31 Eki 2017 12:33
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 23:13
Ahmet Kekeç'ten Ahmet Hakan'a sert sözler: Ameliyatla mı Atatürkçü oldun?
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, bugünkü köşe yazısında neden Atatürkçü olduğunu madde madde sıralamıştı.
Star yazarı Ahmet Kekeç, "Hürriyet’in ismi lazım gelmez yazarı" diyerek bahsettiği Ahmet Hakan'ın, “Biraz da inceden Atatürkçü takılalım, bakalım ne olacak?” sözlerine tepki gösterdi.
"Bir Yozgatlı olarak senin Atatürkçülüğün kabul görüyor da, başkalarının Atatürkçülükleri niçin birtakım 'deli sorularla' sınanıyor?" diyen Kekeç, Hakan'a, "Gericilik genlerini ameliyatla aldırdığın için mi kabul gördüğünü düşünüyorsun? Sen ne şapşal bir adamsın!" ifadesini kullandı.
Ahmet Kekeç'in, "Sen ameliyatla mı Atatürkçü oldun?"başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Hürriyet’in ismi lazım gelmez yazarı, AK Parti’nin “Biraz da inceden Atatürkçü takılalım, bakalım ne olacak?” diye karar aldığını yazıyor.
Böyle bir karar var mı, bilmiyorum.
Bu yönde bir “niyet”in bulunduğunu, “biraz da böyle devam edelim bakalım” şeklinde bir sözün sarf edildiğini de bilmiyorum.
Bir “gevşek ideoloji” olarak “Atatürkçülük” (çünkü net bir tanımı yapılmamıştır ya da biz bilmiyoruz), ulaşılması müşküllerle dolu bir “mertebe”ye ya da dünya görüşü değişikliğine işaret etmez. Daha doğrusu Atatürkçülük, ruhsatla, icazetle, hakem kararıyla olunabilen bir şey değildir.
Dileyen AK Parti’li, “Ben Atatürk’ün görüşlerini kendime yakın buluyorum” diyebilir ve ondan ruhsat sorulmaz.
Nitekim böyle diyen AK Partililer vardır.
Bunun tersini söyleyenler de vardır.
Bir gevşek ideoloji olarak Atatürkçülük ya da Kemalizm (kaldı ki, bunlar farklı kategorilere işaret ederler), bugüne kadar AK Parti’nin düşünce sistematiği içinde aşırı bir heyecanla karşılanmadı. Bununla birlikte, bu ideoloji, AK Parti’nin düşünce sistematiği içinde, travmatik (ve hastalıklı) bir retle de karşılanmadı.
Mustafa Kemal’den söz eden AK Parti’liler (başta Erdoğan olmak üzere), “Gazi” ismini öne çıkardılar ve hep özenli bir dil kullandılar.
Bir diğer ifadeyle, millî kurtuluş savaşına öncülük eden ve Cumhuriyet’i kuran Gazi Mustafa Kemal’e hakkını teslim ettiler, ona kategorik bir “ret”le yaklaşmadılar.
Hürriyet’in ismi lazım gelmez yazarı (hakikaten ismi lazım değil; çünkü Türk matbuatına gelmiş en “pespaye” kalemlerden biridir ve örneği görülmemiştir), Mustafa Kemal’e yönelik vaki bakışı, bir “karar” değişikliğiyle açıklıyor ve bunun inandırıcı bulunmayacağını anlatıyor.
Şöyle diyor: “Mustafa Kemal Paşa’nın fotoğrafları sosyal medyada fırtına gibi dolaşmaya başladı ya... / Konya Stadı’nda bile İzmir Marşı yankılanır oldu ya.../ Durumu fark eden AK Parti, artık inceden Atatürkçü takılacakmış. / Daha fazla Atatürk diyeceklermiş, Atatürkçü kesimleri de kucaklayacaklarmış falan filan... / Kafamda hemen deli sorular belirmeye başladı: Acaba inandırıcı olurlar mı? Acaba Atatürkçüler, ‘Aslında bunlar da Atatürkçüymüş, hadi oylarımızı yağdıralım’derler mi? Buna ikna olan çıkar mı?”
Bu pespaye kalem, önce, “durumu fark eden” AK Partililerin kimler olduğunu açıklasın.
Hangi uyanık AK Partili, sosyal medyada fırtına gibi dolaşan Mustafa Kemal fotoğraflarına bakarak, “Hadi bunu fırsata çevirelim, biraz da inceden Atatürkçü takılalım” diye bir karar aldı ve bu karar parti çevrelerinde nasıl karşılandı?
Resmî bir karar mı bu?
Değilse, bu uyanıklığı gösteren zevatın AK Parti’yle ilişkisi nedir?
Diyelim ki AK Partililer “inceden Atatürkçü takılma kararı” aldılar...
Bunun inandırıcı olup olmadığına karar verecek merci nedir?
Kimin ruhsatını ya da icazetini almak zorundalar?
Kafasındaki deli sorular (çiçeği burnunda bir Atatürkçü olarak bu soruları sıralama hakkı bulabiliyor kendinde), bunun Atatürkçü çevreler tarafından kabul görmeyeceğini söylüyormuş.
O zaman soralım muhtereme:
Bir Yozgatlı olarak senin Atatürkçülüğün kabul görüyor da, başkalarının Atatürkçülükleri niçin birtakım “deli sorularla” sınanıyor?
Hem, başkalarının Atatürkçülüklerini ruhsata tabi tutmak da nereden çıktı?
Ne olacaktı yani?
Kabul görmeleri için, senin gibi tefessüh etmeleri mi gerekiyordu?
