AHMET ŞIK'TAN ÇARPICI AÇIKLAMA; CEMAATTEN BİR İSİMLE GÖRÜŞTÜM!
Oda TV davasında yargılanan Ahmet Şık SKY Türk 360'ta Şimdi Söz sizde'de programında Hilmi Hacaloğlu'nun sorularını yanıtladı.
Oda Tv davasında tutuksuz yargılanan gazeteci Ahmet Şık SKY Türk
360’ta Hilmi Hacaloğlu’nun sorularını yanıtladı.
İşte Ahmet Şık’ın konuşmasının satırbaşları:
İNSANLARIN İNANCIYLA HİÇ BİR DERDİM YOK
İnsanların inancıyla hiçbir derdim. Cemaatlere de karşı değilim.
Gülen cemaatinin içinde olup çete faaliyetinde bulunan kamu
görevlileri vardı. Ben dün olduğu gibi bugünde çetelere
karşıyım.
CEMAATLE GÖRÜŞTÜM
Bir aracı vasıtasıyla cemaatle görüştüm. Gazeteciler Vakfından bir
yönetici özellikle hocaefendi sizin tutuklanmanızdan çok rahatsız.
Ben de çıksın bunu kamuoyuna anlatsın dedim. Hayır bunu yapamaz
dedi. Ben de o zaman bu samimiyete inanamam dedim.
Bir iyilik hareketi olduğunu söyleyen cemaat neden orduda ve
yargıda kadrolaşmayı bu kadar önemli buluyor.
GAZETECİLİK CESARET İSTER
Kitapta iddia ettiğim şeyler yalansa bana dava açsınlar. Fişleme
kayıtlarının soruşturulmasını istiyorum. Bu ülkede geleneksel
olarak her iktidar birilerini fişliyor. Gazetecilik cesaret ister.
İktidarlar değişse de bu ülkede anlayış değişmiyor. Bizi tutuklayan
savcı çok büyük hukuk katliamlarına imza atmış birisidir.
Açıklayamayacağımız deliller var demişlerdir. Göreceksini
gazetecilikten yargılanmıyor demiştir bizim hakkımızda.
GAZETELERDEN ALINTILAR DELİL OLARAK
GÖSTERİLDİ
41. ve 25 klasörde, 13 imzasız word belgesi, 212 haber ve yorum,
247 telefon görüşmesi ve yayınlanmamış kitaptan oluşuyor deliller.
230 elektronik posta bulunuyor.
Gazete ve dergilerden alıntı yazılarla deliller gösterildi.
Bunların içinde Hüseyin Gülerce’nin Nagehan Alçı’dan yazısı bile
suç delili olarak gösterildi. Ortada bir suç yok ve gazeteci
arkadaşlar 22. aylarını dolduruyorlar içeride.
Oda TV davası ile KCK davasının delilleri bir biri ile çok örtüştü.
Oda TV’dekiler 22 yadır tutuklu KCK’daki arkadaşlar 1 yılı aşkın
süredir tutuklular.
POLİS-YARGI İLE FAŞİZAN BİR YAPI
OLUŞTU
Kanaat üstüne hüküm giydiren bir anlayış var. Bu tutuklu öğrenciler
ve KCK davalarında da böyle... Polis-yargı eli ile faşizan bir
sistem oluştu. Tahliye olduğumda ilk zamanlar çok sevindim. 16.
adımım vardı artık. Ama ben utanıyorum dışarıda olduğuma. İnsan
özgür olduğu için utanır mı.. ben utanıyorum hala da
utanıyorum.
KOZİNOĞLU’NUN ÖLÜMÜNÜ KARANLIK
BULUYORUM
Kaşif Kozinoğlu’nun cezaevinde ölümünü karanlık buluyorum.
Kazinoğlu 2009 yılında dinlemeye alınıyor. Mahkeme kim olduğunu
bile sormadan dinleme kararı veriyor. Uzatma talebinde ise izin
verilmiyor. Gerekçesi ise konuşmanın detaylarında terör örgütü ile
ilgili olarak bir konuşmaya rastlanmamıştır denilmiştir.
Haklı olduğum bir durumda hiçbir zaman kavgadan kaçmadım, bu sefer
de kaçmayacağım.
Fenerbahçe davası da haksızlıklar barındırıyor.
TÜRKSOLU DERGİSİ’NİN MERCEK ALTINA ALINMASINI
İSTİYORUM
Tandoğan Meydanı’nda ’Ordu Göreve’ pankartı açanlara Ergenekon
savcıları dahil kimse dokunamadı... Irkçı,darbe çığırtkanlığı yapan
Türk Solu dergisi çevresinin gerçekten mercek altına alınmasını
istiyorum. Tehdit almadım ama hayatımın daha sıkı denetlendiğimi
biliyorum. Dinlenildiğimden ise kuşkum yok.
Hepsi birbirinden değerli 5 avukatıma minnettarım.
Dışarıdaki Gazeteciler adıyla örgütlenen ve mücadeleye devam eden
arkadaşlarımın çabasını çok değerli buluyorum.
İnsanlar KCK basın davasını da mutlaka takip etmeli.
Bu süreç içinde kırıldığım insanları söylemeyeceğim, onlar
kendilerini biliyorlar.
Kimin dost, kimin hain olduğunu öğrendik.
Hayata Dönüş operasyonu için sadece Ertuğrul Özkök değil tüm basın
suçlu.
Ben Birgün’de köşe yazarlığı değil muhabirlik yapacağım.
Medya bugün açlık grevleri için aynı şeyleri yapıyor.
Çetelere karşı bir insanım ve bu komployu kuranların yargılanmasını
istiyorum.
Kimseye gazetecilik öğretmek kimsenin haddi değil.
Yarın ki dava da gönlümden geçen bütün gazetecilerin tahliye
olması.
İnsanlar kendilerini açlık grevi yaparak ifade etmeye çalışıyorsa
sistemi sorgulamak gerekiyor