Ahmet Kekeç'ten Oktay Ekşi'ye "Sahte Okey" çıkışı: Ahlakın ne olduğunu...
Silivri cezaevi önünde 'umut nöbeti' tutan duayen gazeteci ve Basın Konseyi eski Başkanı Oktay Ekşi "ilerisi hiç iyi değil" dedi.
MİT Tırları haberi dolayısıyla tutuklanan Cumhuriyet gazetesi Genel
Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül
için Silivri cezaevi önünde 'umut nöbeti' tutan duayen
gazeteci ve Basın Konseyi eski Başkanı Oktay Ekşi "ilerisi
hiç iyi değil" dedi.
Geçmişe bakarak bugünü değerlendiren Oktay Ekşi, 59 yıllık meslek
hayatında böyle bir dönem yaşamadığını söyledi.
RS FM'de Yavuz Oğhan'ın hazırlayıp sunduğu bidebunudinle programına
konuşan Ekşi yaşananları "Rezil bir dönem, böyle bir baskı Demokrat
Parti döneminde bile yaşanmadı. İlişkiler böyle iğrenç ve
ahlaksızca değildi" dedi.
Oktay Ekşi yumdu gözünü açtı ağzını: Rezil, iğrenç, ahlaksız...
Oktay Ekşi'nin bu çıkışına en sert tepki ise Ahmet Kekeç'ten geldi.
Yazısının başlığını "Bu sahte okey ne konuşup duruyor?" koyan
Kekeç, Oktay Ekşi ile ilgili eski defterleri açtı. 27 Mayıs
sonrasında dil bilmediği halde Londra'ya Basın Ateşesi olarak
atandığını ve Ekşi'nin darbecilerin meclisinde 61 Anayasasını
hazırlayan ekip içinde yer aldığını anımsatan Kekeç, Ekşi'nin
Hürriyet'teki işine son verilmesinin gerekçesini de hatırlattı ve
asıl ahlaksızlığı Ekşi'nin yaptığını yazdı:
"Siz, “bunlar analarını da satarlar, bunlar böyle bir zihniyettir”
derseniz, en hafif ifadesiyle “ahlaksızlık” yapmış olursunuz."
İşte Ahmet Kekeç'in yazısından bir bölüm:
Meslek büyüğümüz Oktay Ekşi, Silivri Cezaevi önündeki “Can Dündar
nöbeti”ni tamamladıktan sonra, RS FM’deki canlı yayına bağlandı ve
açtı ağzını yumdu gözünü: “Rezil, iğrenç, ahlaksız...”
Bu arada belirtelim:
RS FM, Türkiye’de yayın yapan ve Rusya’nın doğrularını seslendiren
bir radyo kanalı...
Şunu demeye çalışıyorum: Türkiye’de basın özgürlüğünden şekvacı
Oktay Ekşi, Türkiye’de apaçık Rus politikalarını savunan bir radyo
kanalı bulunduğunu ve rahatça yayın yapabildiğini, kendisinin de bu
kanala bağlanıp “terbiyesizce” laflar edebildiğini, böyle bir
özgürlüğe sahip olduğunu göz ardı etmesin.
Bir de tersinden bakalım: Biz, açıkça Türkiyecilik yapan bir Rus
radyosuna bağlanıp Putin hakkında ileri geri konuşsak; “rezil,
iğrenç, ahlaksız” gibi lafları peş peşe sıralasak... Ne olur?
Böyle bir şey olabilir mi?
O radyo yayınına devam edebilir mi?
O radyonun Yavuz Oğhan muadili anchormanları hayatta kalabilir
mi?
Konumuza dönelim:
Oktay Bey, basına yönelik baskılardan şikâyetçi...
Eskiden böyle olmadığını söylüyor... Eskiden de, siyasi iktidarla
basın arasında problemler varmış; Menderes döneminde örneğin, basın
mensupları dava tehdidiyle susturuluyormuş ama hiçbir dönemde,
bugünkü ölçülerde bir “ahlaksızlık” görülmemiş.
Mikrofonu uzatalım, kendisi anlatsın: “Rezil bir dönem. Böyle bir
baskı Demokrat Parti iktidarında bile yaşanmadı. İlişkiler böyle
iğrenç ve ahlaksızca değildi. Eskiden de şikâyetçiydik. Eskiden de
yargılanırdık ama mahkemeye sevk edilenin durumu üç aşağı beş
yukarı belliydi. Üç ay, dokuz ay hapse atılıyorsun, para cezasına
çarptırılıyorsun. Bedelini biliyorduk. Eski dönemde iktidar basın
ilişkisi belli bir ahlaki zemine dayanıyordu. Kızgın, haksız,
tamam; ama ahlaksızlık yapılmıyordu. Meslek tarihinin üçte birine
tanığım, kalanını da okuduklarımdan biliyorum. Böyle ahlaksız bir
tablo hiçbir dönem yaşanmadı.”
Hemen hatırlatalım:
Değerli meslek büyüğümüz Oktay Ekşi’nin “tercihe şayan” bulduğu
Menderes dönemi, bir askeri darbeyle kesintiye uğradı. Darbenin
pişirilip kotarılmasında meslek büyüğümüzün unutulmaz katkıları
vardır. İstanbul Üniversitesi’ndeki nümayişleri örgütlemek gibi...
Ki, bu nümayişler, darbenin en önemli gerekçesi sayılmıştı. Yani,
bugün “demokrasi, basın özgürlüğü, etik” diye atıp tutan meslek
büyüğümüz, darbe yanlısı bir aktivistti.
Bu “başarısı” elbette ödüllendirildi. Önce, dil bilmediği halde
Londra’ya “basın ataşesi” olarak gönderildi. Sonra, “Kurucu Meclis”
üyeliğine atandı. Murat Belge gibilerin “daha özgürlükçü” bulduğu
61 anayasası bu Meclis’in bir kazığıdır.
Bir hatırlatmada daha bulunup, konuyu kapatalım...
Bu hatırlatma, basın-iktidar ilişkilerinde “ahlak” arayan Oktay
Ekşi’ye cevap olsun aynı zamanda:
Meslek büyüğümüz, karşılaştığımız en temel problemin gazetecilerin
işten atılması olduğunu ve bu uygulamanın arkasında siyasi
iktidarın bulunduğunu söylüyor... “En rezil tablo” diyerek,
küfürleri peş peşe sıralıyor.
Kendisi de işten atılmış bir gazetecidir...
Bu vetireyi bilir...
Fakat ahlak, iki taraflı bir yükümlülüktür.
Siz, “bunlar analarını da satarlar, bunlar böyle bir zihniyettir”
derseniz, en hafif ifadesiyle “ahlaksızlık” yapmış olursunuz.
Meslek büyüğümüz Oktay Ekşi, işte bu nedenle, “Bunlar analarını da
satarlar” dediği için işten atıldı.
Evet, ahlak önemlidir... Çok çok önemlidir hem de... Ama ahlakın ne
olduğunu, “ahlak” dendiğinde ağzını açacak en son kişiden, Oktay
Ekşi’den öğrenecek değiliz.
Keşke Menderes de Erdoğan gibi davransaydı da, “basın özgürlüğü,
ahlak” diye atıp tutan bu sahte okeyleri tepemize çıkarmasaydı.