18 Eyl 2014 15:04
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:44
Ahmet Turan Alkan'dan olay açıklamalar! Ben tiran istemiyorum!
Kendine has ironik üslubu, incelikli anlatımı ve kıvrak dili ile her dönemde en çok okunan yazarlardan olan Ahmet Turan Alkan, gündemin en ateşli konularına ilişkin Kehkeşan Dergisi’ne çarpıcı açıklamalar yaptı.
İyi bir tarihçi ve edebiyat okuyucusu olduğunu belirten Ahmet Turan Alkan, köşe yazarlarının kendilerini okuyucularına takip ettirmek zorunda olduğunu ancak bugün kalemlerinin gücünü politik pozisyonlardan aldığını söyledi. Alkan, “Artık iyi yazar- kötü yazar diye bir kriter kalmadı. Hangi tarafta duruyor diye bir kriter var ne yazık ki. Onun için yazarlıkta edebi çeşninin olduğunu zannetmiyorum, daha ziyade militan yazar tipi öne çıktı.” şeklinde konuştu.
Köşe yazarlarının ideolojik davranmaktan daha farklı bir boyuta geçtiğini anlatan ünlü yazar, “Günümüzde güç zehirlenmesi yaşanıyor, bu ideolojiyi aşan, ideolojiden daha dayanıksız, metanetsiz, ve cıvık bir şey. Güçlünün yanında olmak çok basit bir sevk-i tabiidir.” dedi.
Türkiye şu anda fikri bir cinnet yaşıyor
Medyanın ifsad edici bir fonksiyona sahip olduğunu ifade eden usta köşe yazarı, “Medya gıda üretip satanlardan çok daha fazla mesleki hijyene uymak zorundadır. Çünkü olguları gerçekmiş gibi pazarlıyor.” diyor ve ekliyor “Türkiye şuanda fikri bir cinnet yaşıyor. Çünkü kimse subjektifliği, yandaşlığı kabul etmiyor. Herkes doğru düşündüğünü, doğru tarafta yer aldığını düşünüyor. Bu durumda subjektif iddialar büyük bir muğlaklık alanı oluşturuyor ve ortada sadece algı yönetimi kalıyor. Kim daha iyi algıyı yönetiyorsa onun düşüncesi egemen oluyor.”
Sultan Reşat’ın padişahlığını birilerinin kafasındaki başkanlık modeline tercih ederim
Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası gündemden düşmeyen Başkanlık sistemi için Kehkeşan’a konuşan Ahmet Turan Alkan, “Ben parlamenter sistemciyim. Başkanlık sistemine hiç karşı değilim. Başkanın otoritesini dengeleyecek diğer sivil toplum ve kamu kurumlarının birbirleriyle geçişken halde bir bütün teşkil etmeli. Bu olmadan sadece başkanlık olursa, bunun adı başkanlık, hatta padişahlık değil, sadece tiranlıktır. Sultan Reşat’ın padişahlığını birilerinin kafasındaki başkanlık modeline tercih ederim. Ben tiran istemiyorum, demokrasiyi ve demokratik kurumların işlemesini istiyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
Son dönemdeki paralel yapı iddialarına ilişkin düşüncelerini paylaşan ünlü yazar, “Ben böyle bir yapı olduğunu düşünmüyorum. Asıl paralellik PKK ve KCK yapılanmalarıdır. Daha dün Kandil’deki sözcü, ‘eğer hükümet işi savsaklar ise biz savaşırız ve mücadele ederiz. Bizim hala askeri gücümüz var’ dedi. Bundan daha ağır bir tehdit düşünemiyorum.” açıklamasını yaptı.
Komşu ülkelerde yaşan olaylar üzerine önemi daha da artan dış politikanın rüyalar gibi son derece muallak olduğunu belirten Alkan, “Bugün hala 50 civarında diplomatımızın rehin tutulduğunu, devletin bunlara karşın yutkunmak zorunda kaldığını, bazı İslam ülkelerinin başkentlerinde artık diplomatik temsilcilik bulunduramadığını, bu ülkeler ile doğru düzgün ilişki kuramadığını, kamuoyunun Türkiye aleyhine döndüğünü görüyoruz. Türkiye’nin İslam dünyasından koptuğu ve yanlış politikalar yüzünden uluslararası itibarının azaldığı ortada. Bunlar bana göre somut kriterler, fakat bunu rüya tabirleri haline getirdiler. Tüm bu yaşananlar çok olumlu görülüyor olmalı ki bu politikaların mimarını Türkiye’nin başbakanı, iktidar partisinin de genel başkanı yapıyorlar.” şeklinde konuştu.
Son olarak yurtdışındaki Türk okullarına değinen başarılı yazar, Türk okulları gerek içeride, gerek tüm dünyadaki örmekleriyle olsun Türkiye’nin üretebildiği en iyi markadır. Ben iktidarın yaklaşımını samimi ve doğru bulmuyorum. Okulların müfredatında kanunlara aykırı bir şey varsa bunu sorgularsınız. Ama böyle bir şey yoksa okulun bahçesine niye yol geçiriyorsunuz? Kendi okullarınızı niye başka ülkelerin yönetimlerine jurnalliyorsunuz? Bu, Fransa'nın Türkiye'ye "Saint Benoit'yı kapatın, burada karışık işler cereyan ediyor" demesi gibi bir şey. Akla aykırı bir şey, burada büyük ah aldılar, insanları çok üzdüler. Bunlar karşılıksız kalmaz. Okulların evvela dönüşüyor vaadiyle kandırılıp daha sonra kapatılma şartlarıyla yüz yüze bırakılması... Bunlar ayıp şeyler, buna alet olan arkadaşlar da günün birinde hatıralarına ne yazacaklar çok merak ediyorum.” dedi.
