Ahmet Kekeç, Gül'ün eski başdanışmanını topa tuttu! "Terbiyeli Ahmet’in terbiyesiz halleri!"
Star yazarı Ahmet Kekeç, Abdullah Gül'ün eski başdanışmanı yazar Ahmet Sever'e ateş püskürdü..
Star yazarı Ahmet Kekeç, bir önceki yazısında Abdullah Gül'e seslenmiş ve eski baş danışmanı Ahmet Sever'e haddini neden bildirmediğini sormuştu.
Ahmet Kekeç, bu yazısı nedeniyle kendisine yanıt veren Ahmet Sever'in terbiye özürlü biri olduğunu öne sürdü.
Ahmet Kekeç yazısında "Bize “rikkat sahibiymiş gibi” yapan başdanışman Ahmet, hem terbiye özürlü, hem de fena halde “nezahetsiz” bir adam" ifadelerini kullandı..
İşte Kekeç'in "Terbiyeli Ahmet’in terbiyesiz halleri!" başlıklı bugünkü yazısı:
Sayın Abdullah Gül’ün “başdanışmanlığını” yapmış Ahmet Sever bu... Bana verdiği cevapta gereksiz bir senlibenlilik içine girdiği için bundan sonra ön ismiyle hitap edeceğim.
Bu Ahmet enteresan bir adam...
Normalde alınganlık göstermesi gereken bir durum tespitini, aynen ve sorgulamadan, başdanışmanlığını yaptığı zatı töhmet altında bıraktığını düşünmeden “olduğu gibi” kabulleniyor.
Kitabında memleketteki iyilikleri Gül’e yonttuğunu, kötülükleri de Erdoğan’a fatura ettiğini yazmıştım.
Kurulduğu takdir makamında buyuruyor ki, “Kitabımı doğru anlamışsın...”
E, biz de bunu söylüyoruz zaten.
Başdanışman Ahmet’e göre bütün iyilikler Gül’den, kötülükler Erdoğan’dan...
Bunu söyleyebilmek için, oturmuş, “Abdullah Gül ile 12 Yıl” diye bir kitap yazmış ama yazdıklarının nasıl yorumlanacağını, başdanışmanlık hizmeti verdiği kişinin imajında ne tür hasarlar oluşturacağını hesap etmemiş.
Belki de etmiştir, bilemiyorum.
Ben Gül’ün yerinde olsam, “Böyle şey olmaz. Beni, üzerinde yükseldiğim sosyolojiden koparan haksız ve hadsiz bir kitap bu” derdim ve müellifiyle arama mesafe koyardım.
Bir önceki Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Yazılanları önemsemiyorum, ciddiye almıyorum” mealinde bir açıklama yapmış, kitabıyla birlikte müellifini yerin dibine sokmuştu.
Bugünlerde Sayın Abdullah Gül’le aynı “mutluluk fotoğrafında” sırıtan Akif Beki de, “Bu kitap, Gül’ün kuyruk acılarının toplamıdır” demişti.
Üzerinden kaç yıl geçti, Gül bu hadsizliğe bir tepki göstermedi.
Demek ki ortada bir “alan razı, veren razı” durumu var ve başdanışman Ahmet’in (bence) kötü, haksız ve önyargılı yaklaşımları Sayın Abdullah Gül tarafından da paylaşılıyor.
Burada bize düşen, “Birliktelikleri hayırlı olsun” demek.
Bir önceki yazımda, başdanışman Ahmet’in “terbiye özürlü” bir adam olduğunu yazmıştım.
Buna çok alınmış.
Diyor ki, “Terbiyeme laf ettirmem...”
Ettim bile.
Bize “rikkat sahibiymiş gibi” yapan başdanışman Ahmet, hem terbiye özürlü, hem de fena halde “nezahetsiz” bir adam.
Şu şıralarda bir internet sitesinde yazılar yazıyor.
Kırılmayacaksa söyleyeyim, kötü bir yazar.
Laf kalabalığına getirerek ve lafı ortaya yuvarlayarak kaleme aldığı yazılarında öyle çirkin, öyle berbat, öyle nezahetsiz, öyle tahammülsüz bir “halet” var ki, ister istemez, “Gül bu adamın neresine danıştı? Ne terbiyesiz bir adammış bu!” diyorsunuz.
Mesela, “dertleri Erdoğan’dan aferin almak” olan bir gazeteci grubundan söz ediyor. Tek dert Erdoğan’dan aferin almak olunca, o gazeteci grubunun “mensubiyetlerini” ya da siyasal tercihlerini konuşamıyorsunuz.
Çünkü tek dertleri aferin almak ya da “çıkar ve menfaat çarklarının dönmesi için ölümüne Erdoğan’ı desteklemek...”
Nezahetli Ahmet’imiz birçoğunu “yakından tanıdığı” bu gazeteci grubuna bakıyormuş ve sadece “şişkin maaşlar, yalılar, lüks arabalar, hizmetçiler” görüyormuş.
Demek ki, Erdoğan sadece şişkin maaşlar uğruna destekleniyor.
Başdanışman Ahmet’ten rica edelim:
Bize, sırf Erdoğan’ı desteklediği için sıraladığı dünya nimetlerine (şişkin maaşlara, yalılara, lüks arabalara, hizmetçilere) kavuşmuş üç gazetecinin ismini verebilir mi?
Lafı ortaya atıp kaçmasın...
Üç isim versin... İki de olur!
En çok terbiyesi ve nezahetiyle övünen başdanışman Ahmet’in neredeyse bütün yazıları problemli... Lafı hep ortaya yuvarlıyor ve sıfatsız cümle kurmuyor: “Dindarlık kisvesi altında manevi değerlerin içini boşaltanlar... Figüranlık rolüne gönüllü razı olmuş bakanlar milletvekilleri... Aferin almak için çırpınan yandaşlar... Saçma sapan vaazlar veren din adamı kılıklı yobazlar...”
Uzatılabilir...
Nezahetli ve terbiyeli Ahmet’in “terbiyece” sıkıntılı yazılarını okuduğunuzda, geç kalmış bir Emin Çölaşan vakasıyla karşılaştığınızı düşünüyorsunuz ve başdanışmanlık hizmeti verdiği rikkat sahibi zat adına yazıklanmadan edemiyorsunuz.
Ne olursa olsun, mahut rikkat, bu “tahammülsüz” ve berbat üsluplu adamı hak etmiyor!