08 Mar 2009 14:40 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:35

AHMET TEZCAN SABAH GAZETESİ'NDEN NASIL KOVULDU?..İŞTE TEZCAN'IN MERAK EDİLEN KOVULMA HİKAYESİ!..

Başbakanlık eski basın müşaviri Ahmet Tezcan Sabah'tan kovulmasının perde arkasını anlattı.

İŞTE AHMET TEZCAN'IN MERAK EDİLEN KOVULMA ÖYKÜSÜ

Yedi ay önce Başbakanın basın müşaviriydiniz, istifa ettiniz Sabah gazetesi yönetim kurulu yayın danışmanı oldunuz ve yaklaşık bir ay önce kovuldunuz. Siz gerçekten Sabah gazetesinden kovuldunuz mu? Bu benim aklıma hiç yatmıyor...


- Kovuldum. Beni Serhat Albayrak işe aldı ve Serhat Albayrak çıkardı. Bence son derece makul.

Bu sertlikte olmamıştır. Başbakanın eski basın müşavirisiniz, Serhat Albayrak başbakanın damadının erkek kardeşi, Ahmet Çalık başbakana yakın bir işadamı. Serhat Albayrak'ın babası Sadık Albayrak arkadaşınız ve başbakanın dünürü.

- Olabilir. İş başka, arkadaşlık başka. Olmadı. "Sizinle çalışmama kararı aldık" dendi. İnsan kaynakları müdürü aradı, bildirdi. Sonra Serhat Albayrak'la üç dakika görüştük. "Hayırlısı olsun" dedim, çıktım.

Yerinize biri geldi mi?

- Gelmedi. İhtiyaç yok bence. Dolu bardağı dolduramazsınız. Bardak dolu.

Peki, siz bardağın dolu olduğunu daha önceden hismetmiş miydiniz? Yoksa kovulmanız büyük sürpriz mi oldu?

- Sürpriz olmadı. Biliyordum, ayak sesleri vardı bunun. Çalışma stilimiz birbiriyle örtüşmedi. " Yavaş yavaş, grup içi dengeler" denen bir uygulama vardır ya, ben biraz hızlıydım. Hatta haddinden fazla hızlıydım. Genel yapı içinde uyum kaybolmuştu. Grup sinerjisi yoktu. Sabah, ATV, Yeni Asır, dergiler birbirinden çok kopuktu. Ben koordinasyon olsun istedim. Çünkü karşılaştığım yapı babıali tarihinde görüp görebileceğim ender bir yapıydı, benim için zenginlik oldu açıkcası. "Bu da olabiliyormuş demek ki" dedim yani. Yayın politikasında da aklıma yatmayan işler vardı. Gerçek anlamda gazetecilik yapılmıyordu. Biraz danışmanlığın ötesine geçtim galiba ben de.Üç maymunu oynayamadım. Ahmet Çalık iyi niyetli bir insan. Eylülde, Ramazan bayramında herkese yarım maaş ikramiye dağıttı herkese. Fakat buna rağmen Ergun´un seçtiği belli birilerine "aman bunlar başka gazeteyegidecek" diye yedi sekiz maaş ikramiye dağıtıldı. Kibar soygun yapıldı. büyük üç kağıttı. Çünkü asla gitmeyecek olanlara, gidecekmiş gibi gösterilip dağıtıldı o paralar. Bu büyük huzursuzluk yarattı. Ergun gitti, onunla birlikte aman gidecekler denilip de parayı alan herkes orada hala. Olacak iş değildi. Gazetecilik düzgün yapılmıyordu. Oradadaki bazı entrik zekalar, bu zekalarının onda birini gazetecilik yapmak için kullansalar gerçekten Sabah gazetesi uçardı.Kendi de yazdı ya zaten veda yazısında ( Ergun Babahan) Bu kadar arabesk bir veda yazısı da hiç görmemiştim. Ama şu anda kimlerle olduğuna bakarsanız o yazının çelişkileri de çıkar ortaya. O yazıda " bir hayat tarzını ve ayrıcalıkları bırakıp gidiyorum" diye yazdı. Gazetecilik yerine bir hayat tarzı ve ayrıcalıklara odaklanmışlardı işte. Biz gelene kadar -Rıdvan Memi ile birlikte- o gazete Deniz Feneri ile ilgilihaber yapmamıştı. Böyle bir vaka vardı. Bir vakıayı hiç görmemekle tamamen yalan haber yazmak arasında hiç fark yok. Deniz Feneri'ni görmeyeceksin Zahit Akman'ın basın toplantısını Yeni Şafak ve Starla aynı gün yayınlayacaksın. Olur mu öyle şey? Olanı olduğu gibi ver bütün tarafların görüşünü de koy, hakkaniyetli ol, gazetecilik neyi gerektiriyorsa onu yap. Sonra Genelkurmay brifingi için 4. dünya ülkesi gibi "başbuğ kriterleri" diye manşet atacaksın, buna da gazetecilik diyeceksin. Benimle aynı gün işe başlayan Haber Koordinatörü Rıdvan Memi bu anlayışı değiştirmek için tam 4 ay ne çileler çekti orda, birinci dereceden şahidiyim. Dayanılmazdı gerçekten.

