Ahmet Kekeç'ten Hasan Cemal'e: Bu adamı alın elimden...
Bir süre önce köşesinde “Bu adamın hiç utanması kalmamış” diye yazan Kekeç, bu sefer de Hasan Cemal için aynı şeyleri dozunu daha da arttırarak söyledi.
Daha önce de Kürt sorunu ile ilgili yazıları yüzünden pek çok defa
köşelerinde karşı karşıya gelen Hasan Cemal ve Ahmet Kekeç, bu kez
yine birbiriyle çok sert bir şekilde karşılaştı.
Bir süre önce köşesinde “Bu adamın hiç utanması kalmamış” diye
yazan Kekeç, bu sefer de Hasan Cemal için aynı şeyleri dozunu daha
da arttırarak söyledi.
İşte Kekeç'in Star gazetesindeki yazısından dikkat çeken
bölümler:
Buyuruyor ki, “Sur’dan, Diyarbakır’dan başlayarak, Cizre, Silopi,
Nusaybin, Derik, Dargeçit derken bölgede yangın büyüyor, acılar
katmerli hale geliyor. Erdoğan, kendi başkan babalık yolunu kan ve
gözyaşıyla açma yolunda kararlı adımlarla yürüyor. Güneydoğu’dan
gelen haberler içimi acıtıyor, Allah kolaylık versin herkese.
(....) Kürtlerin yaşadıkları acılara ‘terör’ deyip kayıtsız kalmak
insanlığa uymaz!”
Bir süre önce de hendeklerden bildirmişti.
Kimden mi söz ediyorum?
Sevgili Orhan Miroğlu’nun cümleleriyle söylersek, bir zamanlar Paşa
dedesinin oluk oluk kan akıttığı topraklara barış gelmesin diye
canını dişine takmış dolaşıp duran ve yalan bilgilerle herkesi
aldatmaya çalışan, “Kürtlere, özgürlük ve eşitlik hendeklerle,
barikatlarla gelecek” diyen bir adamdan...
Bu adamın ismi Hasan Cemal...
Bugüne kadar bütün darbeleri desteklemiş, elinde tuzluk bütün
muhtıraların peşinden koşmuş, siyasete müdahale girişimlerini
nümayişle karşılamış, 28 Şubat kalkışmasında boncuk aramış ve
bulmuş bir kişi bu...
Paşa dedesi yaşasaydı (yine sevgili Orhan Miroğlu’nun cümleleriyle
söylüyorum), “Kürt gençlerinin bugün kazdığı o hendeklere bomba
yağdırıp katliam yapacak olan bu adam, devlet güçleri, savcılar
dahil, hiçbir gazetecinin yanına yaklaşamadığı o barikat ve
hendeklerin önünde verdiği pozlar eşliğinde, bütün Kürt
gençlerini o barikat ve hendeklerin içine davet eden,
kin, nefret ve öfke dolu yazılar yazmaya devam ediyor.”
Erdoğan, başkan babalık yolunu kan ve gözyaşıyla açma yolunda
kararlı adımlarla yürüyormuş...
Utanması ve vicdanı olan bir insan, evet Erdoğan’ın Başkanlık
tutkusunu (onların hoşlanacağı ifadeyle söylüyorum: “tutkusunu”)
eleştirebilir. Erdoğan’ı bu makama yakıştırmayabilir. Mevcut
sistemin daha güzel olduğunu söyleyebilir. Kamuoyunu bu düşüncesi
doğrultusunda yönlendirebilir. Hatta “Ey Erdoğan, ben senden nefret
ediyorum, dolayısıyla Başkan seçilmeni istemem” diyebilir. Ama
hendekler, barikatlar, mayınlar, uzun namlulu suikast silahları,
öldürülen çorbacı çırakları, kundaklanan camiler, kedi memleketinde
“mülteci” konumuna düşünülen insanlar için de bir bakış
geliştirir. Bunları (bütün bu asayişsizlikleri) bir “sonuç”
olarak görmez. “Erdoğan Başkan olmak istediği için bu hendekler
kazıldı, bu mayınlar döşendi, bunca insan öldürüldü, bunca polis
tarandı, bunca tarihi yapı kundaklandı” anlamına gelebilecek
cümleler kurmaz.
Erdoğan Başkanlıktan vazgeçtiğini açıklasa, o hendekler kapatılacak
mı?
O mayınlar sökülecek mi?
O kasabalar boşaltılacak mı?
Başımızda Erdoğan bulunduğu için mi PKK silahlarını bırakmıyor?
Efendim, Kürtlerin yaşadıkları acılara “terör” deyip kayıtsız
kalmak insanlığa uymazmış!
Peki, Kürtlerin yaşadıkları acılara kayıtsız kalmayanların, yani
bir sürü saçma-sapan yasağa son verenlerin (ülkeyi “Kürtçe yasağı”
ayıbından kurtaranların, Kürtçe neşriyata izin verenlerin, Kürtleri
çok rencide ettiği söylenen “Andımız” rezaletini ortadan
kaldıranların, ana dilde savunma hakkını yasalaştıranların, yerel
isimleri iade edenlerin) devri iktidarında sen ne yapıyordun?
Kan durmasın diye özel bir çaba sarf ediyordun.
Dağ bayır dolaşıp, “Sakın silah bırakmayın. Ne karşılığında silah
bırakacaksınız ki!” diye terörist ayartıyordun.
Kandil sakinleriyle muhabbete oturup, “Bu Erdoğan var ya... Sizi
satacak” diyordun.
Bugün kalkmış, büyük bir yüzsüzlükle, “Kürtlerin acılarından” söz
ediyorsun, söz edebiliyorsun...
Kürtlerin (hiç paylaşmadığın) acılarını bahane göstererek, “terör
azdırıcılığı” yapıyorsun.
Hiç utanmadın
Galiba hiç utanmayacaksın.