Ahmet Taşgetiren'den Haşmet Babaoğlu'na salvo atış: Sen önce çamurluktan çık, adam ol!
Star yazarı Ahmet Taşgetiren ile Sabah yazarı Haşmet Babaoğlu'nun birbirlerinin isimlerini anmadan başlattıkları tartışma devam ediyor.
Babaoğlu'nun "Hiç utanmadan köşesinden kendi milletini krizle,
darbeyle, savaşla korkutmak için bin dereden 'taş' getiren mahcup
'hayır'cılara baktıkça 'Pes' diyorum" ifadesine tepki gösteren
Taşgetiren, "Sen önce çamurluktan çık, adam ol. Sana senin
kelimelerinle hitap etmeyeceğim" diye yazdı.
Taşgetiren, "Herkes bütün kartlarını açtı mı?" başlığıyla
bugün yayımlanan yazısında şu ifadelere yer verdi:
"Ona: Bir çamur adam. İkide bir Taşgetiren'e yapışmaya çalışıyor.
Ama tutmaz. Sen önce çamurluktan çık, adam ol. Sana senin
kelimelerinle hitap etmeyeceğim. Çünkü kalemim kirlenir"
Haşmet Babaoğlu ne demişti?
Babaoğlu, dün (28 Mart 2017) yayımlanan yazısında, "milli medyada
yazıp çizmesine rağmen Avrupalılarla birlik halinde kendi milletini
korkutanları anlayabilir miyiz?" ifadesini kullandı. Babaoğlu, "Hiç
utanmadan köşesinden kendi milletini krizle, darbeyle, savaşla
korkutmak için bin dereden "taş" getiren mahcup 'hayır'cılara
baktıkça 'Pes' diyorum" diye yazdı.
Haşmet Babaoğlu'nun "Alçaklığın bu kadarı" başlığıyla bugün
yayımlanan yazısı şöyle:
Birbirlerinden ölümüne korkmaya başladılar...
Emin olun ki...
Almanya ve Fransa iki insan olup gece karanlığında bir sokakta
karşılaşsaydılar, sırtlarını duvara verip tetikte dururlardı.
İtalya deseniz, yüzüne gülümseyip sürekli arkasından konuşan bu
mahalleden sıkıldı, canına tak etti.
İspanya sevdiklerini, malını, mülkünü, geleceğini mahallenin dayısı
Almanya'ya kaptıralı çok oldu. Teslim mi olsun, isyan mı etsin, bir
türlü karar veremiyor.
Yunanistan'ın cebi delik!
Gününü zor kurtarıyor ve geceleri kafayı yastığa koyduğunda
mahallenin yedi sülalesine sövüp sayıyor.
İngiltere mi? O zaten mahalleden ayrıldı, köprüleri attı.
Daha neler neler!
En son racon kesecek bir "abi" aradılar; yolları Vatikan'a
çıktı.
Papa'nın önünde sepet gibi dizildiler ama içlerindeki güvensizlik
ve korkuyu bastırmaları ne mümkün!
***
Peki, birbirlerinden duydukları tedirginliği kaldırmak için ne
yapıyorlar, diye soracak olursanız...
Cevap net: Birlik olmalarını sağlayacak bir "öteki" inşa etmeye
çalışıyorlar.
Yani bizim Avrupa'nın "öteki"si olduğumuz o çok eski duygu iklimini
hortlatıyorlar.
Tabii bunda bile dürüst değiller.
O yüzden de referandumu günah keçisi haline getirdiler.
Akılları sıra bizi korkutuyorlar.
Bakanları, bürokratları, aydınları, medyalarıyla üzerimize çullanıp
"Referandumdan evet çıkarsa, sizi fena yaparız ha!" demeye
getiriyorlar.
Tehditlerinin, terbiyesizliklerinin sonu gelmiyor.
Bir bakıma iyi de oluyor!
Böylece üzerlerine örttükleri yaldızlı demokrasi ve hukuk şalı
omuzlarından kayıp çirkinliklerini çırılçıplak bırakıyor.
***
Eh, diyelim ki Avrupalıyı anladık...
Çünkü bir "Avrupa medeniyeti" projesi olarak muazzam bir duygusal
yatırım ve ekonomik emek verdikleri Avrupa Birliği'nin çatırdaması
onları çıldırtıyor.
Diyelim ki, bizim burada doğduğuna pişman "beyazlar"ın ruh hali de
onlardan farklı sayılmaz.
Zaten varlıkları bir Avrupalı göz tarafından onaylanmadan yaşamayı
bilmiyorlar ki!
Fakat milli medyada yazıp çizmesine rağmen Avrupalılarla birlik
halinde kendi milletini korkutanları anlayabilir miyiz? Asla!
Hiç utanmadan köşesinden kendi milletini krizle, darbeyle, savaşla
korkutmak için bin dereden "taş" getiren mahcup "hayır"cılara
baktıkça...
Pes, diyorum...
Bu kadar alçaklık olmaz, olamaz.
Bu tarlaları nasıl böyle derin sürmüşler?...