Ahmet Kekeç'ten Hasan Cemal'e sert çıkış: Gazeteci değil PKK ulağısın!
"Utanmazlık ete kemiğe bürünmüş, Hasan Cemal olarak karşımıza çıkmış..." diyen Star yazarı Ahmet Kekeç, köşesinde Hasan Cemal'in son yazısına çok sert çıktı.
"Utanmazlık ete kemiğe bürünmüş, Hasan Cemal olarak karşımıza
çıkmış..." diyen Star yazarı Ahmet Kekeç, köşesinde Hasan Cemal'in
son yazısına çok sert çıktı.
"İnsan, şu “kara gün”ün ruhlarda açtığı tahribatı düşünür, hiç
değilse bir günlüğüne susar, ne bileyim, takıntılarını erteler.
Nasılsa sonrasında bol bol konuşacak, içinde “Saray” ve “Erdoğan”
geçen utanmazca yazılarına devam edecektir." diyen Kekeç, Hasan
Cemal'e "Gazeteci değil PKK ulağısın!" diye yazdı.
İşte Kekeç'in bugünkü yazısı:
Utanmazlık ete kemiğe bürünmüş, Hasan Cemal olarak karşımıza
çıkmış... İnsan, şu “kara gün”ün ruhlarda açtığı tahribatı düşünür,
hiç değilse bir günlüğüne susar, ne bileyim, takıntılarını erteler.
Nasılsa sonrasında bol bol konuşacak, içinde “Saray” ve “Erdoğan”
geçen utanmazca yazılarına devam edecektir.
Hayır, Hasan Efendi bildiği türküyü çığırmaya devam ediyor.
Terör “elbette insanlık suçu”ymuş, tamam, ama devlet de mahalleleri
kapatıyormuş, abluka altına alıyormuş, bombalıyormuş, enkaz yığını
haline getiriyormuş... (Demek ki hendek kazanların, sağa sola mayın
döşeyenlerin, sivil halkı “rehin” tutanların hiçbir kabahati
yok.)
Böyle giderse ülke bölünürmüş.
Despot kafası ile bu memlekette barış olmazmış, istikrar olmazmış,
demokrasi ve hukuk olmazmış...
Peki, “elbette insanlık suçu” olan terörle ilgili bir çift söz
söylemeyecek misin Hasan Cemal? Toplu fotoğraf çektirmek dışında,
terör uygulayıcılarına bir itiraz yöneltmeyecek misin? “Silahın
meşruiyeti nedir?” diye sormayacak mısın?
Meğer o silahlar, “despotu devirmek için”miş.
Cemil Bayık adlı “cani” böyle söylüyor.
Hasan Cemal de köşesinde kafa sallıyor.
Biz de yıllardır bunu söylüyoruz zaten: PKK ve HDP, Türkiye’de
yönetim değişikliği arzulayan güçlerin taşeron örgütüdür. Hasan
Cemal, Murat Belge, Ahmet Altan, Mehmet Altan, Fethullah Gülen,
Şahin Alpay, Cengiz Çandar, Doğan Akın gibi isimler de, bu taşeron
örgütün yancılarıdır.
Bugünün despotuna (!) karşı silahlı kalkışmayı savunan, sağda solda
patlatılan bombaları neredeyse hoşgörülü bir tebessümle karşılayan
Hasan Cemal, dünün despotlarına karşı rikkatli bir saygı
içindeydi.
Bugünün despotu Kürtlere hakkını iade etmişti... Kürtçeyi yasak dil
kapsamından çıkarmıştı... “Andımız” rezilliğini ortadan
kaldırmıştı... Ana dilde savunma hakkını getirmişti... İnkâr ve
asimilasyon politikalarına son vermişti.
Hasan Cemal’in ihtiramla andığı despotlar, Kürtlere sistematik
işkence uyguluyordu, “doğuştan gelen haklarını” gasp ediyordu,
dışkı yediriyordu. Ve Hasan Cemal, o despotların uçağından
inmiyordu.
İçinde “hukuk”, “demokrasi”, “kardeşlik”, “barış”, “insan hakları”
geçen yazılar yazması sizi yanıltmasın. “Utanmazlığın” ete kemiğe
bürünmüş hali olarak karşımızda duran Hasan Cemal’in anılan
kavramlarla hiçbir ünsiyeti yoktur.
Bütün darbeleri desteklemiştir.
Bütün muhtıralara omuz vermiştir.
Elinde tuzluk, siyaseti sıkıştıran bütün girişimlerin peşinden
koşmuştur.
Hatta darbenin (Madanoğlu darbesinin) neferi olmuştur. Ve bir
numaralı demokrasi düşmanıdır...
Dün, elime geçen bir kitaptan (İbrahim Ayyıldız, “28 Şubat Nedir?”,
Liberte Yayınları), dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in,
danışmanlarına aktardığı bir anektodu okudum.
Şöyle diyordu Demirel: “Erbakan istifa edince, hükümeti kurma
görevini Çiller’e verecektim. Hasan Cemal’in ‘Şahın Ordusu Değil’
başlıklı yazısını okuyunca ürperdim, çok kaygılandım. Darbe
ihtimalinin çok daha gerçek olduğunu gördüm.”
Demirel’i kaygılandıran yazıyı hatırlayalım:
28 Şubat sürecinde üst düzey generallerle sıkı fıkı ilişki içinde
olan, sık sık köşesinde “Üst düzey bir general”e atıfla yazılar
yazan Hasan Cemal, dönemin “kudretli” generali Çevik Bir’le
görüşüyor.
Çevik Bir, “köşesine taşıması” ricasıyla “ulak” Hasan Cemal’e
şunları söylüyor: “Türk Silahlı Kuvvetleri Şah’ın ordusu olamaz.
İran’da Genelkurmay bizim bugün yaptığımız çalışmaları yapmadığı
için İran’da halen o karanlık rejim işbaşında.”
Sonrasını biliyorsunuz.
Hasan Cemal’in köşesine taşıdığı “kolpa”dan sonra, Demirel hükümeti
kurma görevini Mesut Yılmaz’a verdi, Refahyol Hükümeti düştü.
Böylece 28 Şubat darbesinin ilk hedefi gerçekleşmiş oldu.
Dün, darbecilere ulaklık yapıyordu.
Bugün, “Erdoğan’ı indirmek dışında bir hedefimiz yok” diyen PKK’ya
ulaklık yapıyor.