Ahmet Takan’dan çarpıcı mülteci yorumu! İşte ABD'nin planı...
Ahmet Takan Türkiye'ye mülteci akınında ABD'nin rolünü ve Orta Doğu planını köşesine taşıdı.
Korkusuz gazetesi yazarı Ahmet Takan Türkiye'ye yönelik mülteci akınını ve ABD'nin bölgedeki stratejisini köşesine taşıdı. “Kayıtlı kayıtsız 5.5 milyon Suriyeliden sonra Afganistan’dan kaçıp Türkiye’ye gelen Afganların yarattığı ortam Türk halkının sabrını taşırmış gözüküyor. Çünkü, Türk’ü küçümseyip hakaret eden, Türk devletini tanımayıp Türk bayrağını indirmeye çalışan Afgan kökenlerinin saldırıları sanki planlı bir şekilde yapılıyor izlenimi veriyor” diyen Takan “Suriyeliler gibi Afganların da kısa sürede milyonlarca kitle halinde Türkiye’ye gelmelerini artık “ensar, muhacir” ile açıklamak saflık olur” ifadelerini kullandı.
Ahmet Takan'ın "Stratejik Göç Mühendisliği operasyonu ve Suriye" başlıklı yazısı şöyle:
“Ya sabır!..
Türkiye, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” denen, her şeyi tek bir kişinin iki dudağı arasına bırakan yönetim sistemiyle birlikte analiz, teşhis, tespit, öngörü yeteneğini de kaybetti. Sorunlarını çözemediği gibi nasıl bir sorunun krizinin içinde olduğunu, bırakın uzun vadeyi kısa vadede bile nelerle karşılaşacağını göremeyen bir konumda.
Nitekim, 14 Haziran’daki Biden-Erdoğan görüşmesi sonrasında Türkiye’nin Afganistan’ın başkenti Kabil’de havaalanı sorumluluğunu alacağının ortaya çıkması ve eş zamanlı olarak Afgan göçmenlerin elini kolunu sallayarak ülkemize sevkiyatına ilişkin videolar… Yurt içinde Afgan ve Suriyeli sığınmacıların Türk devletine hakaret, şiddete, taciz, tecavüz, cinayete uzanan kabul edilmez davranışları ve bunların bizzat kendilerince çekilip servis edilmesi… Sığınmacı konusunun zıvanadan çıktığını gösterdi.
Hal böyle olunca, kayıtlı kayıtsız 5.5 milyon Suriyeliden sonra Afganistan’dan kaçıp Türkiye’ye gelen Afganların yarattığı ortam Türk halkının sabrını taşırmış gözüküyor. Çünkü, Türk’ü küçümseyip hakaret eden, Türk devletini tanımayıp Türk bayrağını indirmeye çalışan Afgan kökenlerinin saldırıları sanki planlı bir şekilde yapılıyor izlenimi veriyor. Suriyeliler gibi Afganların da kısa sürede milyonlarca kitle halinde Türkiye’ye gelmelerini artık “ensar, muhacir” ile açıklamak saflık olur.
★★★
Savunma, güvenlik, dış politika analisti, emekli Deniz Kurmay Albay Cahit Armağan Dilek, “Bu düpedüz bir kavimler göçüne dönüşmüştür. Türkiye’nin siyasi, sosyal, ekonomik, güvenlik, toplumsal, idari yapısını dağıtmaya yönelik kavimler göçü operasyonu, bölgesel çatışmalar, Ortadoğu’da rejim değişikliği amaçlı dış müdahaleler, terör, salgınlar ve iklim değişikliğiyle de geri döndürülemez noktaya doğru hız kazandı” diyor.
Cahit Armağan Dilek şu uyarıları yapıyor;
“Yarın çok geç olacak. Evet, kitlesel göçler de bir kitle imha silahıdır. Günümüzde silahların illaki mermi atması gerekmiyor. Türkiye’nin ulus devlet yapısını dağıtıp Türk kimliğini ortadan kaldırmaya yönelik Stratejik Göç Mühendisliği operasyonuna derhal tavizsiz karşılık verilmeli. Yeni göçler şu an itibarıyla durdurulmalı. Açık kapı safsatasına son verilmeli. Sığınma gerekçeleri ortadan kalkmışlar derhal vatanlarına göndermekle işe başlamalı.
Lütfen, ABD ve Avrupa’nın göçmen kabul uygulamalarını gözden geçirin. Türkiye’ye övgüler düzen Batı’nın Türkiye’yi nasıl bir pozisyona sürüklediğini, sığınmacıların Türkiye’nin ayaklarına bağlanan prangaya dönüştüğünü görürsünüz.
