Ahmet Taşgetiren'den Türkiye'nin "Diyanet" manşetlerine tepki: Niyet ne, er geç anlaşılacak!
Star yazarı Ahmet Taşgetiren Türkiye gazetesinin Diyanet İşleri Başkanı Görmez aleyhine yayınlarını isim vermeden eleştirdi.
İhlas Medya Grubu bünyesindeki Türkiye gazetesi ve TGRT Haber bir
süredir Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'i hedef tahtasına
koydu.
"Kutlu Doğum FETÖ icadı" manşetiyle su üstüne çıkan, Görmez'in
Fethullah Gülen'e yazdığı mektupla devam eden manşet serisine Star
gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren'den çok dikkat çekici bir tepki
geldi.
"O YAPININ BAŞKA İŞLERİNDEKİ SORUNLAR KONUYULMAYA
BAŞLANACAK"
Kutlu Doğum Haftası'nın FETÖ ile ilgisi olmadığını belirten Ahmet
Taşgetiren, tepkiler için de "İşin içinde biraz Diyanet İşleri
Başkanı Mehmet Görmez Hoca ile hesaplaşma gibi bir damar var.
Sebebi henüz anlaşılabilmiş değil ama er geç anlaşılır" dedi.
Taşgetiren yazısını "Bir yapı var bu kampanyanın arkasında. Niyet
ne, er geç anlaşılacak. O yapının başka işlerindeki sorunlar da
konuşulmaya başlanacak." diye bitirdi.
İşte Taşgetiren'in Star gazetesindeki o
yazısı:
KUTLU DOĞUM ALANINDAKİ HESAPLAŞMA!..
Diyanet'te Prof. Dr. Tayyar Altıkulaç'a,Prof. Dr. Sait
Yazıcıoğlu'na kadar pek çok Diyanet İşleri Başkanı'nın, Başkan
Yardımcısının, Din İşleri Yüksek Kurulu üyelerinden 100'e yakın
insanın yer aldığı bir toplantı... İçlerinde bir tek FETÖ mensubu
yok.
“Kutlu Doğum'”la ilgili tartışmaları değerlendirmek üzere yapılan
bir toplantı bu.
Bir kampanya yürüyor ya.
“Kutlu Doğum FETÖ işi”tarzında.
Sözü Tayyar Altıkulaç alıyor önce.
“Benim zamanımda başladı Kutlu Doğum” diyor.
Ne zaman o?
1989.
Teklif kimden?
Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay'dan.
Nerede FETÖ?
Kutlu Doğum gibi bir düzenleme için sebep şu: Mevlid Kandili,
kameri aylara göre geldiği ve senenin bütün aylarına göre değiştiği
için, özellikle yaz aylarında Peygamberimizi tanımaya - tanıtmaya
ilişkin programlara katılım neredeyse sıfır noktasına kadar
düşüyor. Oysa bir kandil kutlamasının ötesinde, Rasulullah
sallallahü aleyhi ve sellem Efendimizi bütün toplum kesimlerine
anlatmak için farklı zeminler oluşturalım. Bunun için de, 12
Rebiulevvel 571'in tekabül ettiği 20 Nisan'a uygun bir tarihe 14-20
Nisan arasını Kutlu Doğum Haftası ilan edelim.
Devam ediyor:
Mevlid Kandili yine devam etsin. O gün camilerimizde yine
programlar yapalım. Kutlu Doğum Mevlid Kandili'nin yerine
geçmesin.
Program başlıyor. 1989'dan bu yana tam 28 yıl, toplumumuzun
Rasulullah (s.a.v.) ile ilgili bilgi, sevgi ilişkisinde bir eksilme
oldu mu? Mevlid Kandili unutuldu mu? Tabii ki hayır. Gerek
camilerde cami görevlileri, gerek ilahiyat hocaları, gerek
okullarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenleri, gerek
anne-babalar, Kutlu Doğum haftasında (ki bu bir haftanın ötesine
geçmiş, aylara, neredeyse bütün yıla yayılmış programlar haline
gelmiştir) adeta Siyer'i insanımızın gönül dünyasına taşıdılar. Bu
kutlamalar vesilesiyle oluşan bu büyük coşkunun rahatsız ettiği
kesimler de olmuştur, ama o kesimlerin öteden beri Türkiye'deki her
türlü “Dini canlılık”la problemi vardır.
Şu son zamanlarda “Kutlu Doğum” aleyhine kampanyanın çıkışında dini
yayın rengi bulunan bir TV kanalıyla ve onun arkasındaki irade ile
devreye girmesi acaip bir durum.
Bu kampanyanın, bugün vurulacak her şeyin üzerine yapıştırılmaya
çalışılan “FETÖ bağlantısı” ile yürütülmesi ayrı bir kurnazlık.
Ne var burada gerçekten anlaşılabilmiş değil.
O toplantıda 100'e yakın insandan bir teki bile farklı bir şey
söylemiyor. Hatta öğrenebildiğim kadarıyla Diyanet İşleri Başkanı
Prof. Dr. Mehmet Görmez, “Farklı bir düşüncesi olan lütfen
söylesin” diye ısrar ediyor. Ama yok. Yok çünkü bu işle FETÖ'nün
asla ilgisi yok. Başlatan belli, yürütenler belli, o yapı, bu süreç
içinde kendi ölçülerine göre tartışılacak nitelikte program
düzenlediyse, bu, Diyanet öncülüğünde yürüyen programları neden
gölgelesin?
O toplantıda Altıkulaç Hoca'ya“Programı siz başlattınız, neden
çıkıp savunmuyorsunuz?” gibi sitemlerde de bulunuluyor.
O toplantıdan “Kutlu Doğum” ifadesinden rahatsızlık varsa gibi bir
yaklaşımla “Adı Siret Haftası olsun ama bu uygulama devam etsin”
tarzında bir karar çıkıyor.
Bu kurul önemli. Din İşleri Yüksek Kurulu'nun genişletilmiş hali
bu. Bu kurul, 12 Eylül döneminde bile “Başörtüsünün İslam'ın gereği
olduğu” kararını verebilmiş ve “Dönemin Askeri iradesi”nin kararına
itiraz etmekten kaçındığı bir kurul.
İşin içinde biraz Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez Hoca ile
hesaplaşma gibi bir damar var. Sebebi henüz anlaşılabilmiş değil
ama er geç anlaşılır. Mehmet Görmez Hoca ile FETÖ arasında irtibat
kurma girişimleri FETÖ işini sulandırmanın dik alası olmaktan öte
bir anlam taşımıyor.
Burada siyasi iradenin kampanyaya kredi açıyor gözükmesini
problemli bulurum. Diyanet'ten sorumlu Başbakan Yardımcısı Numan
Kurtulmuş Bey'in kampanyayı onaylar biçimdeki ilk açıklamalarını
çok erken açıklanmış tavır olarak değerlendiriyorum.
Bir yapı var bu kampanyanın arkasında. Niyet ne, er geç
anlaşılacak. O yapının başka işlerindeki sorunlar da konuşulmaya
başlanacak.