28 Oca 2017 09:11
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 22:26
Ahmet Kekeç'ten medya patronlarına: Gazetecilik yapmıyorlar, pislik yapıyorlar!
Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç, Aydın Doğan, Turgay Ciner ve Ferit Şahenk'e yeni bir isim buldu.
MHP lideri Devlet Bahçeli'nin önceki gün sosyal medya hesabı üzerinden bu üç medya patronuna yönelik açıklamalarına gönderme yapan Ahmet Kekeç, Doğan, Ciner ve Şahenk'e "fırça kardeşliği yapan basın patronları" dedi...
GAZETECİLİK DEĞİL PİSLİK YAPIYORLAR!
Devlet Bahçeli'nin verdiği ayardan sonra bir kısım basının kendine geleceğini savunan Ahmet Kekeç, "Kendilerine gelsinler ve “Ne yapıyoruz biz?” diye sorsunlar. Çünkü tuttukları “yol”, yol değil.." dedi.
"Fırça kardeşliği yapan basın patronlarının gazete ve televizyonlarında" referandumda “evet” cephesininin yargılandığını, “evet”çi sanatçıların itibarsızlaştırıldığını ve “evet”çi mahallenin baskı altına alınmaya çalışıldığını öne süren Ahmet Kekeç, "Gazetecilik yapmıyorlar. Pislik yapıyorlar." dedi.
İşte Ahmet Kekeç'in o yazısı:
SULANDIRMA... ÇIK DOĞRULARI KONUŞ...
Devlet Bahçeli’nin mütekâmil ayarından sonra bir kısım basın kendine gelecek.
Gelecek mi gerçekten?
Kendilerine gelsinler ve “Ne yapıyoruz biz?” diye sorsunlar.
Çünkü tuttukları “yol”, yol değil.
Referandumda “hayır” oyu kullanmak bir seçenektir. Bir haktır aynı zamanda. “Evet” oyu kullanmak da öyle...
Herkes aynı şekilde düşünmek, aynı yönde oy kullanmak zorunda değildir.
Ortada, Meclis’in kabulüyle halkoyuna sunulmuş bir anayasa değişikliği varsa (ki, var), bu değişikliğin ülke yararına olduğunu düşünen bir kısım vatandaş “evet” diyecek, diğer bir kısım vatandaş da (ülkeye zarar getireceğini düşündüğü için) “hayır” diyecek.
Hangi görüş kabul görürse görsün, ikisi de saygıdeğerdir. İkisi de meşrudur.
Bu basit gerçekliği, “kolay anlaşılsın ve sindirilsin” diye son derece basit sözcüklerle anlatıyorum.
Hem kolay anlaşılsın ve hemen sindirilsin, hem de bazı tutumların sakilliği (ne kadar tahammülsüz oldukları) ortaya çıksın diye...
Bahçeli’nin fırçasına maruz kalmış bir kısım basın bu basit gerçekliği anlamıyor.
Daha doğrusu, anlamak istemiyor.
Başta Aydın Doğan olmak üzere, fırça kardeşliği yapan basın patronlarının gazete ve televizyonlarında, “evet” cephesini yargılayan, “evet” oyu kullanacağını söyleyen sanatçıları itibarsızlaştıran, “evet”çi mahalle sakinlerini baskı altına alan son derece çirkin, son derece rezil, son derece ahlak dışı yazı ve yorumlar yayınlanıyor. (Rıdvan Dilmen ve Murat Boz hakkında söylediklerini bu köşeye taşısam, RTÜK tarafından cezalandırılırım. O derece rezil beyanlar.)
Gazetecilik yapmıyorlar.
Pislik yapıyorlar.
Dahası, buna hakları olduğunu düşünüyorlar.
Kendileri, bir anayasa değişikliğine “hayır” diyebilir. Bu demokratik haklarıdır. Ama siz “evet” diyemezsiniz, dolayısıyla demokratik hakkınızı kullanamazsınız.
Buna yeltendiğiniz an “vatan haini” ve “faşist” olursunuz.
Dün (bütün gün ve gece boyunca), fırça kardeşliği yapan basın patronlarının sosyal medya trolleri aracılığıyla, Meltem Cumbul adlı bir hanım sanatçının mesajı dolaştırıldı internet mecralarında. Hanım sanatçımız, referandumda hayır demezsek, “camiye, kışlaya, adliyeye siyasetin gireceğini”, buraların tümünün “Başkan’ın partisi”ne göre düzenleneceğini söylüyordu.
Söyler.
Bir görüştür.
Hanım sanatçımız gibi düşünmeyen bir okur da, gayet efendi bir üslupla şu değerlendirmeyi yapıyordu: “Meltem Cumbul, siz nasıl hayır demeyi demokratik hak olarak tanımlıyorsanız, evet diyenlere de saygı duyun.”
Hayır, bunu diyemez.
Meltem Cumbul her şeyi söyleyebilir, her türlü afaki ve gerçek dışı yorumda bulunabilir ama başkaları bu görüşe karşı kendi düşüncesini seslendiremez, bu kahraman kadını saygıya davet edemez. (Aydın Doğan’ın tetikçisi “kahraman kadın” diye taltif ediyordu hanım sanatçımızı.)
Nitekim öyle oldu.
Meltem Cumbul’a karşı görüş serdeden (demokratik hakkını hatırlatan ve saygı bekleyen) adamcağızı iki dakikada linç ettiler.
Bu küçük ve masum bir örnek...
Daha çirkinleri de var.
En talihsiz örneklerini, meseleyi sulandırmak dışında bir şey söylemeyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nda görüyoruz...
Koskoca adam, ikide bir “bunlar rejimi değiştirecekler” diyor.
Konuştuğu mecralarda sürekli bu yalanı tekrarlıyor ve ilginçtir, yüzü hiç kızarmıyor.
