Ahmet Kekeç'ten Aydın Doğan'a İlber Ortaylı ve Ahmet Hakan soruları
'Ekrandan Atatürk'e hakaret' tartışmasına giren Star yazarı Ahmet Kekeç, İlber Ortaylı ve Ahmet Hakan'a yüklendi, Aydın Doğan'a seslendi.
Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç, TV Net ekranlarında Atatürk ve
manevi kızı Afet İnan'la ilgili skandal sözler üzerine başlayan
tartışmaya girdi.
Skandal sözlerin sahibi Süleyman Yeşilyurt için "yanlış yaptı, çok
ayıp etti" diyen Ahmet Kekeç, Yeşilyurt'u kitaplarından tanıdığını,
galiz laflar edecek, kasıtlı hareket edecek bir kişi olmadığını,
kendi halinde kitaplar yazan mütevazı bir araştırmacı olduğunu
anlattı.
İLBER ORTAYLI 'HÖDÜK' DİYEREK 'KADIN SATICISI' MI
DEDİ?
Yeşilyurt'a "hödük" diyen İlber Ortaylı'yı eleştiren Ahmet Kekeç,
"hödük"ün anlamının "kadın satıcısı" olduğunu hatırlatıp, "Demek
ki, yasal yaptırım yeterli görülmüyor. Küfrederek Mustafa Kemal’in
öcünü alacaklar" ifadelerini kullandı.
HÜRRİYET'E GEÇTİKTEN SONRA ATATÜRK'ÜN BÜYÜKLÜĞÜNÜ
KEŞFETTİ!
"Hürriyet’e geçtikten sonra Atatürk’ün ne kadar büyük bir insan
olduğunu keşfetti" dediği Ahmet Hakan'ın bu konuda "muhbirlik"
yaptığını savunan Ahmet Kekeç, Ahmet Hakan'ı Doğan Yayın İlkeleri
ile vurdu.
Ahmet Hakan'ın, ihbar yazılarında kullandığı “Alçak, rezil, kepaze,
hayâsız, sinsi, korkak, ikiyüzlü, ahlaksız, fare, pespaye,
şerefsiz, yavşak, müptezel...” sıfat ve hakaretlerini hatırlatan
Ahmet Kekeç, Doğan Medya Grubu Yayın İlkeleri’nin 5. maddesini
hatırlatıp Aydın Doğan'a şunları sordu:
AYDIN DOĞAN'A AHMET HAKAN VE İLBER ORTAYLI
SORULARI
Kendiniz çiğneyecekseniz, niçin böyle “ilkeler” deklare
ediyorsunuz?
Adamlarınız, yasanın caydırıcı olmadığını düşündüğü için mi
“küfrederek infaz” ve “linç” metotlarını benimsiyor ve siz de bu
aleni “terbiyesizliğe”çanak tutuyorsunuz?
Göstermelik de olsa bir “kınama cezası” vermeyecek misiniz İlber
Ortaylı ve Ahmet Hakan Coşkun adlı iki ağzı bozuk maaşlı
elemanınıza?
İşte Ahmet Kekeç'in o yazısı:
KÜFÜRBAZ, TERBİYESİZ, MUHBİR!.. BİR DE 'DELİKANLI...' ÖYLE
Mİ?
Entelektüel birikimi yüksek Profesör İlber Ortaylı, ağzını yaya
yaya “hödük” diyor.
Mağribî hemen üzerine atlıyor: “İlber Hoca’nın tabiriyle...
İstisnasız hepsi hödüktür.”
Hödük, af buyurun, “kadın satıcısı” anlamına geliyor.
Demek ki, ekrana çıkıp, Atatürk’ün mahremiyle ilgili ileri geri
konuşanlar “hödük”, yani “kadın satıcısı” oluyor.
Bir kişinin mahremini açmak/mahremi hakkında ileri geri konuşmak,
en hafif tabiriyle ayıptır.
Bu kişi sıradan bir kişi de olabilir, Cumhuriyetin kurucusu da
olabilir.
Değişmez...
Hele, “mahrem” bilgileri hiçbir belgeye dayanmadan muhayyel
hikâyelerle süslüyorsanız ve ortaya ele aldığınız kişiyle ilgili
olumsuz bir algı çıkarıyorsanız, bu daha da ayıptır...
Ayıplı cürüm işlemiş kişilere yapılacaklar bellidir;
Bu kişiler kınanır, ayıpları yüzüne vurulur.
İşin yargıyı ilgilendiren bir yönü varsa, “hukukî yollar” devreye
sokulur.
Örneğimizdeki kişiler (daha doğrusu o kişilerden biri) bir
televizyon kanalında, Atatürk’ün manevi kızıyla ilgili birtakım
biçimsiz laflar etti.
Bana sorarsanız, yanlış yaptı, çok ayıp etti.
