Ahmet Şık suikastçısını aradı ve sordu: 'Beni öldürtecekmişsiniz?'
Cumhuriyet muhabiri Ahmet Şık kendisine yönelik saldırı planı hazırladığı ileri sürülen THKP/C Acilciler terör örgütü yöneticisi Mihraç Ural'ı telefon ile aradı.
İstihbarat Daire Başkanlığı'nın Suriye/ Esad rejimi ve THKP/C
Acilciler terör örgütü yöneticisi Mihraç Ural'ın Türkiye'de bir
dizi eylem planladığını açıkladı.
Emniyet, örgütün hedefleri arasında Cumhuriyet muhabiri Ahmet
Şık'ın da bulunduğunu açıkladı.
Ahmet Şık twitter'dan paylaştığı bir yazı ile kendisi hakkındaki
suikast iddiasını değerlendirdi. Kendisine yönelik saldırı planı
hazırladığı ileri sürülen THKP/C Acilciler terör örgütü yöneticisi
Mihraç Ural'ı telefon ile arayan Ahmet Şık, Suikastçımla(!)
konuştum başlıklı yazısında Ural'ın açıklamalarına da yer
verdi.
ANA AKIM MEDYADAKİ ÖLÜM SESSİZLİĞİ NE KADAR DOĞRU
YAPTIĞIMIZIN KANITIYDI
Geçen hafta Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan bir kaç haberin ana
akım medyada karşılaştığı ölüm sessizliği ne kadar doğru bir iş
yaptığımızın da kanıtıydı.
Niğde Ulukışla'daki Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) militanlarının
ikisi asker ve polis üç kişiyi öldürdüğü saldırıyla ilgili açılan
soruşturma dosyalarından yola çıkılarak hazırlanmış haberlerdi. MİT
adına sınırdan Suriyeli muhaliflere silah sevkiyatı yaptıklarını
anlatan bir şüphelinin ifadeleri ilk haberdi.
Ardından saldırıya karışan militanlardan birinin verdiği ifadeden
yola çıkarak Berlin'den cihat için yola çıkıp Türkiye içinde nasıl
rahat hareket ettiğini anlattık. Sonrasında ise soruşturma
dosyasına giren yasal telefon dinleme kayıtlarında yer alan,
Suriye'nin Lazkiye kırsalındaki Ermeni yerleşimi Keseb kasabasına
yönelik cihatçı saldırılarına Türkiye tarafından topçu desteği
verilmesi haberleştirildi.
Türkmenlere gittiği söylenen MİT'e ait TIR'lardaki silahların
adresinin "Ansar" denilerek El Kaide tandanslı bir başka örgüt
olduğu telefon konuşmalarında yer alıyordu.
Bir sonraki haberimiz silah ticaretine ilişkin telefon
konuşmalarıydı. Suriye'de savaşan cihatçıların sınırdan geçişlerine
göz yumulduğu da haberlerde yer almıştı. Haberler önemsiz değildi
ama sadece AKP iktidarına asker yazılan medya da değil habere konu
olanlar da sessizliğe büründü. Ne AKP hükümeti ne de MİT haberlerde
anlatılanlara dair herhangi açıklama yapmadılar. Bunun yerine
Twitter'daki sahte olduğunu düşündüğüm hesaplardan bir linç
kampanyası örgütlemeye çalıştılar. Hala da yapıyorlar.
PARALEL SUÇLAMASI VE TEHDİTLER
Dönemin ruhuna uygun olarak en kullanışlı kelime haline dönüşen
"Paralel" ile başlayan çeşitli cümlelerle, Cemaat'ten bana haber
sızdırıldığı suçlamaları yöneltildi. Bu suçlamalar tehditsiz
olmazdı zaten. Bu arada haberlerimiz yalan haberlerle yalanlanmaya
kalkışıldı.
