26 Ara 2011 10:45
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:10
AHMET VE NEDİM YİNE HAKİM KARŞISINDA!
Odatv davasının ikinci duruşması bugün Adliyesi'nde görülecek.
Odatv davasının ikinci duruşması bugün 12.30’da Çağlayan Adliyesi’nde görülecek. Duruşma sırasında gazeteciler de adliye önünde eylemde olacak.
İlk duruşması 22 Kasım’da görülen ve reddi hakim talebinin değerlendirilmesi için ertelenen Odatv davasının ikinci duruşması bugün İstanbul’daki Çağlayan Adliyesi’nde gerçekleşecek. İlk duruşmada tutuklu sanık Soner Yalçın’ın avukatlarının yaptığı reddi hâkim talebi 5 Aralık’ta bir üst mahkeme tarafından oy birliği ile reddedilmişti.
Davanın bugün görülecek ikinci duruşması Mehmet Ekinci başkanlığında gerçekleştirilecek. Hatırlanacağı üzere, reddedilen reddi hakim talebine konu 16. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Resul Çakır’ın Yargıtay üyeliğine atanmasıyla boşalan koltuğa, Mehmet Ekinci getirilmişti.
Bugünkü duruşmada, tutuklu gazeteciler görsel sunum yapacak. Geçtiğimiz günlerde, Odatv avukatları Celal Ülgen ve Hüseyin Ersöz, davanın görüldüğü 16. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’ndan görsel sunum yapmak için perde ve barkovizyon cihazı talep etmişti.
Odatv davası kapsamında Yalçın Küçük, Soner Yalçın, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Müyesser Yıldız, Doğan Yurdakul, Coşkun Musluk, Sait Çakır, Hanefi Avcı, Nedim Şener ve Ahmet Şık tutuklu; Mümtaz İdil ve Ayfer İklim Kaleli Bayraktar ise tutuksuz yargılanıyor.
GAZETECİLERDEN ADLİYE ÖNÜNDE EYLEM
Duruşma sırasında gazeteciler de adliye önünde eylem yapacak. Ahmet ve Nedim’in Gazeteci Arkadaşları (ANGA) grubu yayınladığı eylem çağrısında şu ifadelere yer verdi:
"Her sabah yeni bir tutuklama haberine uyanıyoruz. Avukatlar, gazeteciler, öğrenciler, akademisyenler, insan hakları savunucuları, işçiler, işsizler... Davaların, soruşturmaların adı farklı: KCK, Ergenekon, Devrimci Karargah, Hopa... Ama hepsinin amacı aynı: Toplumu sindirmek, baskıyı normalleştirmek, muhalefeti bastırmak.
Kitapların yasaklanması, gazetelerin basılması, gazetecilerin hapse atılması da bu baskının bir parçası. Toplumun haber alma hakkı, gerçeği öğrenme hakkı engellendikçe, baskının meşrulaştırılması da kolaylaşıyor. Görevi gerçeği anlatmak olan gazeteciler hapsedildikçe, "gerçeğin" de parmaklıklar ardına atılacağı, unutturulacağı sanılıyor."
İlk duruşması 22 Kasım’da görülen ve reddi hakim talebinin değerlendirilmesi için ertelenen Odatv davasının ikinci duruşması bugün İstanbul’daki Çağlayan Adliyesi’nde gerçekleşecek. İlk duruşmada tutuklu sanık Soner Yalçın’ın avukatlarının yaptığı reddi hâkim talebi 5 Aralık’ta bir üst mahkeme tarafından oy birliği ile reddedilmişti.
Davanın bugün görülecek ikinci duruşması Mehmet Ekinci başkanlığında gerçekleştirilecek. Hatırlanacağı üzere, reddedilen reddi hakim talebine konu 16. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Resul Çakır’ın Yargıtay üyeliğine atanmasıyla boşalan koltuğa, Mehmet Ekinci getirilmişti.
Bugünkü duruşmada, tutuklu gazeteciler görsel sunum yapacak. Geçtiğimiz günlerde, Odatv avukatları Celal Ülgen ve Hüseyin Ersöz, davanın görüldüğü 16. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’ndan görsel sunum yapmak için perde ve barkovizyon cihazı talep etmişti.
Odatv davası kapsamında Yalçın Küçük, Soner Yalçın, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Müyesser Yıldız, Doğan Yurdakul, Coşkun Musluk, Sait Çakır, Hanefi Avcı, Nedim Şener ve Ahmet Şık tutuklu; Mümtaz İdil ve Ayfer İklim Kaleli Bayraktar ise tutuksuz yargılanıyor.
GAZETECİLERDEN ADLİYE ÖNÜNDE EYLEM
Duruşma sırasında gazeteciler de adliye önünde eylem yapacak. Ahmet ve Nedim’in Gazeteci Arkadaşları (ANGA) grubu yayınladığı eylem çağrısında şu ifadelere yer verdi:
"Her sabah yeni bir tutuklama haberine uyanıyoruz. Avukatlar, gazeteciler, öğrenciler, akademisyenler, insan hakları savunucuları, işçiler, işsizler... Davaların, soruşturmaların adı farklı: KCK, Ergenekon, Devrimci Karargah, Hopa... Ama hepsinin amacı aynı: Toplumu sindirmek, baskıyı normalleştirmek, muhalefeti bastırmak.
Kitapların yasaklanması, gazetelerin basılması, gazetecilerin hapse atılması da bu baskının bir parçası. Toplumun haber alma hakkı, gerçeği öğrenme hakkı engellendikçe, baskının meşrulaştırılması da kolaylaşıyor. Görevi gerçeği anlatmak olan gazeteciler hapsedildikçe, "gerçeğin" de parmaklıklar ardına atılacağı, unutturulacağı sanılıyor."