Üstelik kitaplarından tanıdığımız bir kişi... En azından tanıdığım
kadarıyla söyleyeyim: Galiz laflar edecek bir kişi değil... Mustafa
Kemal’in yapıp ettiklerine yönelik eleştirel bir tutumu vardır ama
asla provokatif değildir, olmamıştır. Kastı mahsusayla hareket
edecek bir kişi de değildir. Kendi halinde kitaplar yazan mütevazı
bir araştırmacıdır.
O gün (muhtemelen “tarihi bir gizi aydınlatma” heyecanıyla), çirkin
bir yakıştırmada bulundu, haddini, hududunu ve kastını aştı ama
bugüne kadar bir “program”ın, bazı zırdelilerin öncülük ettiği
çürütme kampanyasının adamı, uzantısı ya da neferi olmadı.
İstihbar ediyoruz ki, savcılık o kişi hakkında “soruşturma”
başlatmış.
Hoş mu oldu?
Olmadı ama yasanın buyruğu böyle.
Bir kişinin mahremini açmak/mahremi hakkında ileri geri konuşmak ve
spekülasyon üretmek ne kadar yanlışsa, o kişinin özel kanunla
korunması da o kadar yanlıştır.
Bir yanlışı, bir başka yanlışla telafi etmek, bazılarının yüreğine
su serpebilir...
Bazılarında “tatmin” duygusu da oluşturabilir.
Peki, “yanlış”ın da ötesine geçmiş diğer “ayıplı” cürümleri nasıl
telafi edeceğiz?
Nezaheti kendinden menkul Profesör İlber Ortaylı, “hödük”
demişti.
Demek ki, yasal yaptırım yeterli görülmüyor. Küfrederek Mustafa
Kemal’in öcünü alacaklar.
Hürriyet’e geçtikten sonra Atatürk’ün ne kadar büyük bir insan
olduğunu keşfeden Ahmet Hakan Coşkun da, önce “muhbirlik” görevini
yerine getirmiş, yani Atatürk aleyhindeki cürümden kamuoyunu (ve
tabii savcıları) haberdar etmiş, sonra da açmıştı ağzını yummuştu
gözünü.
Şu sözler Ahmet Hakan Coşkun marifetidir: “Alçak, rezil, kepaze,
hayâsız, sinsi, korkak, ikiyüzlü, ahlaksız, fare, pespaye,
şerefsiz, yavşak, müptezel...”
Doğan Medya Grubu Yayın İlkeleri’nin 5. maddesinde “aynen” şöyle
yazıyor: “Bir grup ya da kişiyi, muhtelif sıfat, değerlendirme ve
yöntemlerle ‘ötekileştirilip’ nefret öznesi haline getirmeyeceğiz.
Nefret suçlarını çağrıştıracak ifadelere kesinlikle yer
vermeyeceğiz. Kişi ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde
küçük düşüren, aşağılayan lakap ve yakıştırmalar
kullanmayacağız.”
Bu vesileyle Aydın Doğan’a seslenmek istiyorum:
Kendiniz çiğneyecekseniz, niçin böyle “ilkeler” deklare
ediyorsunuz?
Mahkeme söz konusu kişi hakkında yakalama kararı çıkardı,
muhtemelen yargılayıp mahkûm edecek... Adamlarınız, yasanın
caydırıcı olmadığını düşündüğü için mi “küfrederek infaz” ve “linç”
metotlarını benimsiyor ve siz de bu aleni “terbiyesizliğe” çanak
tutuyorsunuz?
Göstermelik de olsa bir “kınama cezası” vermeyecek misiniz İlber
Ortaylı ve Ahmet Hakan Coşkun adlı iki ağzı bozuk maaşlı
elemanınıza?
Utanmaz arlanmaz adamınız Ahmet Hakan Coşkun, “Bu müptezeller
Atatürk’e dil uzatmanın bir bedeli olduğu dönemde susmuş, Atatürk’e
dil uzatmanın hiçbir bedeli olmadığında ise bik bik ötmeye
başlamışlardır” diyor.
Hatırlatır mısınız bu terbiyesize, “Bugün Atatürk’e dil uzatmanın
bir bedeli yok mu? Atatürk’e dil uzatmak ne zamandan beri suç
olmaktan çıktı? 5816 sayılı yasanın arkasına gizlenip bik bik
öteceğine, bu yasanın yanlış olduğunu söylesene a be utanmaz
arlanmaz adam!”
Utanmaz arlanmaz adamınız, bir de “delikanlılık”tan söz ediyor.
Özel kanunla korunan kişiler hakkında hakaretamiz ifadeler
kullanmak caiz değildir. Amenna...
Peki, özel kanunla korunmayan kişilere küfretmek, onları “nefret
objesi” haline getirip linç konsorsiyumunun önüne atmak caiz
midir?
Dahası, delikanlılık mıdır?
HAMİŞ
Zübeyde Hanım hakkında çirkin sözler sarf eden şahsın görüntüsünü
bu sabah izledim. Eski bir konuşmaymış... Fark etmez! Yasa ne yapar
bilmiyorum ama ben Allah’a havale ediyorum.