28 Mayıs 2015 11:02
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:36
Ahmet Taşgetiren: Mesele Diyanet değil, hala anlamadınız mı?
Star yazarı Ahmet Taşgetiren son zamanlarda Mercedes makam aracı nedeniyle gündemde olan Diyanet İşleri Başkanlığı tartışmasını köşesine taşıdı.
Ahmet Taşgetiren "Diyanet tartışması”, aslında sadece “Diyanet tartışması”ından ibaret değil. Hala anlamadınız mı diye sorarak başladığı yazısında "Diyanet CHP için nedir? MHP için, HDP için nedir?" sorusuna yanıt aradı.
İşte Kekeç'in yazdıkları:
CHPNİN MHP'NİN YAKLAŞIMI STATÜKONUN AYNISIDIR
Evet, dindar kesimlerin gözünde Diyanet, uzun süre, statükonun dini alanı kontrol etmek için oluşturduğu bir yapı olarak görüldü, kurulu düzenin Diyanet’e verdiği anlam da o idi. Cumhuriyet, galat-ı meşhur bir anlayışa göre “Türk-Sünni-Hanefi” bir iç muhteva taşımaktaydı. Bu, galat-ı meşhur, yani ünlenmiş yanlıştı, çünkü evet Cumhuriyet’in “Türk vurgusu” tartışılmazdı ama, din ile ilişkisi, bu Türk vurgusu içinde İslam’a yer verilmiş olsa bile, o İslam’ın laik mantık içinde çerçevelenmesi, indirgenmesi idi ve Diyanet, bu indirgemenin dışına taşacak her islami yönelişi bloke etme misyonu ile görevlendirilmişti.
O yüzden de dindar toplum kesimleri Diyanet’in tasarruflarını sorgulayarak, hatta islami bilinç geliştikçe mesafe koyarak ve Diyanet’in özerk hale getirilmesi talebini seslendirerek geldiler.
CHP’nin Diyanet yaklaşımı statükonun birebir aynıdır. MHP, tepedeki eğilimler farklılaşmış olsa bile, dayandığı toplum kesimi itibariyle daha hizmet boyutlu bir Diyanet düşünür.
HDP, KURUCU KÜRT PARTİSİ OLMA İDDİASINDA
HDP, tıpkı CHP gibi, “Kurucu Kürt tek partisi olma” iddiasıyla Diyanet’e benzer bir format atma arayışındadır. Onun için Diyanet’i kaldırıp yerine daha seküler ifadelerle “İnanç İşleri Başkanlığı” gibi bir formüle yönelmiştir.
Bir makam aracı tartışmasından yola çıkıp, konunun “Diyanet’in misyonu”na kadar gelmesi anlamsız değildir. Aslında Türkiye’de “Sistem tartışması”nın bir boyutu hep Diyanet’in statüsü ya da misyonu ile de ilgilidir.
Bu kurum, CHP zihniyetinin “Bizim için Diyanet Tapu Kadastro kurumundan farksızdır” dediği kurumdur.
İbrahim Elmalı Diyanet İşleri Başkanı iken (1965) yaptığı bir Kuzey Afrika gezisinden apar-topar çağrılarak emekli edilmiştir. Çünkü orada başındaki sarıkla adeta bir Osmanlı esintisine yol açmış, bu da statükonun “Diyanet formatı”na aykırı bulunmuştur.
Acaba Birinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye Cumhuriyeti kurulurken yeni Türkiye’nin İslam coğrafyası ile asla İslam ekseninde irtibat kurmaması gibi bir derin uzlaşma mı vardır?
MESELE MAKAM ARACI MI MEHMET GÖRMEZ Mİ?
Bence hayati soru şudur:
Bir makam aracı tartışmasında asıl tartışılan makam aracı mıdır, yoksa Mehmet Görmez’in Diyanet’in içini doldurma biçimi midir?
