Ahmet Kekeç'ten 'Cumhuriyet gazetesi' yorumu: Fetullahçılar gidiyor Kemalistler dönüyor!
Star yazarı Ahmet Kekeç, Cumhuriyet gazetesinin yönetimindeki değişiklik sonrası yaşanan görevlendirme ve istifaları köşesine taşıdı.
Cumhuriyet gazetesinin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı’nın,
yönetim değişikliğinin ardından başlayan yeni görevlndirme ve
istifalar sürüyor. Konuya ilişkin yazı kaleme alan Star yazarı
Ahmet Kekeç, "Fetullahçılar gidiyor yahut gönderiliyor, saf
Kemalistler geri dönüyor. İyi mi oluyor, kötü mü oluyor? Bu da bir
başka tartışmanın konusu ama kısacık da olsa fikrimi söylemek
istiyorum.Bence o kadar da kötü olmuyor... Olmaz... " dedi.
Gazetenin son beş yıllık yayın politikasına dikkat çeken yazar,
devletin “güvenlik sorunu” olarak gördüğü hiçbir örgütün bu
gazetenin ilgi alanına girmediğini söyledi.
İşte Kekeç'in "Gazetede FETÖ temizliği" başlıklı
bugünkü yazısı:
Gazeteci ağabeyimiz Uğur Dündar, “Cumhuriyet’in kalesi geri alındı”
diyor.
Hemen bakıyoruz, “Cumhuriyet’in kalesi”nden murat nedir diye...
Cumhuriyet gazetesini kastediyor...
Cumhuriyet rejimiyle yaşıt (hatta Cumhuriyetin kurucusu Mustafa
Kemal tarafından kurdurulmuş) Cumhuriyet gazetesinin misyonu, yeni
rejime ve Atatürk devrimlerine sahip çıkmak, aydınlama düşüncesini
halka anlatmaktı.
Bir diğer ifadeyle, bizleri, “Batılı bireyler” haline
getirmek...
Rejime ve Atatürk devrimlerine sahip çıkmak, insanlara norm
dayatmak, bunu kutsal bir görev bellemek “bağımsız gazetecilik”
misyonuyla bağdaşır mı?
Bu, başka bir tartışmanın konusu...
Bizi şimdilik, Cumhuriyet gazetesinin “kurtuluşu” yahut kurtarılışı
ilgilendiriyor.
Gelişmeleri biliyorsunuz...
Gazeteye “sahiplik” eden vakfın yönetimi değişince, gazetede peş
peşe istifalar yaşandı.
Bir grup gazeteciye de görevden el çektirildi. Daha doğrusu,
kovuldu.
FETÖ, operasyonel gücünü yitirmeden önce de (2013’te de) böyle bir
şey olmuş, vakfın yönetimi değişmiş, peşinden istifalar ve görevden
el çektirmeler yaşanmıştı.
Daha açık bir ifadeyle söylersek, FETÖ düşmanı saf Kemalistler
gitmiş, “solcu-liberal” etiketi taşıyan Fetullahçılar gelmişti.
Bu operasyonu yürüten ve FETÖ adına vakfın yönetimini devralan
şahıs (kendisi bir Avukattır), hâlâ ve ısrarla “Atatürk devrimleri”
diye sayıklayıp duruyor, bizi Atatürkçülüğüne inandırmaya çalışıyor
ama Türkiye’ye karşı girişilmiş operasyonlarla eş zamanlı olarak
gazeteyi saf Kemalistlerin elinden almış, Fetullahçılara teslim
etmişti.
Gazetenin başında da, “Atatürk”le problemli Can Dündar’ı
getirmişti.
Şimdi bu durum değişiyor.
Fetullahçılar gidiyor yahut gönderiliyor, saf Kemalistler geri
dönüyor.
İyi mi oluyor, kötü mü oluyor?
Bu da bir başka tartışmanın konusu ama kısacık da olsa fikrimi
söylemek istiyorum...
Bence o kadar da kötü olmuyor... Olmaz...
Ötekinin hukuku/yaşam tercihleri konusunda bugüne kadar kıyıcı bir
görüntü sergilemiş ve asırlık takıntılarından kurtulamamış saf
Kemalistlerle konuşabileceğiniz bir “vasat” bulabilirsiniz... En
azından, “yurt sevgisi” temelinde uzlaşırsınız... “Solcu-liberal”
etiketi taşıyan Fetullahçılarla bu vasatı bulmak/oluşturmak mümkün
değil.
Nitekim oluşturamadık.
Gazetenin son beş yıllık yayın politikasına bakarsanız, ne demek
istediğimi anlarsınız.
Bu dönemde, açıkça, PKK’yı ve HDP’yi sahiplendiler. Sürekli PKK
terörüne mazeret ürettiler... Türkiye’ye yönelik “dış”
operasyonlara “yayın desteği” sağladılar... Savcı katleden
örgütlerin sözcülüğüne soyundular...
FETÖ meselesine ise hiç girmediler...
Başbakana “fiziki takip” uygulayan polisler, görevini savsaklayan
ya da kötüye kullanan savcılar, “yasa dışı dinleme kararı” veren
hâkimler, “himmet topluyoruz” bahanesiyle işadamlarına çöken
maliyeciler, sınav sorularını çalan profesörler, sahte belgeye
“sağlamdır” raporu veren Adli Tıp’çılar, kriptolu telefonların
şifresini çözen TÜBİTAK’çılar, 15 Temmuz’da ülkeyi işgale açan
generaller...
Biz bunları Cumhuriyet’te göremedik.
Devletin “güvenlik sorunu” olarak gördüğü hiçbir örgüt bu gazetenin
ilgi alanına girmedi.
Bir tek “kumpas” haberi yayınlamadılar... Bir tek dinleme
skandalına yer vermediler... Pensilvanya’ya hicret ettiğini
söyleyen sahtekârla ilgili, “laf ola beri gele” kabilinden de olsa,
herhangi bir itiraz geliştirmediler.
Bu rezalet yayıncılığı meşrulaştırmak için de, Atatürk’ün arkasına
gizlendiler.
Uğur Dündar haklı...
Cumhuriyet’in kalesi geri alındı.
Şimdi “geri alanlar”ın hal ve hareketlerini gözleyeceğiz...
Bakalım eski “saplantılı” ve “takıntılı” hallerine mi dönecekler,
yoksa “ülkenin bütünlüğünü” gözeten bir yayıncılık mı
izleyecekler?
Göreceğiz!