Ahmet Kekeç'ten "fevkalade şahsi" 1 Mayıs notları: E be eşek herif...
Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç, "Fevkalade şahsi" dediiği notlarla 1 Mayıs kutlamalarını eleştirdi.
Star yazarı Ahmet Kekeç yazısına tepki gösterip kendisini
“Sermayeye satılmış yazar, hükümet yalakası, burjuva bilmem nesi”
diye saydıracaklara da baştan ayar verdi.
"Türkiye’de gerçek anlamda kapitalizme işaret eden ciddi bir
sermaye birikimi var mı ki, sağlıklı bir burjuvazi oluşabilmiş mi
ki, onun 'satılık kalemleri' türeyebilsin e be eşek herif?" diyen
Ahmet Kekeç ardından da sordu: "Siz herkesi Doğan Medya Grubu
memuru mu sanıyorsunuz?"
İşte Ahmet Kekeç'in o yazısı:
FEVKALADE ŞAHSİ 1 MAYIS NOTLARI.
Birini daha idrak ettik... Her yıl büyük beklentilerle (devrim
beklentisi, Gezi beklentisi, darbe beklentisi...) karşılanan bir
“İşçi Bayramı”nı daha geride bıraktık...
İşte bu bayramla ilgili şahsi gözlemlerim:
- Bulvarlarda, caddelerde, sokaklarda ölüm sessizliği... Coşkuyla
kutlanması gereken bayramı (kavlinize göre İşçi Bayramı, kavlinize
göre Bahar Bayramı) bu hale getirdiniz ya, helal olsun “işçi
sınıfı...”
- Kendilerine “sendika” süsü vermiş birtakım “sarı oluşumlar”ın her
yıl bıkmadan usanmadan sergilediği gövde gösterisi, sonucunda
emekçilerin kaybedeceği bir vasatı, “siyasetin geri çekilmesi”
olarak özetlenebilecek bir vasatı egemen kılmıştır. Bu hep böyle
olmuştur...
- Bu yıl Mustafa Sarıgül’ü gördük... Değişmemiş.
- Kendilerine “sendika” süsü vermiş birtakım tahsisli oluşumlar,
hangi siyasal kırılma noktalarında ne tür işlevler görmüş? Mesela,
en devrimci sendikamız DİSK, 28 Şubat sürecinde neyin tedvirine
memur edilmiş. Şerefli basın, bunu da yazın!
- Şimdi bu notları okuyan çapulsuz, “Sermayeye satılmış yazar,
hükümet yalakası, burjuva bilmem nesi” diye saydıracak. Türkiye’de
gerçek anlamda kapitalizme işaret eden ciddi bir sermaye birikimi
var mı ki, sağlıklı bir burjuvazi oluşabilmiş mi ki, onun “satılık
kalemleri” türeyebilsin e be eşek herif? Siz herkesi Doğan Medya
Grubu memuru mu sanıyorsunuz?
- Emekçi kitleler, neden “emek” temelinde örgütlenmiş (böyle olduğu
varsayılan) siyasal yapılara yüz vermiyor da, gidip “emek düşmanı”,
“dinci”, düpedüz “gerici” oluşumlara meylediyor? Buradaki
“sosyoloji” nedir, neye işaret etmektedir? Emre Kongar’ın bu konuda
bir fikri var mı?
- Dün Taksim’e doğru yürüyüş eylemeye çalıştılar ama polis engeline
takıldılar. Taksim’in simgesel anlamı varmış... Orada kıyıma
uğramışlar, arkadaşlarını kaybetmişler. Şimdi aradan bunca yıl
geçtikten sonra, Taksim’de “barışçıl bir gösteri” yapılsa ve emek
şehitleri anılsa fena mı olurmuş!
- Bıkmadan usanmadan “Taksim” diye sayıklayıp duruyorlar. Biz de
bıkmadan usanmadan aynı gerçekleri tekrarlayıp duracağız:
Birincisi, Taksim konumu itibariyle “güvenli” bir alan değil, 1
Mayıs gibi ağır sıklette törenleri kaldıracak ferahlıkta bir alan
hiç değil... İkincisi, orası kutsal bir mekân değil... Üçüncüsü,
Taksim hem turizmin, hem ticaretin, hem eğlencenin merkezi... Bir
tür doğal sit alanı... Bu tür mekânlar korunurlar. Gösterilere ve
törenlere kapatılırlar. Dünyanın her yerinde böyledir bu. (Gezi
dönemindeki rezilliklerinizi hatırlayın. Hangi devlet izin verir
böyle bir “hor” kullanmalara?)
- Ne yasağı? Kim kutlamalara yasak getirmiş? Bilebildiğim kadar,
ilk yasak, İttihatçıların “Babıali baskını”ndan sonra gündeme
geliyor... Hatırlatayım sevabına: İttihatçılar (Enver Paşa ve
hempaları) hükümet binasını bastı, Harbiye Nazırı Nazım Paşa’yı
öldürdü, Sadrazam Kamil Paşa’ya zorla istifa dilekçesi imzalattı ve
yönetime el koydu. 23 Ocak 1913... İki ay sonra da 1 Mayıs
kutlamalarını yasakladı.
- Lozan görüşmelerinin (ikinci kez) henüz başladığı tarihlerde 1
Mayıs Ankara’da törenlerle kutlandı. Yani, Cumhuriyet’in ilanından
altı ay kadar önce... Burada, “gerici” ilan ettiğiniz Birinci
Meclis’in rolünü anmak lazım... Bir süre sonra Birinci Meclis
lağvedildi, ağırlığı Müdafaa-i Hukuk Grubu milletvekillerinin
oluşturduğu yeni bir Meclis kuruldu, Cumhuriyet ilan edildi, iki
yıl sonra “Takrir-i Sükûn Kanunu” çıkarıldı. Sonra ne mi oldu? 1
Mayıs kutlamaları “külliyen” yasaklandı.
- Kavlinize göre İsmet Paşa ilerici, Menderes gericidir...
- 1 Mayıs’la ilgili “kısıtlamalar”, ilk kez, “gerici” DP iktidarı
döneminde (gerici Menderes’in buyruğuyla) “gevşetildi...” İşçiler
ilk kez “ücretli izinli” sayıldı. İşçileri ücretli izinli sayan
Menderes, “işçi hakları” lafzını ağzından düşürmeyen “devrimci
konvansiyon” tarafından 1961’de darağacına yollandı.
- Matbuatta hâlâ “AKP yasağı” yazan utanmazlar var...
- Atatürkçülerin, İnönücülerin, sağcıların, solcuların,
faşistlerin, sosyalistlerin yasakladığı 1 Mayıs, “gerici” AK Parti
hükümeti tarafından “resmî bayram” ilan edildi. “Geriye dönüş”
olmasın (ilerici hükümetler tekrar yasak getirmesin) diye bu konuda
bir de “yasa” çıkarıldı.
- Devrim ufukta “belirir gibi” oldu...
- Mecidiyeköy, Talimhane, Şişli hatları polis kontrolüne geçti.
Devrim an itibariyle sona erdi.
- Bu yazı da burada bitti!