Aile Bütünlüğünün Korunması Araştırma Komisyonu Başkanlığı:
- TCK'da, çocuğun cinsel istismarı ile erken evlilik durumunun ayrı maddelerde düzenlenmesi gerekmektedir. 15 yaşın altında evliliğin mutlak suretle suç olarak kalmaya devam etmesi asla özendirilmemeli" - "Aile içi şiddet iddiası içermeyen boşanma davalarında, dava süreci sırasında ve sonrasında...
TBMM (AA) - TBMM Aile Bütünlüğünün Korunması Araştırma Komisyonu
Başkanlığınca yapılan açıklamada, Türk Ceza Kanunu'nda çocuğun
cinsel istismarı ile erken evlilik durumunun ayrı maddelerde
düzenlenmesine işaret edilerek, "15 yaşın altında evliliğin
mutlak suretle suç olarak kalmaya devam etmesinin asla
özendirilmemesi gerektiği" değerlendirmesinde
bulunuldu.
TBMM Aile Bütünlüğünün Korunması Araştırma Komisyonu Başkanlığı
tarafından yapılan yazılı açıklamaya göre, yayına hazırlanmak üzere
redaksiyon aşamasında olan raporun, henüz basılmadığı, ancak bazı
gruplar tarafından rapor yayınlanmış gibi gerçek dışı ifadelerle
kamuoyunun kasıtlı olarak yanıltılmaya çalışıldığı belirtildi.
Raporun basılmasının ardından, en geniş haliyle kamuoyuyla
paylaşılacağı vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Komisyon, araştırma alanına giren hususları yalnızca
olumsuz örnekleriyle değil, olumlu rol modellerini de dinleyerek
incelemiştir. Esas hedefimiz, ailenin ve bireyin bir sorunla
karşılaştığında bunu ayrılık veya şiddetle değil, olumlu, çatışma
çözümleyici bir davranışla nasıl çözebileceğini öğreneceği
yöntemlerin de araştırılmasıdır. Bireyin ve ailenin çözüm üretme
kapasitesinin artırılması aile kurumunun güçlendirilmesinin temeli
olarak görülmektedir. Boşanma sürecindeki ailelerde aile
bireylerinin mağduriyet yaşamadan, çocuğun yüksek yararı
gözetilerek, boşanma sonrası sürece sağlıklı bir geçiş
yapılabilmesi, boşanmış olsalar da ebeveyn sorumluluklarını
sağlıklı bir şekilde yerine getirmelerini kolaylaştıracak gerekli
tedbirlerin alınması da komisyonun öncelikleri
arasındadır." "Aile bütünlüğüne dair konular
bilimsel veriler ışığında ortaya konulmuş ve öncelikle sorunlar
tespit edilmiştir" ifadelerine yer verilen açıklamada, şu
görüşler paylaşıldı:
"Aile bireyleri sorunlarını konuşarak değil sessiz kalarak,
küserek ifade etmektedir. Bu durumda sorunlar çözülememekte, aile
çözümün değil sorunun merkezi haline gelmektedir. Aileyi
güçlendirmek ve sorun çözme kapasitesini geliştirmek amacıyla
Evlilik Öncesi Eğitim, Aile Eğitim Programlarının ve Aile
Danışmanlığı hizmetinin yaygınlaştırılması önem arz etmektedir.
Boşanma sürecinin çatışmalı geçmesinin, kadın mağduriyetlerini ve
şiddeti artıran en önemli unsurlardan biri olduğu bilinmektedir.
"
Boşanma sürecine ilişkin çeşitli düzenlemeler yapılmasının önem
taşıdığı, boşanma sürecinde eşlerin ve çocukların olumsuz
etkilenmemesi amacıyla psiko-sosyal destek alabilecekleri boşanma
süreci danışmanlığının yaygınlaştırılması gerektiğine dikkati
çekildi.
