01 Nis 2011 10:46 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:11

AHMET ŞIK BAŞINA GELECEKLERİ GÖRMÜŞ!

Ahmet Şık'ın "İmamın Ordusu" adını vereceği ancak "Dokunan Yanar" başlığıyla internette yayınlanan kitap taslağının son cümleleri hayrete düşürdü.

"Kitabı yazarken Emniyeti suçlamak ya da Ergenkoncuları aklamak gibi bir niyetim yok. Sadece ‘kral çıplak diyenlerin’ başına neler geldiğini göstermek istedim.

Haber yazamadığı için kitap yazanların yanı sıra, yazılan yanlı haberlerin derlendiği kitaplar da mevcut elbette. Ancak görünen o ki, kravatlı vesayet iddiaları artarsa, haber yapılamayan ülkede belki kitap yazmak değil ama okuyucuya ulaştırmak hayli zor olacakmış gibi görünüyor."

Ahmet Şık’ın ‘İmamın Ordusu’ adını vereceği ancak ’Dokunan Yanar’ başlığıyla internette yayınlanan kitap taslağının son cümleleri bunlar. Elindeki kitap taslağı nedeniyle gazetedeki odasına polis tarafından baskın yapılan Ertuğrul Mavioğlu; Şık ile birlikte ‘Ergenekon’u Anlama Klavuzu’nun’ yazarı, NTV’ye konuk oldu.

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, ’Ergenekon’ soruşturması kapsamında tutuklanan gazeteci Ahmet Şık’ın ’İmamın Ordusu’ adlı kitap taslağına el konulması kararı vermiş, bu kapsamda polis kitap taslağının toplanması için Radikal Gazetesin’den Ertuğrul Mavioğlu’nun ofisine baskın düzenlemişti.

Mahkeme, taslağa el konulmasıyla ilgili itirazı reddettiği kararında da, "Somut olgular bulunduğu anlaşılmıştır", "bir kısım notların emir kipi ile yazıldığı" vurguları yapmıştı.

O taslak bugün internette yayınlandı. Son gelişmeleri de, Ahmet Şık ile birlikte ‘Kontgerilla ve Ergenekon’u Anlama Klavuzu:

BAŞKA KİTABIN TASLAĞI!
Mavioğlu, mahkemenin "bir kısım notların emir kipi ile yazıldığı" açıklaması karşısında, ‘Kırk Katır Kırk Satır’ kitabının taslağını gösterdi:

"Taslakta ne yapmışım diye bugün göz gezdirdim ve çeşitli notlar aldığımı gördüm. Mesela, "Giriş bölümünü tekrar oku, özet gibi olsun" demişim. Bir sayfada "saçmalamışsın" demişim.

Her yazar bunu yapar. Bütün sayfalarda kırmızı ve siyah kalemle yazılmış notlar var. Örneğin, "Gözden geçir, burası önemli, ana fikir bu" notu var.

Bu iş iki türlü oluyor. Kitabı hazırlarken üzerine ya da dijital ortamda notlar düşüyorsunuz; çıktılar alıyorsunuz. Bir yandan da, bakışına güvendiğiniz insanlara gönderiyorsunuz. Birisinden bilgi almışsanız, belge varsa ve saçma olduğunu ya da genel akışa uygun olmadığını düşündüğünüz yerler varsa, o kişiye dönüp ‘nasıl ekleme, çıkarma yapabilriiz’ diyorsunuz...

Her yiğidin yoğurt yiğişi var ve Şık’ın taslağında dijital ortamda düşülmüş notlar mevcut... Kara karganın rengini tarif etmeye başladık ve bu sinir bozucu."

ŞIK’IN ALTINI ÇİZDİĞİ BÖLÜMLER
Mavioğlu, polisin kitap taslağıyla ilgili raporuna ilişkin "Neden bu telaş, bilinmeyen ne var?" sorusu karşısında şunları söyledi:

"Dün Ahmet’i ziyaret ettim. Görmek istediği kişiler arasındaydım.

Şık’a, ’kitabın içinde önemli olan nokta nedir?’ diye sordum. O da, Sabri Uzun’un anlatımlarının çok önemli olduğunu ve Hanefi Avcı’nın Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na verdiği ifadenin dosya tutanaklarından kaybolmasına dair bakışın altını çizdi.

Niye rahatsız oldular; Ergenekon soruşturmasının bütününü gerçekleştirenlerin, kitabın kurgusu çerçevesinde, cemaate yakın kişiler olduğu yönünde sonuç çıkıyor...

Kitap başından sonuna kadar iyi bir kurgu çalışması. 70’lerden itibaren; polis kolejlerinde soruların çalınması, Işık Evleri’nden polis teşkilatına aktarım, MHP’liler ile çatışma gibi... Bilinmeyen şeyler değil bunlar ve kitap bir tür ciddi derleme. Gördüğüm kadarıyla Ahmet bunun üzerinde çok emek sarf etmiş ve bunun sonunda başına gelenler...

Mavioğlu’nun açıklamarından satır başları şöyle:

— "Bendeki kopya 201 sayfaydı, internete düşen ise 289 sayfa. Benden aldıklarında geri versiyonu olduğunu söylemiştim; böyle olduğunu biliyordum çünkü Ahmet bana yenisini gönderecekti. Benim ki 18 Aralık’taki kopyaydı.

— Ergenekon soruşturmasının başında, ülkenin karanlık geçmişiyle hesaplaşma algısı vardı ama iş ülkenin aydınlık geçmişiyle hesaplaşmaya gelince insanın dur dediği nokra vardır ve burasıdır.

— Kitaptan: "...Bu kitapla amacım, Ergenekon sanıklarını aklamak değil..." Ahmet bunu demeseydi, zaten biz ‘Kırk Katır Kırk Satır’ı birlikte yazamazdık.

ERGENEKON SAVCILARINDA DEĞİŞİKLİK
— Halen iç karmaşıklığını sürdürüyor. Resmi açıklama ‘devamlılık esastır’ şeklinde ve biz hangi savcı olursa olsun şunu istiyoruz: Karanlık bir geçmişe sahibiz, Shakespeare, ‘bütün dünler bugünün feneridir’ der. Geçmiş ile hesaplaşamazsak, halka zulüm edenlerle hesaplaşamazsak yarına fener tutamayız; bütün derdimiz bu değil mi? Ergenekon’un pek çok insan açısından umut vaadetmesi bu nedenle değil mi? Ama öyle bir noktaya geldi ki...

— İnternette durdurmak nasıl mümkün olabilir ki. Ben çok basit davranış olarak gördüm taslağın silinmesini, kopyaların peşine düşülmesini. Bu çağda hiçbir şey gizli kalmaz.

— Serbest bırakılmalarını umut ediyorum. Önemli bir eşik bu. İnsanlar kitap yazarken ‘başıma ne gelecek acaba’ diye düşünürlerse, korkunç bir şey bu. Kitabı yakabilirsiniz ama baştan, kitap yazma aşamasında "Yazarsam başıma bunlar gelecek, yazmayayım" dendiği zaman, ülkede kültürel birikimin sağlanması imkansız hale gelir.

— Ayhan Çarkın açıklama yaptı, gerçek Ergenekon ve Susurluk bunlar. ‘İnsanlar ne düşünüyor’ yerine bunların peşine düşülse...

— Çocuklarımın ve torunlarımın daha iyi, aydınlık, temiz bir ülkede yaşamasını istiyorum. Bu olay herkesi derin şekilde sarstı ve akılcı bir izahı yok. Sonucu, Babil Kütüphanesi’ni yakmaktan beter oldu..."