdit aldın mı hiç?
PKK’yı az çok
tanıyorum, öyle bir tehdit almadım. Ben eleştiriyorum, yazıyorum.
Onlar eleştirmiyorlar da küfür ediyorlar.
Yani ilişkiniz demokratik bir çizgide
ilerliyor!
(Gülüyor...) Evet.
ASLINDA VAN’IN
’KURTULUŞ’U
Nerede doğdun?
Van. 16 yaşından sonra
İstanbul’daydım. Daha sonra örgüt (PKK) ve hapis dönemi. 13 yıl
sürdü. Tekrar İstanbul’a geldim.
Kaç kardeşsiniz?
9. 6’sı İstanbul’da.
Aile savaştan kaçmak için mi İstanbul’a göç
etti?
Yok. Biz Azeri’yiz.
Ben seni Kürt biliyordum.
İran Azeri’siyiz.
Bize Acem derler. Oradan Özalp’a, Van’a yerleşmişler. Annem saf
Türkmen. Babam İran Azeri’si.
Yaşıyorlar mı?
Annem yaşıyor.
Babanın siyasi duruşu neydi?
MHP’ye oy verirdi.
Van’da MHP’den aday olan biri vardı, hep onu destekledi. Aile
MHP’li.
Anne tarafı?
Onlar AK Partili. Hep Milli
Selamet, Refah Partisi çizgisinde oldular.
İlkokulu Van’da mı okudun?
Evet. Ortaokulu yine
Van’daki Atatürk Lisesi’nde okudum. Okumadım da aslında... Bana
ilkokul terk diyebilirsin. 8 yıllık eğitim çıkmıştı. Ben 5’teydim.
Bu dönüşümde ilkokulu bile bitirmiş olmuyorum.
RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN
TIKLAYINIZ