Ahmet Kekeç Elif Şafak'ı topa tuttu: Sen bu zekâyla Nobel alamazsın kızım, vazgeç bu işlerden!
Ahmet Kekeç, Guardian'da Türkiye karşıtı makale yazan ve Batı'ya "Türkiye'ye müdahale et" çağrısında bulunan Elif Şafak'a demediğini bırakmadı.
Elif Şafak’ın isminin“Nobel adayı” diye ortalıkta dolaştırmaya
başlandığını söyleyen Star yazarı Ahmet Kekeç, Orhan Pamuk örneğini
verdi ve Elif Şafak'a köşesinden şu soruyu sordu: Sen hangi
zekânla, hangi yeteneğinle, hangi “edebî” çalışmanla bu ödüle göz
diktin?Saramago’dan ve Zadie Smith’ten “çaldığın” romanlarla
mı?Sahte “hülyalı” hallerinle mi?
Hiçbir jürinin “aslı” dururken taklidine oy vermeyeceğini söyleyen
yazar, "Vazgeç bu işlerden" çağrısı yaptı.
İşte Kekeç'in "Sen bu zekâyla Nobel alamazsın kızım, vazgeç
bu işlerden!" başlıklı bugünkü yazısı:
“FETÖ’nün gelini” nitelemesini ilk kim kullandı bilmiyorum ama
“Elif Şafak’ı nasıl tanımlarsın?” diye sorsalar herhalde bu
nitelemeyi kullanırdım.
Kızımız biraz “hülyalı” bakıyor...
Az evvel depresyondaymış da, lütfedip çıkmış ve normal insanların
dünyasına karışmış gibi. Bizden anlayış (kendisini anlamamızı)
bekliyor.
Ama anlamıyoruz...
Deneğin kendisi ve kullanılan malzemeler, ortaya çıkarılan ürünün
bir “proje” olduğunu bağırıyor...
Yalnızlığa yargılı, yalnız kaldıkça sıkılan ve depresyona giren
“güzel kadın” imitasyonu... Çağıyla, çevresiyle, “sıradan”
insanlarla sorunlu... Ve içinde bulunduğu “hal” onu “yaratıcı”
kılmış... Romanlar yazıyor... Ama aynı zamanda bir “anne...”
Anneliği öğrenmeye çalışıyor.
Öğrenemediğini (çünkü sıradan insanların kolayca benimseyiverdiği
bir “rol” bu) yazdıklarından okuyoruz.
Sıkılıyor annelikten...
Daha doğrusu, “sıkıldığını” anlamamızı kolaylaştıracak malzemeler
sunuyor.
Ama anlayamıyoruz...
Çünkü biliyoruz ki, gündüz gözüyle numara çekiyor bize...
Bir diğer ifadeyle, neleri dışarıda tuttuğunu “yedirmeye”
çalışıyor.
Elif Şafak’ımız “evinin kadını” rollerinden de şekvacı... Evlenmiş,
çocuk yapmış, “ev içi” halleriyle baş başa bırakılmış ama
mutsuz...
Toplum onu bu “rol”e (ev kadını ve anne rolüne) ittikçe,
bunalımları derinleşiyor...
Fakat bu yalnız, depresif, çağıyla ve sıradan insanlarla sorunlu,
toplumun dayattığı “roller”den şekva getiren hatun, bazı
kamusallıklardan pek de rahatsız değil...
Bir zamanlar “cemaat” adı verilen ve devlet içindeki örgütlenmesini
tamamladıktan sonra “darbe”ye kalkışan FETÖ’nün kamusal
yükümlülükleri söz konusu olunca, “toplum dışı” bir birey olduğunu
unutuyor.
Birden “militan Elif Şafak” kesiliveriyor ve sıradan insanların
dünyasına avdet ediyor.
Bir de “siyasal” ki, sormayın...
Bir tür “geç Wirginia Woolf vakası” olarak siyasete (sıradan
insanların iştigal alanı olarak gördüğü siyasete) mesafeli durması
beklenir ama kızımız pek bir “cevval...”
Aynı zamanda “öfkeli...”
Öyle bir “öfke” ki, uygar dünyanın “Türkiye’ye müdahale etmesini”
ve bizleri Erdoğan’dan kurtarmasını bile isteyebiliyor.
Erdoğan’ın “ABD mallarına boykot” çağrıları ve “döviz bozdurma”
talepleri, Avrupa'ya ve Batı'ya savaş açmakmış.
The Guardian gazetesinde böyle şeyler yazıyor.
Bir taraftan da, “piar çalışması” yapıyor tabii...
Bir zamanlar bir İtalyan gazetesinde, “Türkiye’de zulüm gören
yazarlar” diye bir haber çıkmıştı.
Elif Şafak da zulüm gören yazarlar arasında zikrediliyordu.
Soruldu soruşturuldu, “Kim bu kıza zulmediyor? Nasıl ve ne şekilde
zulüm görüyor?” diye...
Herhangi bir bilgiye ulaşılamadı.
Daha sonra, mezkûr haberin bir “Metis Yayınları” tezgâhı olduğu
ortaya çıktı.
Bunlar (yayınevi editörü ve Elif Şafak), oturmuş, bir haber
uydurmuşlar... Bunu da bir İtalyan gazetesine servis
etmişler...
Haberi müteakip, Elif Şafak’ın ismini “Nobel adayı” diye ortalıkta
dolaştırmaya başladılar.
Orhan Pamuk ülkesini kötüleyerek Nobel almıştı, Elif Şafak niçin
alamıyordu?
Orhan Pamuk Nobel almıştı, ülkesini kötüleyen birtakım beyanlarda
da bulunmuştu ama son tahlilde “yetenekli” bir yazardı... Ülkesini
kötülemese de Nobel alırdı...
Şimdi soralım hatuna:
Sen hangi zekânla, hangi yeteneğinle, hangi “edebî” çalışmanla bu
ödüle göz diktin?
Saramago’dan ve Zadie Smith’ten “çaldığın” romanlarla mı?
Sahte “hülyalı” hallerinle mi?
FETÖ desteğinin ve “Türkiye düşmanlığı”nın bir getirisi olabilir
ama bunlar yeterli değil.
Hiçbir jüri, “aslı” dururken imitasyonuna (taklidine) oy
vermez!
Vazgeç bu işlerden!