Bu süreçte en can sıkıcı olan da iktidarın bunca olumsuz olay ve öngörülere rağmen sığınmacılar konusunda adeta başkalarına sözler verilmiş gibi mevcut uygulamadan geri adım atmaması, aksine açık kapıya devam edeceğini açıklaması, sığınmacılar konusunda Türk halkını bilgilendirmemesidir. “
★★★
Saray iktidarının algı operasyonları yüzünden krizleri atlar hale geldik!. Özellikle dış politikada yine çok hayati konuları ıskalıyoruz…
“Atlanan konular ne?” derseniz en başta Suriye gelebilir. Sonra Kıbrıs. Libya, Doğu Akdeniz, Irak, Karadeniz… Cahit Armağan Dilek’e bunu da sordum, yanıtlarını aldım:
“ Sınırlarımızın hemen dibinden başlayalım;
PYD/ YPG, Fırat doğusunda, Araplar dahil diğer unsurları da tatmin edecek bir teşkilatlanma arayışında. Özerk bölge yönetimi uygulamasını araziye iyice yansıtmaya çalışıyorlar. Fiilen o yönetim orada ve Türkiye hariç tüm ülkeler özerk yönetim olarak kabul edip ona göre ilişki geliştiriyorlar. ‘Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ olarak yurtdışı temsilcilik açmaya başladılar. En son İsviçre’de açıldı. Bundan önce de fiilen resmen tanınmasalar da altı ülkede daha açmışlardı.
ABD ile Rusya’nın perde arkasında özerk yönetimi oluşturmak Şam yönetimiyle ortaklaşa çalışmak için pazarlıkları devam ediyor. Kürtler liderliğinde ‘Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Bölgesi’nin Suriye anayasasında yer alması karşılığında Fırat batısında kalan ama YPG kontrolünde olan yerlerin örneğin Tabka belki Menbic’in Şam yönetimi kontrolünü verilmesi bunlardan biri.
Diğeri, şu anda YPG kontrolünde olan doğal kaynakların, tarım ürünlerinin, suyun Şam yönetimi ve sözde özerk yönetim arasında paylaşımı veya ticaretin kurulması.
Nitekim, ABD petrol şirketinin ruhsatını yenileyerek bu işlerin Rus şirketlere kalması bunun bir göstergesi. Petrol sahası Suriye kuzey doğusunda ama petrol çıkarma alışverişi Şam ve YPG arasında yürütülecek.
Bu olayı herkes ‘ABD terk ediyor geri adım atıyor’ diye yorumladı ama bence ABD YPG tarafı özerklik karşılığında pazarlık olarak kullanıyor. Rusya ve ABD de bunu teşvik ediyor.
ABD, İdlib’te Türk askerinin kalmasını Suriye ordusuyla çatışmasını teşvik ediyor. Rusya ise Türkiye’nin İdlib’ten başlayarak diğer bölgelerden de çekilmesini istiyor. ABD, İdlib’in El Kaide-İŞİD kontrolünde sözde Sünni bölge olmasını hedefliyor. Suriye ve Rus üslerine tehdit oluşturabilecek bir yapının orada kalmasını istiyor. Yani, ABD-Rusya kapışmasını Türkiye-Suriye üzerinden yürüyor. Bu arada ABD’nin YPG’ye askeri siyasi ekonomik desteği kesintisiz devam ediyor.
ABD’nin Bağdat büyükelçisi, PKK ile Haşdi Şabi’nin işbirliği yaptığını özellikle Sincar’da Bağdat’a karşı ortak hareket ettiklerini söyledi. ABD’nin PKK’ye yönelik bu açık suçlaması manidar. PKK’yı açıkça hedefe koyan ABD’nin Suriye kuzeyindeki PYD-YPG’nin PKK’dan farklı olduğunu göstermeye çalıştığı gibi PKK ile işbirliği yapan Haşdi Şabi üzerinden Türkiye ile İran arasının gerginleşmesini hesaplıyor olabilir. Bu gerginlik Irak ve Suriye kuzeyinde çatışmaya dönüşebilir.
Kıbrıs bağlamında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önceki hafta yaptığı Maraş ağırlıklı olmak üzere Kıbrıs konusunda sonbaharda uluslararası bir konferans yapılacağını duyurması çok iyi düşünülmesi gereken bir çalışma. Kimin hayrına bir sonuç çıkar durum çok iyi tartılmalı.
Libya’da Türk askerinin çekilmesi baskıları artıyor. ABD ve Avrupa son günlerde Hafter’i yeniden pohpohlamaya başladı. Hayırdır diyelim.”
★★★
Ulu Tanrı, tüm şehitlerimizle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK ve onun kahraman silah arkadaşlarına rahmet etsin. Nur içinde yatsınlar. Mekanları cennet olsun.”