Tefessüh etmeleri ve aynı anda hem mahalle, hem ahlak, hem tıynet değiştirmeleri mi gerekiyordu?
Senin farkın ne?
Gericilik genlerini ameliyatla aldırdığın için mi kabul gördüğünü düşünüyorsun?
Sen ne şapşal bir adamsın!
"Bir Yozgatlı olarak senin Atatürkçülüğün kabul görüyor da, başkalarının Atatürkçülükleri niçin birtakım 'deli sorularla' sınanıyor?" diyen Kekeç, Hakan'a, "Gericilik genlerini ameliyatla aldırdığın için mi kabul gördüğünü düşünüyorsun? Sen ne şapşal bir adamsın!" ifadesini kullandı.
Ahmet Kekeç'in, "Sen ameliyatla mı Atatürkçü oldun?"başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Hürriyet’in ismi lazım gelmez yazarı, AK Parti’nin “Biraz da inceden Atatürkçü takılalım, bakalım ne olacak?” diye karar aldığını yazıyor.
Böyle bir karar var mı, bilmiyorum.
Bu yönde bir “niyet”in bulunduğunu, “biraz da böyle devam edelim bakalım” şeklinde bir sözün sarf edildiğini de bilmiyorum.
Bir “gevşek ideoloji” olarak “Atatürkçülük” (çünkü net bir tanımı yapılmamıştır ya da biz bilmiyoruz), ulaşılması müşküllerle dolu bir “mertebe”ye ya da dünya görüşü değişikliğine işaret etmez. Daha doğrusu Atatürkçülük, ruhsatla, icazetle, hakem kararıyla olunabilen bir şey değildir.
Dileyen AK Parti’li, “Ben Atatürk’ün görüşlerini kendime yakın buluyorum” diyebilir ve ondan ruhsat sorulmaz.
Nitekim böyle diyen AK Partililer vardır.
Bunun tersini söyleyenler de vardır.
Bir gevşek ideoloji olarak Atatürkçülük ya da Kemalizm (kaldı ki, bunlar farklı kategorilere işaret ederler), bugüne kadar AK Parti’nin düşünce sistematiği içinde aşırı bir heyecanla karşılanmadı. Bununla birlikte, bu ideoloji, AK Parti’nin düşünce sistematiği içinde, travmatik (ve hastalıklı) bir retle de karşılanmadı.
Mustafa Kemal’den söz eden AK Parti’liler (başta Erdoğan olmak üzere), “Gazi” ismini öne çıkardılar ve hep özenli bir dil kullandılar.
Bir diğer ifadeyle, millî kurtuluş savaşına öncülük eden ve Cumhuriyet’i kuran Gazi Mustafa Kemal’e hakkını teslim ettiler, ona kategorik bir “ret”le yaklaşmadılar.
Hürriyet’in ismi lazım gelmez yazarı (hakikaten ismi lazım değil; çünkü Türk matbuatına gelmiş en “pespaye” kalemlerden biridir ve örneği görülmemiştir), Mustafa Kemal’e yönelik vaki bakışı, bir “karar” değişikliğiyle açıklıyor ve bunun inandırıcı bulunmayacağını anlatıyor.
Şöyle diyor: “Mustafa Kemal Paşa’nın fotoğrafları sosyal medyada fırtına gibi dolaşmaya başladı ya... / Konya Stadı’nda bile İzmir Marşı yankılanır oldu ya.../ Durumu fark eden AK Parti, artık inceden Atatürkçü takılacakmış. / Daha fazla Atatürk diyeceklermiş, Atatürkçü kesimleri de kucaklayacaklarmış falan filan... / Kafamda hemen deli sorular belirmeye başladı: Acaba inandırıcı olurlar mı? Acaba Atatürkçüler, ‘Aslında bunlar da Atatürkçüymüş, hadi oylarımızı yağdıralım’derler mi? Buna ikna olan çıkar mı?”
Bu pespaye kalem, önce, “durumu fark eden” AK Partililerin kimler olduğunu açıklasın.
Hangi uyanık AK Partili, sosyal medyada fırtına gibi dolaşan Mustafa Kemal fotoğraflarına bakarak, “Hadi bunu fırsata çevirelim, biraz da inceden Atatürkçü takılalım” diye bir karar aldı ve bu karar parti çevrelerinde nasıl karşılandı?
Resmî bir karar mı bu?
Değilse, bu uyanıklığı gösteren zevatın AK Parti’yle ilişkisi nedir?
Diyelim ki AK Partililer “inceden Atatürkçü takılma kararı” aldılar...
Bunun inandırıcı olup olmadığına karar verecek merci nedir?
Kimin ruhsatını ya da icazetini almak zorundalar?
Kafasındaki deli sorular (çiçeği burnunda bir Atatürkçü olarak bu soruları sıralama hakkı bulabiliyor kendinde), bunun Atatürkçü çevreler tarafından kabul görmeyeceğini söylüyormuş.
O zaman soralım muhtereme:
Bir Yozgatlı olarak senin Atatürkçülüğün kabul görüyor da, başkalarının Atatürkçülükleri niçin birtakım “deli sorularla” sınanıyor?
Hem, başkalarının Atatürkçülüklerini ruhsata tabi tutmak da nereden çıktı?
Ne olacaktı yani?
Kabul görmeleri için, senin gibi tefessüh etmeleri mi gerekiyordu?
Tefessüh etmeleri ve aynı anda hem mahalle, hem ahlak, hem tıynet değiştirmeleri mi gerekiyordu?
Senin farkın ne?
Gericilik genlerini ameliyatla aldırdığın için mi kabul gördüğünü düşünüyorsun?
Sen ne şapşal bir adamsın!