- Türk Medeni Kanunu'nda değişiklik önerileri
Türk Medeni Kanunu’nda boşanma sebeplerinden herhangi biriyle
açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve kararın
kesinleştiği tarihten başlayarak, 3 yıl geçmesi halinde boşanmaya
karar verileceğinin belirtildiği kaydedilen açıklamada,
"Ancak 3 yıllık bekleme süresinin günümüzde son derece uzun
olduğu, dava ve temyiz sürelerinin tamamı göz önüne alındığında
uygulamada mağduriyetlere, taraflar arasındaki uyuşmazlığın
artmasına ve hatta çatışmanın devamına yol açtığından bu sürenin 1
yıl olarak değiştirilmesi yönünde mevzuatta düzenleme
yapılmalı." önerisine yer verildi.
Özel hayatın gizliliği ve kişilik haklarının korunması açısından
aile hukukuna ilişkin boşanma, velayet ve çocuklarla kişisel ilişki
davalarında duruşmaların gizli yapılması yönünde mevzuatta
düzenleme yapılmasının, ayrıca "Yoksulluk
nafakası"nın süresiz verilmesi yerine, farklı ülkelerdeki
gibi belirli bir sürede verilmesine yönelik ilgili kurumlarca
çalışma yapılmasının önerildiği vurgulandı.
Açıklamada, şunlar kaydedildi:"Yoksulluk nafakası alan eşin
mağduriyeti tüm tedbirlere rağmen, belirlenen süre sonunda hala
devam ediyorsa, yoksulluk nafakasının bir fon oluşturularak buradan
karşılanması önerilmektedir. Asgari ücretle çalışanlar aleyhine
hükmedilen yoksulluk nafakalarının da oluşturulan bu fondan
karşılanmasını sağlayacak düzenlemeye ihtiyaç
duyulmaktadır."
Aile bütünlüğünü etkileyen önemli unsurlardan biri olan kadına yönelik şiddet konusunda uygulamalardan kaynaklanan aksaklıkların giderilmesine ilişkin hukuksal düzenlemeler yapılması gerektiğine işaret edilerek, tedbir kararlarının aynı zamanda soruşturma yetkisi bulunan Cumhuriyet savcısından da talep edilebilmesine dair gerekli mevzuat değişikliğinin yapılması istendi.
Tedbir kararlarının caydırıcı ve etkin olması için başvuru anında evden uzaklaştırmanın en az 15 gün verilmesi, karar uygulanırken daha yüksek ve uzun süreli tedbirlere ne şekilde ihtiyaç olduğunun araştırılması ve sonucuna göre uygulayıcıların yeni kararlar verebilmesi yönünde mevzuatta düzenleme yapılması gerektiği kaydedildi.
- "Erken yaşta evlilikler, cinsel istismar kapsamında değerlendiriliyor"
TCK'da "Çocukların cinsel istismarı" suçunun düzenlendiği belirtilerek, şu değerlendirmeler yapıldı:
"Erken yaşta yapılan evliliklerle ilgili bir düzenleme olmadığı için uygulamada erken yaşta evlilikler de cinsel istismar kapsamında değerlendirilmiştir. Türkiye’de 16 yaşını doldurmadan gayri resmi olarak beraberlik yaşamaya başlayan, bir veya birden çok çocuk sahibi olan ve daha sonra yasal evlenme yaşını doldurunca resmi nikah kıyıp, 8-10 yıl gibi uzun bir süre evlilikleri devam ederken; erkek eş TCK uyarınca 8 yıl ve daha fazla hapse mahkum olmaktadır. Bu durumda yaklaşık 3 bin çiftin bulunduğu mağdurlar ve diğer yetkililerce de ifade edilmiştir. Söz konusu çiftlerden kadınlar, kendileri ve çocuklarının yaşamlarını sürdürmelerinin zor olduğunu ifade ederek Komisyonumuza müracaat etmiş ve bizzat sorunlarını anlatmışlardır. Komisyonda