Ahmet Kekeç'ten Penguen cezasına tepki: Kafayı yediler!
Karikatürist Bahadır Baruter'e bir karikatürde Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret ettiği gerekçesiyle hapis cezası verilmesine Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç'ten itiraz geldi.
Penguen dergisi çizeri Bahadır Baruter'e bir karikatürdeki bürokrat
çiziminde Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 'top işareti' yaptırdığı
gerekçesiyle 11 ay hapis cezasına çarptırılmasına Star gazetesi
yazarı Ahmet Kekeç'ten itiraz geldi. Kendisinin de bir
'Erdoğan'sever' olduğunu belirten Kekeç, "Erdoğan'sever bir
vatandaş" tarafından açılan davada alınan kararı 'anlamadığını' ve
'yadırgadığını' söyledi. Kekeç'in 'Kafayı yediler' başlıklı yazısı
şöyle:
Penguen dergisinin bir çizeri, hadi ismini de söyleyeyim, Bahadır
Baruter, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaretten yargılandı ve suçlu
bulundu.
Dava, Erdoğan’sever bir “hassas vatandaş”ın suç duyurusu üzerine
açılıyor.
Baruter, Penguen dergisinde yayımlanan kapak karikatüründe,
Erdoğan’a top işareti yapan bir bürokratı resmetmiş... Bürokrat,
önündeki düğmeyi ilikliyormuş gibi yaparak Erdoğan’a o çirkin
işareti çakıyormuş. Bir Cumhurbaşkanı’nı bu şekilde çizmek
yasalarımıza aykırıymış, dolayısıyla karikatürist
cezalandırılmalıymış.
Erdoğan konudan haberdar mıdır?
Sanmıyorum...
Karikatürü görür görmez cinleri tepesine üşüşmüş ve “derhal derdest
edile” diye bir emirname mi yayınlamıştır?
Sanmıyorum...
Buradaki “sanmıyorum”ların, Erdoğan’ı işin içinden çekip çıkarmaya
ve kabahati tamamen “hassas vatandaş”a yüklemeye yönelik olmadığını
hatırlatmaya gerek var mı?
Doğrudan Erdoğan’ın başvurusu üzerine açılmış davaları biliyoruz.
Ama Baruter’e yönelik dava onlardan biri değil. Karikatür, belli
ki, Erdoğan’dan önce, Erdoğan’sever o hassas vatandaşı rahatsız
etmiş. Ve mahkemeye koşmuş.
Hemen bu “rahatsızlığı” anlamadığımı ve yadırgadığımı
söyleyeyim.
Bir insan, önünü iliklerken, parmakları istemsizce o “uygunsuz”
şekli alabilir. Üstelik bir karikatürden söz ediyoruz. “Abartı
sanatı” olarak da bilinen karikatürden... Karikatür kişileri,
genellikle “anatomik ölçülere” uygun olarak çizilmezler.
Abartılırlar... Burun, patlıcana benzetilir mesela. El ve ayaklar,
yine abartılı ve boğumlu olarak çizilir. Dolayısıyla, anatomik
ölçülere uygun olarak çizilmemiş bir karikatürden yola çıkarak,
“Burada Erdoğan’a sen şöylesin demek istenmiştir” gibi abartılı bir
sonuç çıkarmak, hem ayıptır, hem yakışıksızdır. Bunu, bir
Erdoğan’sever olarak söylüyorum...
Bir Erdoğan’sever olarak şunu da söylüyorum: Ki, daha önce çok
söyledim... Güç ve iktidar sahipleri, tahammüllü olmak zorundadır.
Vaktiyle, bir mizah dergisi, Erdoğan’ı türlü kılıklarda
resmetmişti: Yılana, kirpiye filan benzetmişti. Konu mahkemeye
intikal edince, iktidar olmanın mecburiyetlerini hatırlatmış, güç
ve iktidar sahiplerinin geniş bir “tolerans penceresinden”
bakmaları ve öyle her şeye (her yakıştırmaya, her yaftalamaya, her
benzetmeye) dava açmamaları gerektiğini söylemiştim.
Bu düşüncemi muhafaza etmekle birlikte şunu da ekliyorum:
Mahkemelerin, bazı “hassas vatandaş”ların başvurusunu ciddiye
alarak gereksiz bir işgüzarlık sergilediklerini söyleyelim, bu
durumu dibine kadar eleştirelim, Bahadır Baruter’in (en azından bu
davada) suçsuz olduğunu haykıralım... Haykırıyoruz işte.
Hepsine tamam da...
Erdoğan’a yönelik aleni hakaretleri ve “küfürleri” yok mu
sayalım?
Kaç yıldır siyaseti izliyorum... Tarihte olup bitenlerden de
iyi-kötü haberdarım... Erdoğan’a yönelik küfür ve hakaretlerin
benzerini ne gördüm, ne duydum.
Denilebilirse, Erdoğan, Cumhuriyet tarihinin en çok eleştirilen, en
çok küfredilen, en çok istiskale uğrayan yöneticisi...
Küfür ve hakaretler bir yana, bir de apaçık suç teşkil eden
tehditler var...
Mesela, halkın oyuyla seçilmiş Cumhurbaşkanı, “halk güçleri” eliyle
tehdit ediliyor.
Bu “halk güçleri”nin nasıl, ne zaman, kimin eliyle teşekkül
ettiğini bilmiyoruz? Hangi meşruiyetten geldiğini de bilmiyoruz.
Ama “halk güçleri”, tarihte Rus Çarı’na yaptığı gibi, bir gün
Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni basacak, Erdoğan’ı
oradan yaka paça indirecekmiş... Bu kadar koruma, saniyede bilmem
kaç mermi atan otomatik silahlar para etmeyecekmiş...
Evet, “halk güçleri”nin durumdan vazife çıkaracakları zamanın çok
yakın olduğunu müjdeleyen yazılar okuyoruz artık. Tam da, “kafayı
yediler” nitelemesini haklı çıkaran ve bazı “hassas vatandaş”ların
ilgi alanına girmesi gereken yazılar...
Hasan Cemal, mütemadiyen, “Sonun Menderes gibi olacak” diyor...
Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeminli gazetecisi, “Sonun Menderes gibi
bile olmayacak, sürüm sürüm sürüneceksin” diye düzeltiyor...
Mülaaneci basın neredeyse her nüshasında “Yezit, Firavun, Tiran,
Karun, Sufyan” diye saydırıyor...
Maocu Kemalistlerin “kaya gibi” adamı da, “halk güçleri”ni
hatırlatıyor.
Hakikaten kafayı yediler...
HAMİŞ:
Bu yazıdan sonra, Mümtaz’er Türköne’den, “Savcılar Ahmet Kekeç’i
neden tutuklamıyor?” şeklinde vatanperverane bir ihbar bekliyorum.