CHP, MHP, HDP ve Gülen camiasının aktörleri bugüne kadar hiç makam aracı kullanmadılar mı, bu araçlar hiç Mercedes ve benzeri lüks nitelik taşımadılar mı, bu tür araçlar artık herhangi bir iş adamının binek aracı haline gelmedi mi, Kılıçdaroğlu, 1990 model Renault ya da Kartal’a mı biniyor?
Bu soruların sorulması bile abestir ama tartışmanın indiği seviye, maalesef böyle bir soru sormayı kaçınılmaz hale getirmektedir.
İşin sırrını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Vatikan’a niye bakmıyorlar?” sorusu net olarak açıklıyor. Devam ediyor cumhurbaşkanı:
“Mehmet Görmez sadece bu ülkenin dini lideri değildir. İslam dünyası içerisinde bu coğrafyanın saygın bir dini lideridir.”
Şöyle bir kadim söz var: “Şerefül mekan bil mekin” Anlamı “Mekanın şerefi, orada oturandan gelir” demektir.
UFUK, NİYET VE SAMİMİYET...
Bir süredir Diyanet İşleri makamının oturanların birikimi, yüreği ve ufku ile bağlantılı olarak daha derinlikli bir muhteva kazandığını görmek gerekiyor. Mehmet Görmez Hoca, bu noktada daha da özgün bir performans sergilemiştir. En son Kudüs gezimizde onun Miraç’taki ziyareti ve okuduğu Cuma hutbesinin izlerini gördük. Kendisi ile Brüksel’de icra edilen Avrupa Müslümanları Şurasında beraber oldum. Orada Diyanet’in şahsında Türkiye’ye bakışı gördüm. Başka uluslararası ortamlarda Diyanet’in durduğu yer çok özeldi. Avrasya İslam Şurası, Afrika Müslümanları ile buluşma vs... Papa ile görüşürken de Müslümanlar adına bir itibar adamı görmek istiyor insan.
Türkiye’nin küresel tırmanışı bir gerçek.
Ve orada İslam dünyası ile ilişkiler, farklı ve çarpıtılmış islami görüntülere karşı arı-duru bir İslam temsili son derece hayati.
İşte orada Diyanet’i tartışırken ufuk, niyet ve samimiyet farkı çok net olarak ortaya çıkıyor.
İşte Kekeç'in yazdıkları:
CHPNİN MHP'NİN YAKLAŞIMI STATÜKONUN AYNISIDIR
Evet, dindar kesimlerin gözünde Diyanet, uzun süre, statükonun dini alanı kontrol etmek için oluşturduğu bir yapı olarak görüldü, kurulu düzenin Diyanet’e verdiği anlam da o idi. Cumhuriyet, galat-ı meşhur bir anlayışa göre “Türk-Sünni-Hanefi” bir iç muhteva taşımaktaydı. Bu, galat-ı meşhur, yani ünlenmiş yanlıştı, çünkü evet Cumhuriyet’in “Türk vurgusu” tartışılmazdı ama, din ile ilişkisi, bu Türk vurgusu içinde İslam’a yer verilmiş olsa bile, o İslam’ın laik mantık içinde çerçevelenmesi, indirgenmesi idi ve Diyanet, bu indirgemenin dışına taşacak her islami yönelişi bloke etme misyonu ile görevlendirilmişti.
O yüzden de dindar toplum kesimleri Diyanet’in tasarruflarını sorgulayarak, hatta islami bilinç geliştikçe mesafe koyarak ve Diyanet’in özerk hale getirilmesi talebini seslendirerek geldiler.
CHP’nin Diyanet yaklaşımı statükonun birebir aynıdır. MHP, tepedeki eğilimler farklılaşmış olsa bile, dayandığı toplum kesimi itibariyle daha hizmet boyutlu bir Diyanet düşünür.