En pespayesi ise Yeni Şafak'ta yayımlananıydı. 15 Şubat günü
"Türkmenleri bile dinlemişler" başlığıyla yer alan haberde,
"Türkiye ise Suriye'de bağlantılı olduğu Türkmen gruplarla
iletişime geçerek atışlarının yapıldığı bölgelerin koordinatlarını
doğrulattı" denilerek yalanlamaya çalıştıkları haberimizi
doğruluyorlardı.
Habere göre, Keseb'deki Suriye rejimi askerlerine yönelik topçu
atışlarının gerekçesi de Türkiye topraklarına top ve havan
mermilerinin düşmesi nedeniyle "angajman kuralları" gereği verilen
yanıttı.
Ama "paralel çetesi" Türkmenleri dinlemeye almış ve Türkiye'yi
uluslararası arenada "Terör örgütlerine destek veren ülke" konumuna
düşürmek istemişti. Sonra tetikçi internet sitelerinde
"paralellerin kucağına nasıl oturduğumu" anlatarak benzer iddialar
dile getirildi.
Bu pespayeliğe, bu vasatlığa karşı yapılacak tek şey gülmekti.
İktidarın suçlarını örtbas etmek amaçlı, pespayeliğin sınırlarını
zorlayan haberlere imza atanlar tarafından hem de geçmişte birlikte
iş tuttukları dönemi de düşünmeden birilerinin "kullanışlı
fahişesi" ilan edilmek komikti gerçekten. Akıl sağlığı yerinde
herkes gibi öyle yaptım.
MİT'İN SENARYOLARI VAHDET ÜZERİNDEN DOLAŞIMDA
Linç kampanyasının başlatıldığı ilk adres Vahdet isimli ne idüğü
belirsiz gazeteydi. Cumhuriyet'in çiçeği burnunda yayın yönetmeni
Can Dündar'ı uzun zaman önce "paralelci" ilan etmişlerdi zaten.
Ve göreve başlar başlamaz Dündar beni görevlendirmiş ve bağlantılı
olduğu Paralelcilerden sızdırılan dosyaları önüme koymuştu. Bununla
da kalmadı. Sadece paralelciler değil, Reyhanlı'da 53 insanı
öldüren bombalı katliamın da faili olduğu öne sürülen Mihraç Ural
da işe dahil edildi. 30 yıldır tek bir eylemi olmayan THKP/C'nin
eski lider kadrosundan Ural'ın bizi manipüle ettiği de yazıldı.
Aramızdaki ilişkinin delili olarak Ural'ın Cumhuriyet gazetesi
okurken çekilmiş bir fotoğrafı, kişisel Facebook hesabında
yayımlanan haberlerimiz öven paylaşımıyla birlikte kanıt olarak
sunulmuştu. Yakalanmıştık! Birkaç gün sürdü benzer yayınlar. Linç
kampanyası da sürüyordu.
BASİT BİR GAZETECİLİK REFLEKSİ
Çok basit bir gazetecilik refleksiyle ortaya çıkmıştı haberler.
Karartılmaya çalışılan Ulukışla saldırısının dosyasında ne olduğu
sorusuna yanıt arıyordum o kadar. Dosyaya sahip olan bir avukattan
rica ettim gönderdi. Okudum. Ortaya haberler çıktı. Devamı da
gelecek. Haberlere yönelik sessizliğin üzerine bir de linç
kampanyası yürütülmesi rahatsızlığın ifadesiydi. Tam da bu yüzden
bir MİT çalışanından telefon geldi. Vahdet gazetesinde öne sürülen
Mihraç Ural'la bağlantılı olarak haberleri yaptığım iddialarının
benzeri dile getirilerek manipüle edildiğim söyleniyordu.
"Zaten kimlerle görüştüğünü de biliyoruz" diye söylemeyi de ihmal
etmedi arkadaş. Kastedilenlerden birisi Mihraç Ural'dı. Çünkü
arayıp hem kendisiyle hem de şimdi Suriye'de kaçak olarak yaşayan
ve Suriye'ye yönelik MİT'in içinde olduğu her türlü yasa dışılığı
bildiğini iddia eden eski bir teşkilat mensubuyla söyleşi yapmak
istediğimi ilettim. O söyleşiyi yapmak için de hala yanıt
bekliyorum.