Köşe yazarlarının ideolojik davranmaktan daha farklı bir boyuta geçtiğini anlatan ünlü yazar, “Günümüzde güç zehirlenmesi yaşanıyor, bu ideolojiyi aşan, ideolojiden daha dayanıksız, metanetsiz, ve cıvık bir şey. Güçlünün yanında olmak çok basit bir sevk-i tabiidir.” dedi.
Türkiye şu anda fikri bir cinnet yaşıyor
Medyanın ifsad edici bir fonksiyona sahip olduğunu ifade eden usta köşe yazarı, “Medya gıda üretip satanlardan çok daha fazla mesleki hijyene uymak zorundadır. Çünkü olguları gerçekmiş gibi pazarlıyor.” diyor ve ekliyor “Türkiye şuanda fikri bir cinnet yaşıyor. Çünkü kimse subjektifliği, yandaşlığı kabul etmiyor. Herkes doğru düşündüğünü, doğru tarafta yer aldığını düşünüyor. Bu durumda subjektif iddialar büyük bir muğlaklık alanı oluşturuyor ve ortada sadece algı yönetimi kalıyor. Kim daha iyi algıyı yönetiyorsa onun düşüncesi egemen oluyor.”
Sultan Reşat’ın padişahlığını birilerinin kafasındaki başkanlık modeline tercih ederim
Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası gündemden düşmeyen Başkanlık sistemi için Kehkeşan’a konuşan Ahmet Turan Alkan, “Ben parlamenter sistemciyim. Başkanlık sistemine hiç karşı değilim. Başkanın otoritesini dengeleyecek diğer sivil toplum ve kamu kurumlarının birbirleriyle geçişken halde bir bütün teşkil etmeli. Bu olmadan sadece başkanlık olursa, bunun adı başkanlık, hatta padişahlık değil, sadece tiranlıktır. Sultan Reşat’ın padişahlığını birilerinin kafasındaki başkanlık modeline tercih ederim. Ben tiran istemiyorum, demokrasiyi ve demokratik kurumların işlemesini istiyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
Son dönemdeki paralel yapı iddialarına ilişkin düşüncelerini paylaşan ünlü yazar, “Ben böyle bir yapı olduğunu düşünmüyorum. Asıl paralellik PKK ve KCK yapılanmalarıdır. Daha dün Kandil’deki sözcü, ‘eğer hükümet işi savsaklar ise biz savaşırız ve mücadele ederiz. Bizim hala askeri gücümüz var’ dedi. Bundan daha ağır bir tehdit düşünemiyorum.” açıklamasını yaptı.
Komşu ülkelerde yaşan olaylar üzerine önemi daha da artan dış politikanın rüyalar gibi son derece muallak olduğunu belirten Alkan, “Bugün hala 50 civarında diplomatımızın rehin tutulduğunu, devletin bunlara karşın yutkunmak zorunda kaldığını, bazı İslam ülkelerinin başkentlerinde artık diplomatik temsilcilik bulunduramadığını, bu ülkeler ile doğru düzgün ilişki kuramadığını, kamuoyunun Türkiye aleyhine döndüğünü görüyoruz. Türkiye’nin İslam dünyasından koptuğu ve yanlış politikalar yüzünden uluslararası itibarının azaldığı ortada. Bunlar bana göre somut kriterler, fakat bunu rüya tabirleri haline getirdiler. Tüm bu yaşananlar çok olumlu görülüyor olmalı ki bu politikaların mimarını Türkiye’nin başbakanı, iktidar partisinin de genel başkanı yapıyorlar.” şeklinde konuştu.
Son olarak yurtdışındaki Türk okullarına değinen başarılı yazar, Türk okulları gerek içeride, gerek tüm dünyadaki örmekleriyle olsun Türkiye’nin üretebildiği en iyi markadır. Ben iktidarın yaklaşımını samimi ve doğru bulmuyorum. Okulların müfredatında kanunlara aykırı bir şey varsa bunu sorgularsınız. Ama böyle bir şey yoksa okulun bahçesine niye yol geçiriyorsunuz? Kendi okullarınızı niye başka ülkelerin yönetimlerine jurnalliyorsunuz? Bu, Fransa'nın Türkiye'ye "Saint Benoit'yı kapatın, burada karışık işler cereyan ediyor" demesi gibi bir şey. Akla aykırı bir şey, burada büyük ah aldılar, insanları çok üzdüler. Bunlar karşılıksız kalmaz. Okulların evvela dönüşüyor vaadiyle kandırılıp daha sonra kapatılma şartlarıyla yüz yüze bırakılması... Bunlar ayıp şeyler, buna alet olan arkadaşlar da günün birinde hatıralarına ne yazacaklar çok merak ediyorum.” dedi.