15 Haz 2011 08:38
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:27
AHMET KEKEÇ'TEN ŞOK YAZI! NURAY MERT İLE SÖZCÜ YAZARINI AYNI KEFEYE KOYDU!
Star yazarı Ahmet Kekeç bugünkü köşe yazısında Nuray Mert'e yüklenerek, faşizm konusunda Sözcü yazarıyla aynı düşündüklerini yazdı.
İşte Star yazarı Ahmet Kekeç’in bugünkü köşe yazısı...
Biraz yüzünüz kızarsın
İlk bombayı, “duble yollarla bölgeye şiddet götürüleceğini” söyleyen hanımefendi patlatmıştı.
Değişmiş surat ifadesiyle katıldığı televizyon programında, sıcağı sıcağına, “Türk halkının tercihini faşizmden yana kullandığını” söylemişti. Ya da bunu demeye getirmişti.
Fıkrada olduğu gibi, neresini düzelteceksin?
Bu hanımefendi bir bilim kadınıdır...
Kategorik olarak faşizmin ne olduğunu bilir.
Faşizmin, hangi “ulusalcı reflekslerle” ortaya çıktığını hem bilir, hem cümle âleme öğretir.
Türk muhafazakâr sağıyla faşist ideolojinin niçin yan yana getirilemeyeceğini, yan yana getirilse bile bunun neden “zorlama bir kaynaştırma çabası” olduğunu öğretmekle kalmaz, bir de kanıtlar.
Dahası, faşizmin bir “devlet ideolojisi” olarak ortaya çıktığını, bazı bürokratlar eliyle yeşertildiğini, “okların gölgesinde” büyüdüğünü, payanda olarak da “silahlı bürokrasinin vesayetçi gücünü” kullandığını bilmeyene selam vermez.
Peki, bunları bilir de, neden saçma sapan yorumlar yapar?
Bilmiyorum...
Kendisine sorun...
Hazır gitmişken şu sorunun cevabını da almaya çalışın:
Kısaca “irade-i milliye” denilen halk tercihinin güçlü biçimde yansıdığı parlamentolardan bu kadar ürküyorsun, parlamento çoğunluğuna sahip siyasi iktidarların bizi faşizme götüreceğinden endişe ediyorsun da, zorla götürüldüğümüz ya da “darbeler eliyle gitmiş bulunduğumuz” faşizmleri neden sorun yapmıyorsun?
Nedir senin bu rahatsızlığın?
Merkez sağ ağırlıklı parlamentolar hep faşizm üretmiştir, merkez sol ağırlıklı parlamentolar bizi faşizmden azade kılmıştır...
Bu mu?
Reformcu, kalkınmacı, özgürlükler alanını genişleten Menderes, Özal ve Erdoğan hükümetleri, sağ siyaset geleneğinden geldikleri için sağcı, gerici, tutucu, hatta faşizme yakın; bu hükümetlerin yapıp ettiklerine karşı “statüko çizgisini” savunan, özgürlükler alanının genişletilmesine karşı çıkan, bürokratik ve askeri vesayeti savunan CHP hükümetleri, sol siyaset geleneğinden geldiği için devrimci, ilerici, çağdaş, hatta faşizm karşıtı...
Öyle mi?
Bakalım, senin “sağ” dediğin ideoloji, ne kadar sağ; “sol” dediğin ideoloji ne kadar sol?
Her şeyi bihakkın biliyorsun, bizi faşizmlerden azade kılmak için saçını başını yoluyorsun, kameralar karşısında çıldırıyorsun da, Türkiye’de kavramların kendisi olmadığını, kendisi dışındaki her şeye tekabül etmediğini neden bilmiyorsun?
Normal ülkelerde sağını solunu şaşıran insanlara iyi gözle bakmazlar.
Bizde “bilim adamı, bilim kadını, aydın, entelektüel” diyorlar. Neyse...
İkinci, üçüncü, dördüncü bombalara yer kalmayacak.
İkinci bombayı, internet mecralarında görünüp kaybolan serseri patlattı; bu sonuçla birlikte (yüzde 50’lik AK Parti oylarını kastediyor) aptal sayısında görülebilir bir azalma olduğunu, Aziz Nesin’in saptadığı rakamın yüzde 10 altına inildiğini yazdı.
Bir başkası, “bidon kafalıların, göbeğini kaşıyan kıllı ayıların, cahil halk sürüsünün kazandığını” hem yazdı, hem söyledi.
Bir başkası, “irtica halktan güvenoyu almıştır” dedi...
Biri de çıktı, “köşe yazarı” olduğunu söyleyen bir terbiyesiz, bu sonuçların “deveyi diken” sözünü hatırlattığını yazdı...
Deveyi dikenmiş, insanı bilmem neymiş...
Bu “terbiyesiz” Sözcü gazetesinde yazıyor ve tıpkı hanımefendi gibi Türkiye’nin faşizme gittiğine inanıyor.
