Ahmet Kekeç hatasını kabul etti: Baltayı taşa vurmuşum!
Star yazarı Ahmet Kekeç, dünkü yazısında baltayı taşa vurup kurgusal kişilerle gerçek kişileri karıştırdığını yazdı...
Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç, dünkü yazısında CHP'nin "Hayır"
kampanyasını eleştirme isterken, Şili'de diktatör Augusto
Pinochet'e karşı yürütülen 'Hayır' kampanyasını anlatan "No"
filminin kurgu karakteri ile kampanyayı yapan gerçek reklamcıyı
birbirine karıştırmıştı...
Kekeç bugünkü yazısında yaptığı bu hatayı itiraf etti ve CHP'ye
yine aynı kampanya üzerinden yüklendi...
Yazısına "Baltayı taşa vurmuşum!" başlığı atan Ahmet Kekeç,
"Doğrudur, baltayı taşa vurdum, “kurgusal” karakterle gerçek
kişileri karıştırdım" dedi.
Ancak CHP'nin misafirinin söyledikleri üzerinden yine CHP'yi
eleştirdi: "Ama bu(Baltayı taşa vurmam), reklâmcı Francisco Garcia
Ferrada’nın size “mal” muamelesi yaptığı gerçeğini değiştirmiyor"
dedi...
Ahmet kekeç, gazeteciler Cem Küçük ve Nagehan Alçı'ya yönelik
saldırılar konusunda sessiz kalan Doğan Medya Grubu'na ve
gazetecilerini de eleştirdi...
İşte Ahmet Kekeç'in o yazısı:
BALTAYI TAŞA VURMUŞUM!
"Doğrudur, baltayı taşa vurdum, “kurgusal” karakterle gerçek
kişileri karıştırdım. Ama bu, reklâmcı Francisco Garcia Ferrada’nın
size “mal” muamelesi yaptığı gerçeğini değiştirmiyor.
Ey CHP’li, bir ton paraya kıyıp Şili’li reklâmcıyı ülkene davet
ettin. Yürüteceğin “pozitif kampanya”ya “misafir gözlemci” olarak
atadın.
Çok iyi ettin de...
BİR- Kulağını aç da, adamın ne dediğini dinle.
Diyor ki Ferrada, “Biz pozitif bir kampanya yaptık, sonunda
kazandık ama bizde güçlü bir diktatörlük vardı. Buradaysa seçimle
gelmiş bir lider var...”
Bu size bir şey anlatmıyor mu?
Duyduğunuz sözler karşısında azıcık yüzünüz kızarmadı mı? Kendinizi
kötü hissetmediniz mi?
İKİ- İçinde “Şili”, “Pinochet”, “referandum”, “NO” geçen çok parlak
laflar ediyorsun.
Ülkene ait bir gerçeği bir yabancıdan mı öğrenecektin?
Şili’deki “evet” kampanyasının yandaşları (yani Pinochet’ciler),
ülkenin zengin ve tuzu kuru kesimini oluşturuyordu. Yani, Şili’nin
Beşiktaş’ı, Kadıköy’ü, Cihangir’i, Nişantaşı’sı, Etiler’i,
Bakırköy’ü silme “evet”çiydi. Türkiye’dekilerin çoğunlukla CHP’li
ve “hayır”cı olması gibi...
Ferrada’nın kampanyası ülkenin varoşlarında ve yoksul kesimlerinde
karşılık buldu. Yani, Şili’deki “hayır”cılar, AK Parti’nin sosyal
tabanına benzeyen kesimdi, Pinochet karşıtıydı.
ÜÇ- Yanlış adam da çağırsan, doğru adamı da çağırsan, CHP’ye has
“akılsızlık” ve “üslupsuzluk” değişmiyor... “Çirkinlik” hiç
değişmiyor.
Seçimle gelmiş lidere Pinochet muamelesi yapmak ayıbı bir tarafa,
“pozitif kampanya”nızda bile yığınla “negatiflik” ve insanın kanını
donduran yalanlar var. “Bu sistemle Cumhurbaşkanlığı babadan oğula
geçecek”, “Rejim değişiyor”, “Cumhurbaşkanlığı sistemi geçerse
Anıtkabir yıkılacak” gibi...
DÖRT- Aydın Doğan’ın tetikçilerinden aldığın “sufle”yle harika
“pozitif kampanya” yürütüyorsun ama ne söylediğini kulağın
duymuyor.
Bu sistemin “laik bir diktatör” üretebileceği uyarısında bulunan
adam senin partinin en yetkili isimlerinden biri...
İsmi, Akif Hamzaçebi.
Halktan umudunu kestin, şimdi de “laik diktatör korkusu” mu
pompalıyorsun?
Madem laikliği “olumsuz” bir durumu resmetmek için kullanıyorsun,
laik özellikler taşıyan eski Cumhurbaşkanları için de bir çift söz
söylemen gerekmez mi?
Partinizin birinci ve ikinci genel başkanları “demokrat”
sayılmayacaklarına göre, onların Cumhurbaşkanlıklarını nasıl
kategorize edeceksin?
Cemal Gürsel’i hangi sıfatla anacaksın?
Cevdet Sunay’ı, Fahri Korutürk’ü, Kenan Evren’i, Ahmet Necdet
Sezer’i?
Hangi kategoriye sokacaksın bu isimleri?
Birincisini Cumhurbaşkanı seçtirmek için MBK’daki adamlarınız, Ali
Fuat Başgil’in kafasına tabanca dayamış, adaylıktan istifa
ettirmişlerdi.
İkincisi cunta (“Türk Silahlı Kuvvetler Birliği” adını taşıyan
cunta) dayatmasıyla Çankaya’ya çıkmıştı.
Üçüncüsü karambolden seçilmişti. Bir “son dakika sürprizi”ydi.
Dördüncüsü, darbe yaparak kendi meşruiyetini (!) üretmişti.
Beşincisi, bir Hüsamettin Özkan projesiydi.
Beşi de laikti, beşi de “diktatoryal eğilimler” taşıyordu.
Baltayı taşa vurdum “kurgusal” karakterle gerçek kişileri
karıştırdım, tamam da, yaptığım hata, Parvus Efendi’yi “Türk
değeri” ilan genel başkanınızınkinden daha mı vahim?
HAMİŞ
Cem Küçük’ün evine silahlı saldırı yapıldı. Nagehan Alçı bir
psikopat tarafından tehdit edildi. Aydın Doğan medyası (ve sair
medya organları) suskun. Kırılan camları için yurtdışından heyetler
ağırlamışlardı, yumruklu saldırıya uğrayan garsonlarını ilgiye
boğmuşlardı. Cem Küçük ve Nagehan Alçı için yalandan da olsa bir
kınama cümlesi duyacak mıyız?