HDP, KURUCU KÜRT PARTİSİ OLMA İDDİASINDA
HDP, tıpkı CHP gibi, “Kurucu Kürt tek partisi olma” iddiasıyla Diyanet’e benzer bir format atma arayışındadır. Onun için Diyanet’i kaldırıp yerine daha seküler ifadelerle “İnanç İşleri Başkanlığı” gibi bir formüle yönelmiştir.
Bir makam aracı tartışmasından yola çıkıp, konunun “Diyanet’in misyonu”na kadar gelmesi anlamsız değildir. Aslında Türkiye’de “Sistem tartışması”nın bir boyutu hep Diyanet’in statüsü ya da misyonu ile de ilgilidir.
Bu kurum, CHP zihniyetinin “Bizim için Diyanet Tapu Kadastro kurumundan farksızdır” dediği kurumdur.
İbrahim Elmalı Diyanet İşleri Başkanı iken (1965) yaptığı bir Kuzey Afrika gezisinden apar-topar çağrılarak emekli edilmiştir. Çünkü orada başındaki sarıkla adeta bir Osmanlı esintisine yol açmış, bu da statükonun “Diyanet formatı”na aykırı bulunmuştur.
Acaba Birinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye Cumhuriyeti kurulurken yeni Türkiye’nin İslam coğrafyası ile asla İslam ekseninde irtibat kurmaması gibi bir derin uzlaşma mı vardır?
MESELE MAKAM ARACI MI MEHMET GÖRMEZ Mİ?
Bence hayati soru şudur:
Bir makam aracı tartışmasında asıl tartışılan makam aracı mıdır, yoksa Mehmet Görmez’in Diyanet’in içini doldurma biçimi midir?
CHP, MHP, HDP ve Gülen camiasının aktörleri bugüne kadar hiç makam aracı kullanmadılar mı, bu araçlar hiç Mercedes ve benzeri lüks nitelik taşımadılar mı, bu tür araçlar artık herhangi bir iş adamının binek aracı haline gelmedi mi, Kılıçdaroğlu, 1990 model Renault ya da Kartal’a mı biniyor?
Bu soruların sorulması bile abestir ama tartışmanın indiği seviye, maalesef böyle bir soru sormayı kaçınılmaz hale getirmektedir.
İşin sırrını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Vatikan’a niye bakmıyorlar?” sorusu net olarak açıklıyor. Devam ediyor cumhurbaşkanı:
“Mehmet Görmez sadece bu ülkenin dini lideri değildir. İslam dünyası içerisinde bu coğrafyanın saygın bir dini lideridir.”
Şöyle bir kadim söz var: “Şerefül mekan bil mekin” Anlamı “Mekanın şerefi, orada oturandan gelir” demektir.
UFUK, NİYET VE SAMİMİYET...
Bir süredir Diyanet İşleri makamının oturanların birikimi, yüreği ve ufku ile bağlantılı olarak daha derinlikli bir muhteva kazandığını görmek gerekiyor. Mehmet Görmez Hoca, bu noktada daha da özgün bir performans sergilemiştir. En son Kudüs gezimizde onun Miraç’taki ziyareti ve okuduğu Cuma hutbesinin izlerini gördük. Kendisi ile Brüksel’de icra edilen Avrupa Müslümanları Şurasında beraber oldum. Orada Diyanet’in şahsında Türkiye’ye bakışı gördüm. Başka uluslararası ortamlarda Diyanet’in durduğu yer çok özeldi. Avrasya İslam Şurası, Afrika Müslümanları ile buluşma vs... Papa ile görüşürken de Müslümanlar adına bir itibar adamı görmek istiyor insan.
Türkiye’nin küresel tırmanışı bir gerçek.
Ve orada İslam dünyası ile ilişkiler, farklı ve çarpıtılmış islami görüntülere karşı arı-duru bir İslam temsili son derece hayati.
İşte orada Diyanet’i tartışırken ufuk, niyet ve samimiyet farkı çok net olarak ortaya çıkıyor.