HAMİŞ
Hayatımda ilk kez böyle bir yazı yazıyorum.
Basit, kolay, zorlamasız...
Bir an, ilkokul zekâsına seslenen anaokulu öğretmeni gibi hissettim kendimi. Utandım...
GAZETECİLİK DEĞİL PİSLİK YAPIYORLAR!
Devlet Bahçeli'nin verdiği ayardan sonra bir kısım basının kendine geleceğini savunan Ahmet Kekeç, "Kendilerine gelsinler ve “Ne yapıyoruz biz?” diye sorsunlar. Çünkü tuttukları “yol”, yol değil.." dedi.
"Fırça kardeşliği yapan basın patronlarının gazete ve televizyonlarında" referandumda “evet” cephesininin yargılandığını, “evet”çi sanatçıların itibarsızlaştırıldığını ve “evet”çi mahallenin baskı altına alınmaya çalışıldığını öne süren Ahmet Kekeç, "Gazetecilik yapmıyorlar. Pislik yapıyorlar." dedi.
İşte Ahmet Kekeç'in o yazısı:
SULANDIRMA... ÇIK DOĞRULARI KONUŞ...
Devlet Bahçeli’nin mütekâmil ayarından sonra bir kısım basın kendine gelecek.
Gelecek mi gerçekten?
Kendilerine gelsinler ve “Ne yapıyoruz biz?” diye sorsunlar.
Çünkü tuttukları “yol”, yol değil.
Referandumda “hayır” oyu kullanmak bir seçenektir. Bir haktır aynı zamanda. “Evet” oyu kullanmak da öyle...
Herkes aynı şekilde düşünmek, aynı yönde oy kullanmak zorunda değildir.
Ortada, Meclis’in kabulüyle halkoyuna sunulmuş bir anayasa değişikliği varsa (ki, var), bu değişikliğin ülke yararına olduğunu düşünen bir kısım vatandaş “evet” diyecek, diğer bir kısım vatandaş da (ülkeye zarar getireceğini düşündüğü için) “hayır” diyecek.
Hangi görüş kabul görürse görsün, ikisi de saygıdeğerdir. İkisi de meşrudur.
Bu basit gerçekliği, “kolay anlaşılsın ve sindirilsin” diye son derece basit sözcüklerle anlatıyorum.
Hem kolay anlaşılsın ve hemen sindirilsin, hem de bazı tutumların sakilliği (ne kadar tahammülsüz oldukları) ortaya çıksın diye...
Bahçeli’nin fırçasına maruz kalmış bir kısım basın bu basit gerçekliği anlamıyor.
Daha doğrusu, anlamak istemiyor.
Başta Aydın Doğan olmak üzere, fırça kardeşliği yapan basın patronlarının gazete ve televizyonlarında, “evet” cephesini yargılayan, “evet” oyu kullanacağını söyleyen sanatçıları itibarsızlaştıran, “evet”çi mahalle sakinlerini baskı altına alan son derece çirkin, son derece rezil, son derece ahlak dışı yazı ve yorumlar yayınlanıyor. (Rıdvan Dilmen ve Murat Boz hakkında söylediklerini bu köşeye taşısam, RTÜK tarafından cezalandırılırım. O derece rezil beyanlar.)
Gazetecilik yapmıyorlar.
Pislik yapıyorlar.
Dahası, buna hakları olduğunu düşünüyorlar.
Kendileri, bir anayasa değişikliğine “hayır” diyebilir. Bu demokratik haklarıdır. Ama siz “evet” diyemezsiniz, dolayısıyla demokratik hakkınızı kullanamazsınız.
Buna yeltendiğiniz an “vatan haini” ve “faşist” olursunuz.
Dün (bütün gün ve gece boyunca), fırça kardeşliği yapan basın patronlarının sosyal medya trolleri aracılığıyla, Meltem Cumbul adlı bir hanım sanatçının mesajı dolaştırıldı internet mecralarında. Hanım sanatçımız, referandumda hayır demezsek, “camiye, kışlaya, adliyeye siyasetin gireceğini”, buraların tümünün “Başkan’ın partisi”ne göre düzenleneceğini söylüyordu.
Söyler.
Bir görüştür.
Hanım sanatçımız gibi düşünmeyen bir okur da, gayet efendi bir üslupla şu değerlendirmeyi yapıyordu: “Meltem Cumbul, siz nasıl hayır demeyi demokratik hak olarak tanımlıyorsanız, evet diyenlere de saygı duyun.”
Hayır, bunu diyemez.
Meltem Cumbul her şeyi söyleyebilir, her türlü afaki ve gerçek dışı yorumda bulunabilir ama başkaları bu görüşe karşı kendi düşüncesini seslendiremez, bu kahraman kadını saygıya davet edemez. (Aydın Doğan’ın tetikçisi “kahraman kadın” diye taltif ediyordu hanım sanatçımızı.)
Nitekim öyle oldu.
Meltem Cumbul’a karşı görüş serdeden (demokratik hakkını hatırlatan ve saygı bekleyen) adamcağızı iki dakikada linç ettiler.
Bu küçük ve masum bir örnek...
Daha çirkinleri de var.
En talihsiz örneklerini, meseleyi sulandırmak dışında bir şey söylemeyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nda görüyoruz...
Koskoca adam, ikide bir “bunlar rejimi değiştirecekler” diyor.
Konuştuğu mecralarda sürekli bu yalanı tekrarlıyor ve ilginçtir, yüzü hiç kızarmıyor.
HAMİŞ
Hayatımda ilk kez böyle bir yazı yazıyorum.
Basit, kolay, zorlamasız...
Bir an, ilkokul zekâsına seslenen anaokulu öğretmeni gibi hissettim kendimi. Utandım...