Sizin Ergun Babahan'la en başından iyi başlamadı zaten ilişkiniz değil mi? Sizi yazı işleri toplantısından kovdu. En azından böyle yazıldı.

- Çok kabaydı gerçekten. Ben toplantıya geldim arkadaşlara oda oda dolaşacağıma toplu merhaba demek istedim. "De bakalım merhabanı" deyince benim tepem attı. Ama o tavır şahsıma değildi, pozisyonumaydı. Yerini koruma refleksiydi Ergununki. Dolayısıyla oradan kovulan ben değildim. Bunu gördüm. Güldüm, çıktım odadan. İlk geldiğim gün başlamıştı problem.İstanbul'a gelip Serhat Albayrak'la anlaştığım gün Ergun'la binanın girişinde karşılaştık, ona bildirmemişler sanırım beni almak istediklerini, "ooo nasılsın" diye tokalaşıp öpüştük, ben ayrıldım Ankara'ya döndüm istifamı vermek için. Benim kurum içi duyurum yapıldığında Ankara'daydım. Ankara büroyu ziyarete gittim. Okan Müderrisoğlu ve bütün arkadaşlar ordaydı. Konuştuk, sohbet ettik. Sonra Okan Müderrisoğlu'na yapmadıklarını bırakmamışlar "neden onunla ilgilendin" diye. Üç gün sonra da yazıişlerindeki ohadise yaşandı. Komedi yani...

Siz kovulduğunuza göre, Serhat Albayrak da hükümeti ne olursa olsun desteklemek istiyor demek ki diyeceğim ama Ergun Babahan da Sabah'dan gitti. Kim aslında ne istiyor, anlamadım.

- Öyle bir şey söz konusu değil. Ergun gitmedi o da benim gibi kovuldu. Haber Koordinatörü Rıdvan Memi, yeni bir haber yapılanması istemişti. Buna çok ihtiyaç vardı çünkü. Ergun karşı çıktı. Çok ciddi kriz oldu. Rıdvan Memi, benim yapılanmam şudur dedi. Ergun kabul etmedi. Araya birşeyler soktu, muğlak bıraktı. Derken yönetim hem Ergun'un hem Rıdvan'ın gitmesine karar verdi. Ergun Babahan kovulabileceğini hiç düşünmedi bence. Ahmet Çalık'a da herhalde çok aracı gitti, biliyorum ama Ahmet Bey fikrinden geri dönmedi. Ergun Babahan, zekasını gazetecilik için kullansaydı Ertuğrul Özkök'ü yerinden sarsardı. Yazık oldu, bence büyük bir fırsatı kaçırdı.