Ahmet Kekeç o iddiayı köşesine taşıdı: Enis Berberoğlu’na neden ‘FETÖ İmamı’ dediler?
Star yazarı Ahmet Kekeç, geçtiğimiz günlerde tahliye olan Enis Berberoğlu hakkında ortaya atılan 'FETÖ imamı' iddiasını köşesinde değerlendirdi.
Daha önce de bu konuya ilişkin bir değerlendirmede bulunduğunu
söyleyen Ahmet Kekeç, solcu gazetecinin 'Enis Berberoğlu' iddiasına
ilişkin, "Bu iddiasını kanıtlamasını nafile yere bekledik.
Muhtemelen, şu sıralarda “tahliye sevinci” yaşayan Enis Berberoğlu
da beklemiştir.Enis Berberoğlu hakkında “FETÖ’nün CHP imamıdır”
imasında bulunan gazeteci, asıl faili mi gözden kaçırmaya
çalışıyordu?" diye sordu.
Kekeç, "Enis Berberoğlu’na ihale edilen MİT TIR’ları görüntülerini
önce Kılıçdaroğlu faş etmişti. Zaman gazetesi genel yayın yönetmeni
Ekrem Dumanlı’yla görüştükten sonra bir Hürriyet gazetesine
muhabirine açıklama yapmış, “MİT TIR’ları görüntülerini izledim”
demişti.Bu açıklamadan bir hafta kadar sonra, görüntüler Cumhuriyet
gazetesinde yayımlandı" dedi ve dikkat edilmesi gereken üç soru
sıraladı...
Ahmet Kekeç'in "Berberoğlu’na neden ‘FETÖ İmamı’
dediler?" başlıklı yazısı şöyle:
Bilmiyoruz... İddia, solcu bir gazeteciye aitti. Bu iddiasını
kanıtlamasını nafile yere bekledik. Muhtemelen, şu sıralarda
“tahliye sevinci” yaşayan Enis Berberoğlu da beklemiştir.
Enis Berberoğlu hakkında “FETÖ’nün CHP imamıdır” imasında bulunan
gazeteci, asıl faili mi gözden kaçırmaya çalışıyordu?
Bunu da bilmiyoruz ama olayları/olguları yan yana getirip
düşündüğümüzde (ve de karine yoluyla elde ettiğimiz bilgileri işin
içine kattığımızda), “FETÖ’nün CHP imamı” yakıştırmasının bir
başkasına daha uygun düştüğünü/düşebileceğini görüyoruz.
Daha önce bu meseleye (bu köşede) değinmiştim.
Bir kez daha bakalım...
Bakalım, meslektaşına “FETÖ imamıdır” yakıştırmasında bulunan
gazeteci, gerçeği mi karartıyor?
Deniz Baykal’a yönelik “kaset komplosu” dâhil, bilumum kirli
ilişkilerin içinden FETÖ’nün istihbarat polisleri çıktı.
FETÖ’nün pis işlerine koşulmuş istihbaratçı polisler, 17 Aralık
kumpasından önce de, ABD İstanbul Başkonsolosluğu’yla temas
halindeydiler, malum operasyonu oradan aldıkları sufleyle
gerçekleştirdiler.
Bir de, önemli bir “hizmette” bulundular:
Kemal Kılıçdaroğlu’na birtakım görüntüler getirdiler.
Hani Deniz Baykal, kendisine kurulan kaset komplosuyla ilgili
olarak, “Bu konuyu aydınlatacak iki isim var. Biri zamanın
Başbakanıdır. Diğeri de Sayın Kılıçdaroğlu’dur. Çünkü Kılıçdaroğlu,
Başbakanın o kaseti seyrederken görüntüsünü izlediğini söylüyordu”
diyordu ya...
Hani, Erdoğan’ın bir monitöre bakarkenki görüntüsü...
Kılıçdaroğlu’na göre, Erdoğan o monitörden Baykal’a ait görüntüleri
izliyormuş.
Peki, Kılıçdaroğlu neye dayanarak böyle bir iddiada
bulunuyordu?
Kendisi anlatsın: “Ben gözlerimle gördüm. Erdoğan’ın bir değil,
birden fazla kaseti izlediğini gördüm. Kendisine o kasetleri servis
edenler, aynı zamanda Erdoğan’ı da videoya alıyor. Bana böyle bir
kaset olduğunu söylediler, getirdiler, önüme koydular, ben de
izledim.”
Baykal’ın işareti ve Kılıçdaroğlu’nun itirafı üzerine, Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Çünkü üç hususun
aydınlığa kavuşturulması gerekiyordu:
BİR- Baykal’a komplo kuran şebeke, aynı zamanda Erdoğan’ın bu
görüntüleri izlerken videosunu çekmiş. Kılıçdaroğlu’nun
ifadelerinden bu sonuç çıkıyor.
İKİ- Kılıçdaroğlu, Baykal kumpasından sonra Erdoğan’ın
görüntülerini kaydeden şahıslarla yahut bu şahıslara yakın olan
kişilerle bir araya gelmiş, kapalı kapılar ardında bir görüşme
gerçekleştirmiş.
ÜÇ- Kılıçdaroğlu kendisine bu görüntüleri getiren kişileri
tanıyor.
Bu üç hususun derhal aydınlığa kavuşturulması gerekiyordu, çünkü
Kılıçdaroğlu ya yalan söylüyordu, ya “komplocularla” ortak
çalışıyordu, ya da “olmayan” görüntüler üzerinden siyasi rakibine
şantaj yapıyordu.
Kılıçdaroğlu, önce ifadeye gitmeyeceğini söyledi, sonra da avukatı
aracılığıyla yazılı bir açıklama göndererek o görüntüleri kendisine
getiren kişileri “hatırlayamadığını” söyledi.
Hatırlayamıyormuş, çünkü gelen kişiler maskeliymişler...
Bu açıklama şunu gösterir:
Kılıçdaroğlu, hem o görüntüleri getiren kişileri tanıyor, hem de
onlarla teşrik-i mesai halinde.
Nitekim bir grup toplantısı konuşmasında, kendisine görüntü servisi
yapan maskeli kişiler dâhil, pis işlere bulaşmış bütün FETÖ’cü
polisleri “vatansever polisler” diye taltif etmişti.
Bir şey daha:
Enis Berberoğlu’na ihale edilen MİT TIR’ları görüntülerini önce
Kılıçdaroğlu faş etmişti. Zaman gazetesi genel yayın yönetmeni
Ekrem Dumanlı’yla görüştükten sonra bir Hürriyet gazetesine
muhabirine açıklama yapmış, “MİT TIR’ları görüntülerini izledim”
demişti.
Bu açıklamadan bir hafta kadar sonra, görüntüler Cumhuriyet
gazetesinde yayımlandı.
Burada, üzerinde odaklanmamız gereken üç soru var:
BİR- Kılıçdaroğlu-Ekrem Dumanlı görüşmesi ne tür bir alışverişe
sahne oldu?
İKİ- Berberoğlu, o görüntüleri Kılıçdaroğlu’ndan mı aldı?
ÜÇ- Kılıçdaroğlu’nu kurtarmak için “karartma” işlevi gören gazeteci
MİT provokasyonunun neresinde?