kadınlar, evliliklerinin sağlıklı devam ettiğini, eşlerinden şikayetçi olmadıklarını, nikahlı eşleriyle beraber yaşamak istediklerini, çocuklarının ve kendilerinin ağır bir psikolojik ve maddi mağduriyet yaşadıklarını ifade etmişlerdir. Sadece tanımlanan mağduriyeti ifade eden bu çiftler için kadın ve çocukların mağduriyetini gidermeye yönelik düzenleme yapılmasına ihtiyaç duyulduğu görülmüştür. Bu nedenle TCK'da çocuğun cinsel istismarı ile erken evlilik durumunun ayrı maddelerde düzenlenmesi gerekmektedir. "
Açıklamada, şu görüşlere yer verildi:
"15 yaşın altında evliliğin mutlak suretle suç olarak kalmaya devam etmesinin, asla özendirilmemesi gerekmektedir. Komisyonumuza başvuran kadınların mağduriyetlerinin giderilmesi adına, durumun kurumların yetkili uzmanlarınca hazırlanan detaylı raporlarda tespit ve teyit edilmesi, koşulların uygun olması halinde, cezanın infazının bir kısmının denetimli serbestlik kapsamında değerlendirilmesi veya ifade edilen mağduriyetle ilgili farklı çözümlerin de Bakanlık, meslek örgütleri ve STK’larla yapılacak çalıştay benzeri toplantılarla ele alınması da faydalı olacaktır."
- Boşanma davalarında "Arabuluculuk" önerisi
Aile içi şiddet iddiası içermeyen boşanma davalarında, dava süreci sırasında ve sonrasında "sıfır çatışma için" arabuluculuk sürecinin kullanılmasının faydalı olacağı belirtilerek, şu bilgilere yer verildi:
"Çocuğun yüksek menfaati de göz önüne alınarak çocuk teslimi ve çocukla şahsi ilişki tesisine yönelik mahkeme kararlarının infazının icra dairelerinin görev alanından çıkartılması gerekmektedir. Bu amaçla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bünyesinde oluşturulacak, içerisinde sosyal hizmet uzmanlarının yer aldığı, teslim ve kişisel ilişki sağlanması sürecinin her aşamasında çocuğun ve tarafların zarar görmesine engel olacak, mahkemelerce verilen kararların uygulanması ve takibini sağlamak üzere kamu gücüne sahip bir idari birim içerisinde bu işlemlerin gerçekleştirilmesi, ayrıca bu işlemlerin tamamının harçtan ve diğer ücretlerden muaf olması yönünde mevzuatta düzenleme yapılması önerilmektedir."
İş gücü piyasasında aile bütünlüğünü etkileyen unsurların azaltılması amacıyla iş ve aile yaşamının uyumlaştırılması konusunda çalışmaların devam etmesi gereğine vurgu yapılan açıklamada, kadınların istihdama katılımlarının artırılması, iş ve aile yaşamlarının uyumlaştırılmasıyla ilgili yasal çalışmaların yanı sıra zihniyet dönüşümüne de ihtiyaç bulunduğu belirtildi.
Bağımlılık, ihmal, istismar ve şiddetin aile hayatını olumsuz etkileyen sorunların başında geldiği ifade edilerek, bağımlılık tedavisine ilişkin merkezlerin nitelik ve nicelik olarak yeniden değerlendirilmesi önerisinde bulunuldu.
Açıklamada, "Aile canlı bir sistemdir ve her ailenin yapısının farklı olduğu bilinmektedir. Ailenin varlığını güçlü ve sağlıklı şekilde sürdürmesini amaçlayan, aileyi sorunun değil çözümün merkezi olarak gören, kadim doğrular ve yeni gerçekleri dikkate alan bütüncül politikalar üretilmeli ve uygulanmalı." ifadesi kullanıldı.