Demek ki, nezahetleri, nezaketleri, insanlıkları buymuş...
Entelektüel kalibreleri bu kadarmış...
İlginçtir, AK Parti oylarını artırdıkça, sayıları da orantılı olarak artıyor...
Biraz yüzünüz kızarsın
İlk bombayı, “duble yollarla bölgeye şiddet götürüleceğini” söyleyen hanımefendi patlatmıştı.
Değişmiş surat ifadesiyle katıldığı televizyon programında, sıcağı sıcağına, “Türk halkının tercihini faşizmden yana kullandığını” söylemişti. Ya da bunu demeye getirmişti.
Fıkrada olduğu gibi, neresini düzelteceksin?
Bu hanımefendi bir bilim kadınıdır...
Kategorik olarak faşizmin ne olduğunu bilir.
Faşizmin, hangi “ulusalcı reflekslerle” ortaya çıktığını hem bilir, hem cümle âleme öğretir.
Türk muhafazakâr sağıyla faşist ideolojinin niçin yan yana getirilemeyeceğini, yan yana getirilse bile bunun neden “zorlama bir kaynaştırma çabası” olduğunu öğretmekle kalmaz, bir de kanıtlar.
Dahası, faşizmin bir “devlet ideolojisi” olarak ortaya çıktığını, bazı bürokratlar eliyle yeşertildiğini, “okların gölgesinde” büyüdüğünü, payanda olarak da “silahlı bürokrasinin vesayetçi gücünü” kullandığını bilmeyene selam vermez.
Peki, bunları bilir de, neden saçma sapan yorumlar yapar?
Bilmiyorum...
Kendisine sorun...
Hazır gitmişken şu sorunun cevabını da almaya çalışın:
Kısaca “irade-i milliye” denilen halk tercihinin güçlü biçimde yansıdığı parlamentolardan bu kadar ürküyorsun, parlamento çoğunluğuna sahip siyasi iktidarların bizi faşizme götüreceğinden endişe ediyorsun da, zorla götürüldüğümüz ya da “darbeler eliyle gitmiş bulunduğumuz” faşizmleri neden sorun yapmıyorsun?
Nedir senin bu rahatsızlığın?
Merkez sağ ağırlıklı parlamentolar hep faşizm üretmiştir, merkez sol ağırlıklı parlamentolar bizi faşizmden azade kılmıştır...
Bu mu?
Reformcu, kalkınmacı, özgürlükler alanını genişleten Menderes, Özal ve Erdoğan hükümetleri, sağ siyaset geleneğinden geldikleri için sağcı, gerici, tutucu, hatta faşizme yakın; bu hükümetlerin yapıp ettiklerine karşı “statüko çizgisini” savunan, özgürlükler alanının genişletilmesine karşı çıkan, bürokratik ve askeri vesayeti savunan CHP hükümetleri, sol siyaset geleneğinden geldiği için devrimci, ilerici, çağdaş, hatta faşizm karşıtı...
Öyle mi?
Bakalım, senin “sağ” dediğin ideoloji, ne kadar sağ; “sol” dediğin ideoloji ne kadar sol?
Her şeyi bihakkın biliyorsun, bizi faşizmlerden azade kılmak için saçını başını yoluyorsun, kameralar karşısında çıldırıyorsun da, Türkiye’de kavramların kendisi olmadığını, kendisi dışındaki her şeye tekabül etmediğini neden bilmiyorsun?
Normal ülkelerde sağını solunu şaşıran insanlara iyi gözle bakmazlar.
Bizde “bilim adamı, bilim kadını, aydın, entelektüel” diyorlar. Neyse...
İkinci, üçüncü, dördüncü bombalara yer kalmayacak.
İkinci bombayı, internet mecralarında görünüp kaybolan serseri patlattı; bu sonuçla birlikte (yüzde 50’lik AK Parti oylarını kastediyor) aptal sayısında görülebilir bir azalma olduğunu, Aziz Nesin’in saptadığı rakamın yüzde 10 altına inildiğini yazdı.
Bir başkası, “bidon kafalıların, göbeğini kaşıyan kıllı ayıların, cahil halk sürüsünün kazandığını” hem yazdı, hem söyledi.
Bir başkası, “irtica halktan güvenoyu almıştır” dedi...
Biri de çıktı, “köşe yazarı” olduğunu söyleyen bir terbiyesiz, bu sonuçların “deveyi diken” sözünü hatırlattığını yazdı...
Deveyi dikenmiş, insanı bilmem neymiş...
Bu “terbiyesiz” Sözcü gazetesinde yazıyor ve tıpkı hanımefendi gibi Türkiye’nin faşizme gittiğine inanıyor.
Demek ki, nezahetleri, nezaketleri, insanlıkları buymuş...
Entelektüel kalibreleri bu kadarmış...
İlginçtir, AK Parti oylarını artırdıkça, sayıları da orantılı olarak artıyor...