MİHRAÇ URAL BENİ ÖLDÜRTECEKMİŞ!
Önceki gün bir telefon da polisten geldi. İstanbul Koruma Şube
Müdürlüğü'nden arayan bir memur arkadaş, hakkımda İstihbarat Daire
Başkanlığı'na gelen bir uyarı olduğunu söylüyordu.
Dün de koruma isteyip istemediğime ilişkin evrakı teslim etmek
üzere gazeteye geldi. Evrakta "Suriye/Esad rejimi ve THKP/C
Acilciler terör örgütü ile irtibatlı Mihraç Ural'ın organizesinde,
2015 yılı Mart ayından genel seçimlere kadar ülkemizde bir dizi
terör eylemi planlandığı, planlanan eylemler arasında canlı bomba ,
suikast vb eylemlerin yer aldığı, eylemlerde yer alması muhtemel
şahısların önümüzdeki günlerde Türkiye'ye aktarılması ya da
Türkiye'deki irtibatlarının harekete geçirilmesinin beklendiği,
eylem hedefleri arasında Ahmet Şık'ın da bulunduğu bildirilmiştir"
yazıyordu.
Gelen memur arkadaşa rutin olarak tehdit aldığımı ancak koruma
istemediğimi söyledim. Bir de yazıda sözü geçen Mihraç Ural'dan
değil aksine AKP ve MİT'le bağlantılı kişi ya da örgütlerden
saldırı olabileceğini anlattım. Twitter'daki sahte hesapların
hükümet ya da MİT kontrolünde olduğu iddiasını da buradan bir kez
daha dile getirmiş olayım.
SUİKASTÇİM TELEFONUN DİĞER UCUNDA
İddialar üzerine Mihraç Ural'ı aradım. Söz konusu yazıda geçen
ifadeleri okudum ve yorumunu sordum. Gürültülü bir kahkaha attıktan
sonra şunları söyledi: "Bu çok komik. Uzun zamandır Mihraç Ural adı
üzerinden yalan senaryolar üretiliyor. Daha önce de benzer
senaryolar gündeme sokulmuştu. Şimdi yine aynı kurguyla halkı
tedirgin etmek, seçimlerde AKP'ye karşı oy kullanacak insanları
sindirmek istiyorlar. Suriye ve Mihraç Ural kaynaklı terör dalgası
yaşanacak senaryosuyla provokasyonlar planlanıyor. Suriye'nin
siyasi olarak suçlanması amaçlanıyor. Hayatımın hiçbir döneminde
kimseye şiddet kullanarak zarar vermedim. Bundansonra da yapacak
değilim. Siz gibi değerli aydınları halkımızın serveti olarak
görüyorum. Bunu yapanları lanetliyorum."
HİÇBİR GERÇEK DİZLİ KALMAZ
Fiili bir saldırı olacağını zannetmiyorum ancak olası bir saldırıda
hedef saptırmaya çalışıldığı açık. Yapılmak istenen sadece
korkutmaya çalışmak. Kontrol edemedikleri medya organlarını, biat
ettiremedikleri gazetecileri sindirmeye çalışıyorlar. Haber yapma
diyorlar. Ne ile uğraştığımı ben de, beni sindirmek isteyenler de
biliyor. Sadece şunu söylemek istiyorum: O otobüslerin nereye
gittiğini ve yolcularının kim olduğunu biliyorum. Tıpkı TIR'lardaki
silahların kim eliyle nereye gittiğini bildiğim gibi. Tüm Türkiye
ile birlikte siz de okuyacaksınız. Hiçbir gerçek gizli kalmaz. Ne
kadar derine gömseniz de pis koku yaymaya devam eder.