Ahmet Taşgetiren'den olay yazı: Erdoğan Ak Parti'yi Cem Küçük'ün,Fuat Uğur'un, ROK'un durduğu yere mi yerleştirdi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Tekkeye mürid aramıyoruz" sözlerinin hedefindeki isimlerin başında gösterilen Star yazarı Ahmet Taşgetiren bugün oldukça sert bir yazı yazdı.
"Ahmet Taşgetiren başta, bütün İslamcılar haddini bilsin"
şeklindeki çıkışlara cevap veren Taşgetiren, "Öyle mi yapalım,
haddimizi bilip, Ak Parti ile ilgili ahkam kesmekten vaz mı
geçelim?" diye sordu.
BEN DE KENDİ YOLUMU SIRAT-I MÜSTAKİM OLARAK
GÖRÜYORUM!
"Tayyip Bey kendi yolunu “Sırat-ı müstakim” olarak niteliyor, ben
de kendi yolumu “Sırat-ı müstakim” olarak niteliyorsam, “Sırat-ı
müstakim”lerimizi mi farklılaştıralım?" diyen Taşgetiren,
sonrasında daha sert bir soru daha sordu:
TAYYİP BEY PARTİYİ NEREYE YERLEŞTİRDİ?
"Tamam, anladık diyelim, Tayyip Bey İslamcılar'a tavır koydu,
haddini bildirdi, peki Ak Parti'yi nereye yerleştirdi Tayyip
Erdoğan? Cem Küçük'ün, Fuat Uğur'un, Rasim Ozan Kütahyalı'nın
durduğu yere mi?"
HAYRETTİN KARAMAN'I DA MI DIŞLADI?
Daha birkaç gün önce Hayreddin Karaman'nın sahiplenerek İslamcılığı
yazdığını hatırlatan Ahmet Taşgetiren şöyle devam etti: "Hoca,
malum referandumda 'Evet' için 'Farz fetvası' vermişti. Ne dersiniz
Tayyip Bey'in sözleri onu da mı dışlıyordu yoksa?"
İşte Ahmet Taşgetiren'in o yazısı:
'SIRAT-I MÜSTAKİM'
Cumhurbaşkanı Erdoğan Hindistan dönüşünde gazetecilere “Ak Partiyi
destekleyen yazarlar arasındaki tartışma”nın sorulması üzerine
şunları söylüyor:
“İslamcı olanlar atılıyor, İslamcı olmayanlar getiriliyor'
deniliyor. Bir siyasi partinin çalışmalarında, İslamcı olmak ya da
olmamak şeklinde bir ayrım yapmak zaten yanlış. Biz tekkeye mürit
aramıyoruz ki.”
Hemen balıklama atlayan bir çevrenin yorumu şu:
- Tayyip Erdoğan İslamcılara resti çekti.
- Ahmet Taşgetiren başta, bütün İslamcılar haddini bilsin.
Öyle mi yapalım, haddimizi bilip, Ak Parti ile ilgili ahkam
kesmekten vaz mı geçelim?
Ak Parti'nin benim değerlerimi taşımadığına mı inanalım?
Tayyip Bey kendi yolunu “Sırat-ı müstakim” olarak niteliyor, ben de
kendi yolumu “Sırat-ı müstakim” olarak niteliyorsam, “Sırat-ı
müstakim”lerimizi mi farklılaştıralım?
Tamam, anladık diyelim, Tayyip Bey İslamcılar'a tavır koydu,
haddini bildirdi, peki Ak Parti'yi nereye yerleştirdi Tayyip
Erdoğan? Cem Küçük'ün, Fuat Uğur'un, Rasim Ozan Kütahyalı'nın
durduğu yere mi?
Ak Parti'nin 16 yıllık yolculuğu da bu muydu?
Ak Parti'ye tam da bunun için mi kapatma davası açılmıştı?
Tayyip Erdoğan'a sistemin koyduğu rezerv onun kimliğinden ve o
kimlik içinden doğan politikalardan başka sebeplerle miydi?
Çok şey söylenebilir ama önce bazı şeyleri yerli yerine oturtmak
gerekiyor.
Tayyip Erdoğan, partiye katıldığı toplantıda yaptığı konuşmada tam
bir reel-politik değerlendirmesi yaptı, şöyle dedi:
“Yüzde 51.4 Ak Parti oyu değildir, ama şunu da söyleyeyim, yüzde
48.6 da bir CHP oyu değildir. Onun için kimse kimseyi aldatmasın,
önümüzde yerel seçimler var, inşaallah 2019 Kasım'ında parlamento
ve başkanlık seçimi var. Orada her şey daha net ortaya
çıkacaktır.”
Bu sözlerin anlamı ne?
Herkes özellikle başkanlık seçimi için, farklı eğilimlerin bir
araya gelmesinin gerekliliğini biliyor. Bu gereklilik yerel
seçimler için de hayati önem taşıyor. 'Evet'lerin sadece Ak Parti
oyları olmaması da bu yüzden, “Hayır”ların sadece CHP oyları
olmaması da bu yüzden. Belli Tayyip Bey, 2019'a kadar “Evet”lerin
kendi adaylığını destekleyici istikamette gitmesini isteyecek,
hatta rakamların bu riskli alandan çıkıp yükselmesine çalışacak ve
belli ki onun başkanlığına karşı çıkanlar da öncelikle yüzde
48.6'yı bir arada tutmaya, sonra da onu yüzde 50'nin üzerine
çıkarmaya çalışacak.
Hesap çok kolay değil.
Tayyip Bey'in avantajı var.
Karşı cenahın birlikteliğini sağlamak ise çok zor. En başta aday
belirleme safhasında ciddi farklılaşma ihtimali bulunuyor.
Sonrasında ideolojik farklılaşma ihtimali çok yüksek. Onun
belirtileri de şimdiden görülüyor.
Ancak, Ak Parti cenahında açılan tartışma da, hayra alamet değil.
İslamcılık tartışması, durduğu yerde dondurulacak bir nesne gibi
görünmüyor.
Şöyle bir soruyu bence herkes ciddiye almalı:
- Ak Parti'de ideolojik bir ayrışma mı yaşanıyor?
Bu ayrışma Anavatan'da yaşandı, hatta Adalet Partisi'nde yaşandı.
Anavatan'daki türbülans acaba İstanbul'da bayan Özal'ın liberaller
safında inisiyatif alması ile mi başlamıştı?
Demirel “Siyasi hayatımda en büyük hata, sonradan Demokratik
Parti'yi kuracak olanların kopmasını önleyecek adımları atmamaktır”
demişti.
Ak Parti'de yaşananları herkes bir kere daha düşünmeli.
Ben, Refah'a “kitleleri kucaklayan bir siyaset” önerisinde
bulunurken o zaman “Ne yani Refah'ı kitle partisi yapıp dejenere
olmasının yolunu mu açmak istiyorsun?” diye tepki görmüştüm.
Ak Parti'nin “İslamcı” bir parti olarak çıkmasını hiçbir zaman
önermedim. Geniş kitlelerin kucaklanmasını zaruri gördüm. Ama bu
hareketin bir “misyon”unun bulunduğu da öndeki bütün simalar
tarafından tekrarlanarak geldi.
Daha birkaç gün önce Hayreddin Karaman Hoca, İslamcılığı yazdı.
Sahiplenerek. Hoca, malum referandumda “Evet” için “Farz fetvası”
vermişti. Ne dersiniz Tayyip Bey'in sözleri onu da mı dışlıyordu
yoksa?
Ne diyeyim: Fesat ehlinin kumpasına, sırat-ı müstakimin kaybına
fırsat verme!